Sevginin yedeği

İnsanın en önemli yaş dönemi, çocukluk çağına denk düşenler oluyor. İyisiyle kötüsüyle… Karakter özelliklerimizin pek çoğunu bebeklikten başlayarak çocukluğumuzda ediniyoruz. Bu dönemde donandığımız çok sayıda beceri de var. Tabii ki, öğrenmeyi ve edinmeyi atladıklarımız da...

İnsan olma yetkinliği, her bireyin değişik düzeylerde edinebileceği değerli bir özelliktir. Yaşamdan gerekli dersleri çıkarıp kendini geliştirmeyi başaran birey ise bilgeliğe doğru emin adımlarla ilerliyor. Bilgeliğin ilk koşulu, hoş görüp bağışlayıcı olabilmektir. İnsan, başkalarınınkileri olduğu kadar kendi hatalarını da bağışlayabilmeyi ama bunlardan ders alarak tekrar etmemeyi öğrenebilmelidir. Hatalar konusunda doğru zamanda doğru önlemler, hata yapmanın bir alışkanlık haline gelmemesini sağlar.

Hiç kuşkusuz; başka insanları bağışlayabilmek yapısal bir bilgelik özelliğidir. Bağışlamanın hatalı davrananı ezmeden, onun insani yanına zarar vermeden olması önemlidir. Bağışlama, çocuklukta öğrenilmesi unutulmuş bir dersin biraz gecikmiş olarak öğrenilmesini hedeflemelidir. Karşımızdakini bağışlama, onun gelecekteki davranış modelini olumlu yönde etkilediği sürece çok daha değerli olacaktır. Bağışlayabilmek ve ezmeden, kırmadan karşımızdakinin bunu hissetmesini sağlamak, karşımızdaki insan kadar bizim için de nice değerli bir derstir.

İnsanın yaşamla yüz yüze durduğu yer, bir iletişim noktasıdır. Türü ne olursa olsun iletişimin yer alacağı ortamın saygı unsurunu içermesi gerekir. İnsan, öncelikle kendi değerlerine saygı gösterebilmeyi bilmelidir. Kendine saygı duymayan bir kişinin çevresine saygı duymasını beklemek hayal olur. Saygı denen olgu, önce kendi değer ve özelliklerine saygı duyabilmekle başlar. Çünkü bu süreç, insanın kendisini iyi ve doğru tanımasını sağlar. Kendini tanımayan insan, başkalarını da bilip tanıyamaz.

Çevremize, karşımızdaki insana saygı beslemek, ona ilişkin değerleri ve anlamları önemsemek demektir. İnsanlar önemsenmedikleri bir ortamda bulunmak istemezler. Saygı içermeyen bir iletişim ortamında yer almaya hevesli olmazlar. Saygı, bir arada barış içinde yaşayabilmenin ve çok kültürlülük ortamında ortak paydayı bulabilmenin ön koşuludur.

Yukarıda özetlediğim nedenlerle saygı, sevginin de vazgeçilmez önkoşuludur. Eğer biten sevgilerden söz edeceksek; genelde sevgi bitmeden çok önce saygı bitmiştir zaten.

Paylaşmak da çocukluğumuzda öğrendiğimiz temel dersler arasındadır. Ama bazılarımız, ‘paylaşım’ isimli dersten ‘kopya çekerek’ geçeriz adeta. Bu ‘haylaz’ davranış, yaşamımızın daha sonraki yıllarında bize olumsuz gerginlikler ve hırslar olarak döner. Kariyerizmin, koltuk sevdasının, iktidar hırsının, ben-bilirim’ciliğin altında hep çocuklukta iyi öğrenilmemiş paylaşım dersleri vardır.

Paylaşım deyince; illa ki, maddi zenginliklerden söz ettiğim sanılmasın. İnsan, duygularını, düşüncelerini de paylaşabilmeyi bilmelidir. Bir paylaşım hukuku içinde yer almış taraflar, birbirlerine taahhüt ettikleri gibi zamanlarını da paylaşabilmelidirler.

Maddi olmayan konularda paylaşımın ilginç bir özelliği vardır. Örneğin sevgi paylaşıldıkça çoğalır. Sevgiyi kendinize saklamaya çalıştığınızda onu daha hızlı kaybedersiniz. Genel anlamda paylaşımın çoğaltan etkisi vardır.

Bazen sevgiyi bir avuç dolusu ince kuma benzetirim. Onu kaybetmemek için sıktıkça daha fazla kayar gider avucunuzdan. Sevgiyi korumak için biteviye sıkmak ve onu boğmaya kalkmak iyi bir yol olmayabilir. Sevgi, paylaşarak korumamız gereken bir değerdir. Eğer zaman içinde sizin sevginizde bir kayıp veya zedelenme olursa, sevgiyi paylaşmış olduğunuz insan, sevginizi yenilemenize yardımcı olacaktır. Bir kalbin yedeği, diğer kalptedir. Paylaştıkça büyüyen sevgileriniz olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi