Ufuktaki kent ve demokrasi

Kentte demokrasinin gelişmesi, tek yönlü çabalarla gelişebilecek bir olgu değildir. Bir başka deyişle; sadece yurttaşların ve sivil toplum kuruluşlarının ya da yalnız yöneticilerin çaba göstermesi yetmez. Her iki tarafta kentin paydaşı olduğunu benimsemeli ve buna uygun davranış modelini geliştirmelidir.

Yukarıda sözünü ettiğim ön şart gerçekleşse –yani karşılıklı iyi niyet, saygı ve hoşgörü iklimi oluşsa– bile kentte demokrasinin, katılımcılığın ve çoğulculuğun gerçekleşmesi garanti altına alınamaz. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için uygun araçların ve mekanizmaların bulunması, gerektiğinde yaratılması ve işletilmesi gerekir.

Kenti konu alan kurultaylar, bu amaçla kullanılabilecek mekanizmalardan biridir. Ne yazık ki; bu konuda birçok kentsel yerleşimde gerçek anlamda katılımı sağlayan başarılı sivil toplum veya halk kurultayları gözleyemedik. Hızla gelişmekte olan sivil toplum hareketliliğine rağmen yerel yönetimlerin teşvik etmekte ve destek olmakta aynı başarıyı gösterdiğini söyleyemeyiz. Bu veya benzer alanlarda yapılan bazı denemeler de katılımı sağlamakta ve talepleri yeterli biçimde duyurmakta başarılı olamadı. Önümüzdeki dönemde bu alanda iyi örnekler görebilmeyi ümit edelim.

Belediyelerin halkla bir araya geldikleri örnekler arasında belde evleri dikkatimizi çekiyor. Bir başka örnek olarak belediye iletişim merkezlerinin de bazı fonksiyonları yerine getirdiğini görüyoruz. Diğer yandan muhtarlık hizmet binalarının yapılanmasındaki anlayış da değişmeye başladı.

Fakat yukarıda saydığım örneklerin hepsinde fatura tahsili, muhtarlık işlemlerinin yerine getirilmesi, dar kapsamda bilgi alma ile çok kapsamlı olmayan meslek ve hobi edindirme kursları ve benzeri işlerin ötesine geçilemedi. Örneğin belde evlerinin tam anlamıyla mahalle iletişim merkezlerine (MİM’lere) dönüşümü henüz sağlanamadı.

Bir kentte demokrasinin, katılımcılığın ve çoğulculuğun sağlanabilmesi için tam donanımlı mahalle iletişim merkezlerinin önemli görevler üstelenebileceğini düşünüyorum. Bu merkezleri; mahalle meclisi, yetişkin eğitim merkezi ve danışma-iletişim noktası, hatta sağlık birimi olarak kullanabilmek gerekli…

1970’li yılların sonlarına doğru popüler olan kavramlardan biri proje demokrasisi idi. Bu kavram ile bir bölgede yapılacak projenin karar süreçlerine sivil toplum kuruluşlarının ve yurttaşların katılımı öngörülüyordu. 1980’li yılların sonlarında ise bu kavram, yerini daha kapsamlı bir proje yaklaşımı olan “Katılımcı Demokrasi, Katılımcı Bütçe” olarak isimlendirilen yönetişim tarzına bıraktı.

Halkın belediyelerin yaptığı proje ve faaliyet kararları ile belediye bütçesinin oluşumuna müdahil olması anlamına gelen katılımcı bütçe, pek çok kentte giderek artan bir ilgi görüyor. Ülkenin birkaç yerindeki kısmi denemeyi bir yana bırakırsak; henüz ülkemizde iyi örnek olarak gösterilebilecek bir uygulama yok. Uzman-başkan yönetiminden yönetişime geçişte katılımcı bütçe uygulamalarını önemli ve değerli buluyorum.

Günümüzde planlama çok kriterli hale geldi. Aynı anda çok sayıda kısıta uymak ve çok sayıda amacı birlikte eniyilemeye çalışmak gerekiyor. Bu gerçek, kendini küreselleşen insan ve toplum yaşamının bir parçası olarak ortaya koyuyor. Çağ bunu gerektiriyor. “Ben, dünkü günde yaşamak ya da yaşatmak istiyorum” deme şansımız yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi