Yerel Seçime Doğru Bölgesel Kalkınma



Ekonomik kriz ortamının varlığından bağımsız olarak yaşanan bir gerçek var. Bazı illerimizin merkezi en azından kozmetik olarak ışıldarken ilçe ve beldeleri yatırım ve ‘proje’ açısından ‘yok ve yokluk’ yaşıyor. Yaşadığınız ilin kent merkezi ile taşrasını karşılaştırarak bu duruma –yeterli düzeyde ‘gelişmemişliğe’– sayısız örnek bulabilirsiniz. Bu minval üzere bir ilin taşrası sayılabilecek az gelişmiş bir bölgenin kalkınmasını tartışırken dikkate alınması gereken üç ilkeden söz edebiliriz: Sosyal kârlılık ilkesi, kalkınma kutbu ilkesi, halkın katılımı ilkesi…

Yerel seçimlerle ilgili yapılan hatanın büyüğü, bu konunun sadece bir siyasal çekişme ve yarış unsuru olarak ele alınmasından kaynaklanıyor. Hâlbuki yaşadığımız çağda yerel seçim süreci, ekonomik ve sosyal kalkınma ile sosyal adaleti genişletme çabasının bir unsuru olmak zorunda…

Kalkınma ve Kaynak
Kaynaklar, hiç kuşkusuz kısıtlıdır. Bu nedenle yerel kalkınma için ilgili yerleşimdeki çok sayıda sektöre yatırım yapılması beklenemez. Kalkınmanın kutbu sayılabilecek bir sektör bulunmalıdır. Bu sektörde oluşacak kalkınmanın, sürdürülebilirlik ve yayılma özelliği olması gerekir.

Gelişmenin, bir sürükleyici unsurun varlığıyla ortaya çıkması beklenir. Kalkınmanın ilk örneklerini yaşatacak olan bu unsur, diğer konulardaki gelişmeden daha yüksek bir hız ve ivmeye sahip olmalıdır. Bölgede bir kalkınma kutbu yaratılırken, yatırım çabasının tüm sektörlere birden değil; tohum sayılabilecek bir tanesine –belki bir ikincisine– yapılması gerekir. Söz konusu sektörün diğer bölgelere oranla, üstünlükleri olan ve farklılık yaratabilecek bir sektör olması gerekir.

Kalkınma kutbu ilkesinin önemli anlamlarından birisi de şudur: Seçilen kalkınma kutbu sayesinde bölgede yaşayan halkın girişimcilik ve yatırımcılık konusunda iç dinamiklerinin ve kendi başına veya birlikte iş yapabilme becerisinin gelişmesi gerekir.

Katılım
Bölgesel kalkınmanın anahtar terimlerinden birisi, halkın katılımı ilkesidir. Bölgesel kalkınma planlarının başarılı olması, ancak o bölgede yaşayan insanların doğrudan kararlara ve faaliyetlere katılmasının sağlanması ile elde edilir. Katılım sağlamayan projeler, genelde sürdürülebilme ve yayılma özelliğine sahip olmaz.

Halkın katılımı, bölgenin yönetiminden sorumlu kamu birimleri yanında burada yaşayan insanların katılımını ifade eder. Eğer varsa bölgeyle ilgili sivil toplum örgütlerinin de kalkınma karar ve faaliyetlerine katılması sağlanmalıdır.

Düzenli ve üretken çalışma biçimlerine alışkın olmayan topluluklarda geniş katılım, genelde verimsizliğe ve sonuçsuzluğa neden olur. Bu nedenle katılımlı etkinliklerde faaliyetin nasıl yönetileceği, sürdürüleceği, sonuca nasıl ulaşılacağı ve katılımcıların nasıl katkı koyacağı belirlenmelidir.

ölçek Meselesi
Bölgesel kalkınmanın makro (büyük) ve mikro (küçük) ölçekli olmak üzere iki boyutu var. Makro ölçekli kalkınma yaklaşımı, merkezi devletin sorumluluğunda olan bir konudur. Mikro ölçekli kalkınma ise doğrudan o bölgede mevcut yönetim birimleri ve halkla ilgilidir.

Bölgede yaşayan insanlar olarak bizim sorumluluk alanımıza giren konu, mikro ölçekli kalkınmadır. Ama makro ölçeği göz ardı ederek, sadece mikro önlem ve projelerle bölgesel kalkınmanın gerçekleşeceğini de hayal etmemek gerekir. Bugüne kadar dünya ölçeğinde yapılmış mikro ölçekli kalkınma yaklaşımlarından edinilebilecek bazı dersler var. Mikro çalışmalardan sorumlu olan kişi ve kuruluşlar, kendileri de kaynak yaratmaktan halkın yeni katılım modellerini bulmaya kadar kendi deneyimlerini üretmeliler.

(Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi