Seçim ve seçmen halleri

Günümüzün iş dünyasının en belirgin özelliklerinin başında müşteri sadakatindeki düşüş geliyor. Müşteriler, giderek azalan oranlarda firmaların ve markaların sadık alıcıları oluyorlar. Bunda tüketici bilincinin artması yanında bilişim, iletişim ve lojistik teknolojilerindeki gelişmelerin etkisi var. Kişiler satın alma sürecinde –eğer geçim şartları elveriyorsa– genel anlamda duygusal davranmalarına rağmen çağın yarattığı imkânları kullanarak daha fazla bilgiyle donanmış olarak seçimler yapıyorlar. Bir başka deyişle; seçimlerini duygusal olarak yapsalar bile seçim yapabilecekleri seçeneklere nasıl ulaşacaklarını iyi biliyorlar.

İş dünyasını siyaset dünyası ile bire bir eşleyebilseydik, seçmen davranışları konusunda öngörülerde bulunmak daha kolay olacaktı. Aynı şekilde partilerin firmalar gibi daha iyi bilinen stratejileri ve taktikleri kullanmaları mümkün olabilecekti. Fakat gerek iş dünyası gerekse siyaset alanında yapılan çalışmalar bu iki sektörün birbirinden farklı olduğunu ortaya koyuyor. Ama konuya sadakat açısından baktığımızda; aynen iş dünyasında olduğu gibi siyaset alanında da seçmen sadakatinin düşüşte olduğu gözleniyor.

Son yıllarda siyaset yaşamında söylemin değeri neredeyse silikleşti. Seçmen sadakatindeki azalmada gözlenen unsurları incelersek, bunda siyasal çizgiler arasındaki –özellikle oy çokluğu hedefli– yakınlaşmanın etkisi olduğunu izliyoruz. Diğer yandan son 30-35 yılda baskın hale gelen liberal politikaların pek çok siyasal söylemi ve partiyi etkilediğini gözlüyoruz. Siyasal çizgiler arasındaki bu yakınlaşma, seçmenin kolaylıkla bir partiden diğerine geçmesini kolaylaştırıyor.

Bu arada bir gerçeği daha ifade etmeliyim. Günümüzün ekonomik ve sosyal şartları pek çok sektörde olduğu gibi siyaset alanında da iş yapma modelini değiştiriyor. Diğer yandan demokrasi, insan hakları ve bütünleşik yaşam gibi yeni yaklaşımlar gündeme geliyor. Geleneksel usullerle çalışmayı deneyen pek çok siyasetçi ve parti ise yeni şartlara ayak uyduramadığından mevzi kaybediyor. Her şey bir yana; bazı siyasal topluluk ve söylemler sadece bu nedenden dolayı toplumun ve tarihin sahnesinden siliniyorlar.

Seçmenin sadakatinin düşmesinde ve siyasal alanda değişim yaşanmasında ülkemizin ve toplumumuzun ortaya koyduğu özgün nitelikler de var. Örneğin bazı kurum ve kuruluşların hızla güven ve prestij kaybetmesi, siyaset ve seçim süreçlerini de etkiliyor. Örneğin görsel ve yazılı medyanın hem yaygın hem de yerel düzeyde güvenirliğini yitirmesi, yakın dönemde izlediğimiz yeni olgulardan biri olarak dikkatimizi çekiyor.

Ülke çapında medya organlarının, özellikle sermaye yapıları nedeniyle yan tutuşlarını ve konum alışlarını izlediğimizde; halkın sesi olmaktan daha çok, bir rant grubunun veya bir siyasal topluluğun vitrini haline dönüştüklerini gözlüyoruz. Bazı medya organlarının bazı siyasal çizgilerden veya rant kesimlerinden etkilenmesi normaldir. Ama konu bir medya tekeli haline dönüştüğünde son derece tehlikeli olmaya başlıyor.

Bir toplumda demokrasinin gelişiminin en önemli araçlarından biri medyadır. Bu nedenle medyanın başka güçlerinde denetimine geçmesi, orada demokrasinin gelişimini de olumsuz etkilemektedir. Türkiye, son yıllarda bu sorunun en belirgin örneklerinden birini sergilemektedir.

Siyasete ilişkin konulardan şikâyet etmek yerine sorunların çözümüne yönelik biçimde girişimci olmamız gerekiyor. Devlerin kendisi bu problemin hallinde eli titrek davranıyorsa, o zaman sivil topluma düşen görevler var demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi