Şu Naylon Poşet Meselesi



Bir kitapçıya gitmişsin. 100 TL’yi bulan bir alışveriş yapmışsın. Eğer aldığın kitapları bir poşete koymak istersen, 25 kuruş daha ödemen gerekiyor. Sonuçta; bir tepki olarak poşet istemediğini söyleyip yağan karın, yağmurun altında kitaplarını ıslatmamaya çalışarak yoluna gidiyorsun.

Naylon poşetin ayrı ücret karşılığı olmadan önce bunun bedelini kim ödüyordu? İşletme sahibi… Şimdi ise çevre kirliliği gerekçesi altında tüketici ödemek zorunda kalıyor. Eğer büyükçe bir markete gidip haftalık alışveriş yaparsan bir ekmek parası kadar poşet bedeli ödemen gerekiyor.

ücretli poşet ve ilgili yasak, gündeme geldiğinden beri özellikle sosyal medyada ciddi bir ilgi ve hatta espri konusu haline geldi. Bu duruma tepki duyanlar bakış açılarını değişim biçimde dile getiriyorlar. Diğer yandan poşet konusunun değerli gündemi işgal ettiğinden dem vurarak neden daha önemli konu ve sorunlarla ilgilenilmediği siteminde bulunanlar da var. Hatta poşete karşı olan ‘hassasiyet’, halkın diğer sorunlara ilgisizliği ‘aşağılamalarına’ kadar varıyor.

Halk denen topluluk, pek çok diğer özelliğinin yanında bir sosyo-psikolojik varlıktır. Kendi dışında oluşan olay ve durumlara karşı genelde sosyolojinin ve kitlesel psikolojinin ilgi alanına giren tepkiler verir. Poşet konusundaki ‘hassasiyeti’ de bu çerçevede ele almak gerekir. Poşet konusuna olan tepkinin kalitesizleşen yaşam standardı ve düşen gelir seviyesinin bir reaksiyoner ifadesi olduğunu düşünemez miyiz?

Dünyada halkın rahatsız olduğu olaylara karşı tepki örneklerini incelediğinizde buna benzer pek çok örnek bulabilirsiniz. özellikle o ülkelerde baskı ortamının yükseldiği zamanlarda bu tür örnekler büyük bir hızla çoğalır. Dolayısıyla; poşet konusundaki tepkisellik, asla halkın algısını ‘aşağılamak’ üzere kullanılamaz. Kullanılmamalıdır. Toplumsal iyiden ve insanca yaşamdan yana olan veya olduğunu iddia eden kişilerin öncelikle halkın algısına karşısında duyarlı ve saygılı olmaları beklenir.

Gelelim konunun çevre kirliliği ve yaşamın sürdürülebilirliği boyutuna… Gerçekten petrol kökenli hammaddelerin kullanımı veya bunların geri dönüşümü ile üretilen naylon poşet, şişe, genelde ambalaj türleri çok yönlü olumsuz etkiler yaratıyor. İnsanın yarattığı bu olumsuzluklar, geri dönerek –sadece insanların değil– tüm canlıların geleceğini tehdit ediyor. Bu tehdidin ilk özelliği ise küresel ölçekte olması ve sürecin geriye çevrilmesinin kolay olmamasıdır. Bu sorun karşısında naylon poşeti ücretli yapmaktan öte, alınması gereken pek çok küresel, ulusal, bölgesel ve yerel önlemler demeti olması gerekir.

İlk başta sözünü ettiğim kitapçı veya bir benzerinin yaşanabileceği eczane örneğine dönelim. Buradaki çözümün ana noktası, bazı işletmeler için naylon poşet kullanımını ücretsiz hale getirmek olamaz. çözümü bulmak için belki de naylonu bu nedenli fazla kullanmadığımız günleri hatırlamak gerekir.

Kitapçı, eczane, parfümeri vb. gibi ürünü uygun olan bazı işletmeler, sattıkları ürünleri uygun özellikte malzemeden üretilmiş kese kâğıtları içinde sunabilirler. Bu tür taşıma poşetleri sunan işletmeler zaten var. Diğer yandan doğada çözünen poşet türleri olduğu da biliniyor. Bu tür ambalaj malzemelerinin üretimi teşvik edilebilir. Ayrıca bu dönüşebilirlik konusu, ilgilenen ar-ge ve ür-ge firmaları için de yeni iş alanları yaratabilir. Diğer yandan 100 TL verip aldığım kitaplar için de ek olarak 25 kuruş daha ödemek asla istemiyorum. Bu da benim doğanın kirlenmesi meselesindeki ‘akla ilk gelen çözüme’ tepkimdir diye düşünüyorum.

İşin özü şu ki; aklımıza ilk geleni, çözüm diye sunma zihniyetimizden kurtulmamız gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi