Önce krizin varlığını kabul etmek

Eğer toplumu oluşturan sınırlar, şartlar ya da kurallar konusunda bir istikrar yoksa veya vatandaşlardan farklı ya da benzer şikâyetler yaygınlaşma eğilimi gösteriyorsa en az bir kriz durumunun var olduğunu söyleyebiliriz. Dünya örneklerinden biliriz ki; neden-sonuç ilişkisiyle kriz, krizi doğurur.

Nedir kriz? Genel olarak krizi beklenmeyen, önceden tahmin edilemeyen bir durumun ortaya çıkması olarak tanımlarız. Birdenbire ortaya çıkan bir sağlık sorunu, bir doğal afet veya piyasanın bir anda altüst olması bir kriz durumudur. Daha teknik bir tanımlama yapmak istediğimizde şu tanımı öne sürebiliriz. Kriz; beklenmeyen veya önceden sezilip tahmin edilemeyen, ama acil önlem alınması gereken, kişinin veya kuruluşun varlığı ile sürdürülebilirliğini tehdit eden zor bir durumdur.

Ekonomik ve sosyal olarak yaşadığımız ortam krizlerin işaretçisidir. Eğer gelecek hazırlıkları açısından sağlam temeller üzerine oturmuş bir ortamda yaşamıyorsanız, krizlere de hazırlıklı olmanız gerekir. Örneğin sağlığınıza özen göstermiyorsanız, sağlık eksenli krizler sizin için şaşırtıcı olmaz.

Eğer Türkiye gibi depremsellik özellikleri yüksek bir kara parçasında yaşıyorsanız ama konut kalitesi ve dayanıklılığına önem vermiyorsanız, bir deprem anında önemli ölçüde can ve mal kaybı beklenen bir durum olmalıdır. Eğer dirayetsiz bir siyasi iktidara veya kötü yapılandırılmış bir siyasal sisteme sahipseniz, o ülkede krizlerin varlığı şaşırtıcı değildir.

Yukarıdaki örnekleri vermemdeki amaç, kriz konusundaki sorunun krizin beklenmeyen bir durum olduğu fikrini vurgulamak içindir; çünkü kriz, beklenmesi gereken bir durumdur. İşte; bu algı ve anlayış yanlışını değiştirmediğimiz sürece krizler, –kaynağı içeride veya dışarıda olsa da– günlük yaşamımızın bir parçası olmaya devam edecektir.

Ekonomik işletmelerimize bakalım. Bir ekonomik kriz anı için yedek akçe tutan kaç firma vardır? İşletmelerimizin pek çoğunun küçük işletme sermayeleri ile idare etmeye çalışmaları ve işletme sermayesinin bir kuruluş için olmazsa olmaz bir nitelik olduğunu kavramamaları, krizler konusunda bir aymazlık değil midir? İşletme sermayesini büyütmeyi düşünmek yerine gayrimenkule yatırım yapmayı, ancak on beş gün kullanabileceği halde deniz kıyısında yazlık almayı ya da ihtiyaç olmadığı halde ikinci bir özel lüks taşıt almayı zenginlik sayanların krizlerdeki hallerini görüyoruz.

Krizler ilk elde krize hazır olmayanları etkiler. Hiç kuşkusuz; dünyanın bu denli karmaşık hal aldığı günümüzde geleceği tümüyle öngörmek mümkün değildir. Ama ekonomik sistemin denetlenebilir olmaktan çıktığı çağımızda hem ülkeler hem de işletmeler krizlerin beklenen bir durum olduğunu kabul etmeli ve ona göre hazırlık yapmalıdırlar.

Krizlerin yarattığı etkiler son derece ağır olabilir. Ama bu durum plansız, programsız ve hazırlıksız olmayı haklı göstermez. İş yapmanın kuralları arasında olağandışı şartlara hazır olmak da var. Bu nedenle –ne ölçüde etkilenmiş olursak olalım– yaşanan krizin bize öğrettiği ilk ders, kuruluşumuza çeki düzen vermemiz ve gelecek için hazırlıklı olmamız yönündedir.

Kriz anında verilecek kararlar, yok olmak ile var olmak arasındaki farkı oluşturur. Bu farkı olumlu olarak yorumlamak ve yaşama geçirmek için kriz yönetimi konusunda birikimli olmak gerekir. Kriz yönetimi konusunda yeterli bilgiye ve donanıma sahip olmayanlar, krizi savuşturmak yerine krizin bir parçası, hatta hızlandırıcısı olurlar.

Bir kriz durumunu aşmanın birincil şartı, krizin varlığını kabul etmektir. Ülke ve toplum ölçeğinde bir krize karşı yok gibi davranarak sorunun çok daha büyük boyutlara ulaştığı dünya örnekleri ile bilinir. Çözüm ise krizi var eden kök nedeni önce tespit, sonra ortadan kaldırmakla sağlanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi