Yaşama dair

İyi ki; bayramlar, kutlama ve anma günleri gibi özel vesileler var. Ne şartlar altında olursa olsun, günü kazanma yarışından az da olsa kopup başka duygusallıklara dönme fırsatı yaratıyor bizim için. Bir robot gibi; tanımlanmış rolleri yerine getirip statülerin gereklerini sağlamaktan sıyrılıp bize gönül dostu olmamız gereğini hatırlama imkânı tanıyor. Günlük iş ve geçim koşullarının bizi içine ittiği insan mühendisliği süreçlerinden bayram vesilesi ile kurtulma şansını yakalıyoruz. Bunu değerlendirmek veya duygusuz bir mühendislik eseri olarak devam etmek tümüyle bizim elimizde.

İnsan ve toplum mühendisliği, nasıl davranmamız gerektiğini katı biçimde belletiyor bize. Ama insanın duygusal yaşamında herşeyi olağan akışına bırakması da mümkün değil. Duygusal yaşamı nasıl güncel yaşamın akılcılığından ayırmak gerekiyorsa, aklın gerektiği noktalarda da kullanmaktan kaçınmamalı. Örneğin bir duygusal ilişkinin yaşayan, uzun soluklu bir ilişki olabilmesi için kişinin şans, sabır ve güzellik gibi doğal özellikler yanında kişisel gelişime yatkınlığa da ihtiyacı vardır.

Yaşamın en ilginç yönlerinden biri –ki, bunu bir letafet olarak tanımlıyorum, bilinmezliklerle dolu olması. Bir an sonrasından bilinemeyen uzak geleceğe kadar muhtemel gelişmelerin pek çoğunu tahmin etmek, neredeyse mümkün değil. Bu bilinemezliği, kısaca şans diye tanımlamak yanlış olmaz. İyi fırsatlar, yaşamımızda olumlu değişimler yaratırken; önümüze çıkan, aşılması zor engelleri kötü şans olarak biliriz. İyi veya kötü; şans yaşamın içinde olan bir unsurdur. Şansı da yaşamın kendi olağan akışı içinde kabul edip benimsemek gerekir.

Güzellik gibi doğal unsurlar, doğru kavranması gereken özelliklerimizdir. Yüksek çekim özelliklerine sahip olmak, kişiyi ben-merkezciliğe, kendini aşırı sevmeye ya da insanları hor görmeye sürüklememeli. Yine örneğin fiziksel olarak ‘güzel’ olmamak, bireyi yaşamın dışına savurmamalı. Yaşam, bazı insanlara başarıyı yakalamak için doğal tutunma noktaları verdiği halde, diğer bazı bireylerin bu fırsatları kendilerinin yaratması gerekebilir.

Yaşamda karşımıza çıkan en ciddi sorulardan birkaçının sabır, dayanıklılık ve azim olduğunu söyleyebilirim. Herbirimizin farklı sabır ve dayanıklılık eşikleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ama insani eşiklerimizin, yaşamdan edindiğimiz deneyime göre değişebilir olduğunu da unutmamak gerekir.

Bir duygusal ilişkinin temel ayakları arasında sabır, hatta dayanıklılık yer alır. Sabrın ödülü bizzat aşkın kendisidir. Bu arada; sabrın, duygularımızı karşımızdaki insana dayatma olmadığı gerçeğini de hatırlamalıyız.

Bayramlar, insan olma özelliğimizi hatırlatması açısından önemlidir. İnsan olmanın vazgeçilmez unsurlarından biri, insanın kendini olumlu yönde değiştirebilme becerisidir. Bu anlamda ilişkide bulunduğumuz insana sunabileceğimiz en değerli armağanların başında, kendimizi geliştirip değiştirebilme gücü gelir.

Bir ilişkide yer alan bireyler kendilerini değiştirebilme becerisine sahip olduklarında, duygusal ilişkinin de uzun soluklu yaşayacak yeni beslenme noktaları bulması olağan. İçe kapanarak, değişime yüz dönerek, kendi karakter özelliklerini karşıya dayatarak bir ilişkinin sağlıklı, uzun ömürlü ve keyifli olması mümkün değil. Sevgiyi yaşamak isteyen, kendini değişime hazır tutmalı. Sevgi girişimdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi