Yaşama bakış açımız

Gül, dikeni ile birlikte var. Gülü elinize aldığınızda, dikeni battığı için acı duyabilirsiniz. Ama gülü sevdiğinize veriyorsanız, dikenin elinize batmasını hissetmeyebilir, önemsemeyebilirsiniz. Eğer geceyi seviyorsanız, güneşin batışı sizin için değerlidir. Ama bir gündüz yaşayansanız, gün bitimi size hüzün verebilir. Hatta aynı anda aynı olay için farklı algı ve düşünceleri olanlarımız var. İşte; bakış açısı böyle bir şey… Muhtemelen bu dünyada insanı farklılaştıran unsurlardan biri, bakış açısı farklılıkları üretebiliyor olmamız.

Bir müzik parçasını müzik yapan, öz, tek tek notalar veya es işaretleri değil; notalar (yani sesler) arasındaki farklılıktır. Örneğin bir resmi algılamamızdaki en önemli faktör de ışık ile gölge, renkler, tonlar ve biçimler arasındaki farklılıkların oluşturduğu uyumdur. Kuşkusuz; iş, bu farklılıkların vardığı ile bitmiyor. Farklılıkları algılama biçimlerimiz –bir başka deyişle, bakış açılarımız– arasında da farklılıklar var.

İnsan olarak en değerli niteliklerimizden birinin bakış açısı olduğuna inanıyorum. Hele; bakış açımızın yaşamımıza göre renklenmeler ve değişimler geçirmesi, en ilginç özelliklerimizden birini oluşturuyor. Bazı olaylar veya edindiğimiz yeni bilgiler, bakış açımızı değişim yönünde etkilerken; buradaki değişiklik, daha sonraki davranışlarımızda da değişikliğe yol açıyor. Anlamlı bulduğumuz, değerini yitirirken ondan uzaklaşmayı tercih edebiliyoruz. Bir sevgiliye verirken dikenin acısını duymadığımız gül, ilişki olumsuzluğa sürüklendiğinde dikeniyle acı verebiliyor.

Yaşamı, daha güzel ve eğlenceli yapan, bizim ona bakışımızdır. Ona verdiğimiz değer ve anlamdır. Yaşama bakışımız ve ona dokunma modelimiz, bir sonsuz ilham kaynağı gibidir. Yaşama olumlu ve içten dokunmalar, her zaman yeni enerjilerin üretilmesine vesile olur.

Ama ne yazık ki; bazı anlarda zamanın ruhu da bir olumsuzluklar sarmalına takılıp kalıyor. Bir başka deyişle; her an, aynı zaman olmayabiliyor. Kimi durumlarda sanki ilham pınarımız kurumuş gibi bir çöl ortamında buluyoruz kendimizi. Çölden tekrar yeşilliğe ve suya yürümek, cesaret ve azim gerektiriyor.

Gayret etmeden, emek vermeden ve ısrarlı olmadan, içinde düştüğümüz umutsuzluk ve anlamsızlık kuyusundan çıkamıyoruz. Nitelikli insan odur ki; böyle zor bir durumda başını göğe kaldırıp ışığı görebilir ve ona ulaşmak için gayretli ve azimli olur. İyi insan odur ki; kendini bir kuyuda hissedenin ışığı görmesini sağlar ve ışığa ulaşmak için onu yüreklendirir.

Bakış açısı, insanın zenginliğidir. Bakış açısı, insanın bilgi ve deneyim birikimi ile bunu özümleme başarısının bir ifadesidir. Bir anlamda bakış açısı, sıradanlıkla bilgelik arasındaki uzun yolu ölçü göstergesidir. İnsana ait değerler terazi ile tartılmaz ama kendimize örnek olarak seçeceğimiz kişilerin belirlenmesinde bakış açısı önemli ipucu sağlar. Çünkü bakış açısı, değerli bir taşın güneş altında gözlerimizi alan ve “Ben buradayım” diyen ışıltısı gibidir.

Bakış açısı, çarşıdan alınabilen bir şey değildir. Birkaç kitap okumakla da edinilmez. Bir ustanın sözlerini ezberlemek, nitelikli bakış açısını edinmek için yeterli değildir. Aslında bakış açısının kendisi de edinilmez. Bakış açısı, bir bardak su değil; bardağımızı doldurup kana kana içeceğimiz bir pınarı dünya üstüne çıktığı noktadır. Onun özü, yeryüzünün derinliklerindedir. Bu nedenle sağlıklı bakış açısını edinmek, insanın baştan sona kendini yetiştirme sürecinin sadece sonucudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi