6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

YOLUMUZ

Dünyamızda bir çok yol vardır. Uzay yolu, demir
yolu, karayolu bir yol daha vardır ki, o da ahiret yolu… o yol inanların yolu, ebedi saadeti isteyenlerin yoludur. öyle bir yol seçmeliyiz ki bir daha pişman olmayalım… çünkü o yolun geriye dönüşü yok . Onun için insan şu fani alemde yolunu iyi seçmeli. Her gün kıldığımız beş vakit namazın her rekatında “bizi doğru yola ilet” diye Cenabı Hakk’a yalvaracağız… sonrada nefsimizin şeytanın yolunda olacağız. Bu şuursuzluktur gaflettir dalalettir.
Herkes kendine “nereye gidiyorsunuz?” [tekvin 26] sorusunu sormalı ve Hz. İbrahim peygamberin ifadesi gibi “Ben rabbime gidiyorum. O bana yol gösterecektir”(Saffat 99, Sh:448) cevabını verebilecek kararlığa sahip olmalıdır. Bu soru bilincimizi uyanık tutmaya yarayacak  cevabımız ise istikametimizi tayin edecektir. Her insanın bir hedefi olmalı, gayesi olmalı. Hedefi olmayanın arayışıda olmayacaktır. Yolda olmak, bilmek, bulmak ve doğru yolda olmak için çaba göstermek gerekir. Yüce Rabbimiz (c.c) Kur’anda şöyle buyuruyor.
“Bizim uğrumuzda çaba gösterenleri elbette yollarımıza eriştireceğiz.” (Ankebut Suresi, Ayet 69, Sh:403)
Ayetteki çaba göstermek ifadesi küfürle savaşmak, nefisle mücadele ederek nefsani ve şeytani yollardan uzaklaşmakla olur. İnsanın hüsranı gaflet ve cehaletin karanlığında yolunu kaybetmesidir. Bu durumda ya hedeflerini doğru tanıyıp tanımlayamaz ya hedefe ulaşma konusunda gerekli gayreti ve kararlılığı gösteremez veya kendisini hedefe ulaştıracak yol ve yöntemlerden uzak kalır.
Kuran ı Kerim’in yol göstericiliği sayesinde insan doğru ve yanlışı öğrenip isabetli kararlar vererek şeytanın ve nefsin saptırmalarından ve hilelerinden kendisini koruyabilir.
Bütün peygamberler insanları bir tek yola tevhid yolu, Allah’ın yoluna davet etmişlerdir. “... Allah (c.c) dilediğini kendisine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.” (Şura A:13, Sh:483)
Peygamberlerin rehberliğine tabi olmakla insanlar kurtuluşa ve mutluluğa kavuşur. Hz. Peygamberlerin izinde gitmeyenler Ahirette perişan olacaklardır. Kur’an-ı Kerim bunun şimdiden şahididir.
“O gün zalim kimse ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygamberlerle birlikte bir yol tutsaydım. Ne yazık bana! keşke falancayı dost edinmeseydim.” (Furkan A:27-28, Shf:361)
Hz. Peygamberimiz söz, hal ve hareketleriyle insanları en doğru yolu açıklamıştır. Şeytan ise, helakine sebep olan insana düşmandır. İşi gücü insanları doğru yoldan saptırmak,  felakete düşürmeye çalışmaktır. Bu hususu Yüce Allah, Kur’anında şöyle beyan ediyor:
“Şeytan dedi ki (öyleyse) beni azdırmana karşılık yemin ederim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üzerinde elbette oturacağım.  Sonra (pusu kurup) onlara (insanlara) önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve Sen onların çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın.” (Araf Suresi Ayet:16-17, Shf:151)
 Şeytan insana her yönden yaklaşıp nefse hoş gelen süslerine çağırarak içkiyi zinayı, esrarı v.s. tatlı göstererek bir defa tatmakla bir şey olmaz gibi kuruntularla tuzağına düşürür, kişinin helakine sebep olur.
İstikamet yolu,insana güç ve kabiliyetlerini geliştirme imkanı veren  bedenin ve ruhun isteklerini en uygun şekilde karşılayan insanlarla ilişkilerini dengede tutan, onu insanlığın iyiliği için yönlendiren hayat tarzıdır.
Akıl iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, faydalıyı zararlıdan ayırt eden bin kuvvet olarak tarif edilir. Görme organı olan göz, karanlıkta yolu tayin etme ve eşyayı algılama konusunda nasıl yetersiz  kalıyorsa anlama, öğrenme ve bilme vasıtası  olan akıl da vahyin ışığı olmadan edebi hayat konularında insanın yolunu tam olarak aydınlatamaz. Bu yüzden insanların yolunu aydınlatan Kur’an-ın ışığından faydalanmak gerekir. Hz. Rabbimiz buyuruyor ki;
“Rızasını arayanı Hz Allah, onunla (Kur’anla) kurtuluş yollarına götürüyor ve onları iradesiyle karanlıktan aydınlığa çıkartıyor dost doğru bir yola iletiyor.” (Maide, A:16, Sh:109)
Vahyin güneşi ile akıl arasına nefsani arzu ve hevesler girerse akıl tutulması meydana gelir. Ya akıl gerçeği tam olarak fark edemez veya irade gerçeğe yönelme kararlığını ortaya koyamaz. Bu konuda Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır:
“Ey iman edenler! Allah bilincini içinizde canlı tutarsanız o size iyiyle kötüyü ayıran bir anlayış verir.  Kötülüklerinizi önler ve sizi bağışlar.  Allah çok büyük bir lütuf sahibidir.” (Enfal Suresi Ayet 29, Sh:179)
Nefisden gelen istekler kutsal değerlerle çalıştığında  akıl, nefsin arzularını  değerlerinin süzgeçlerinden  geçirmelidir. Bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeyenler hem dünyada  hem ahirette bunun bedelini mahrumiyet, mahcubiyet ve hüsran olarak ödemek zorunda kalırlar.
Sözün özü:  Bir çok yolların içinde insanı gerçek hedefe götüren bir yol vardır. Sırat- ı müstakım ne mutlu bu yolda olanlara. Ne yazık bu yolun gayrisinde olanlara…
Hoşçakalınız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi