Zaman ve Yaşam

Yaşamımızın bir bölümünü çalmaya çalışan bir hastalığın hükümranlığını yaşıyoruz. Sınırlanmış ve kısıtlanmış bir zaman dilimi… Dünü biliyorduk. Bugünü yarın hayaliyle yaşıyoruz. Yarının ise ne olacağı belli değil.


Geçmiş zamanda bir TV kanalında izlediğim bir özgeçmiş belgeselinde bir karede şöyle bir plaket görmüştüm: “Bugün kendin için ne yaptın?” İzleyen pek çok kişi plakete dikkat etmemiş olabilir. İzleyip dikkat edenlerden bazıları bu yazıyı pek çok farklı biçimde yorumlamış olabilir. Ben şöyle düşünmüştüm. Yaşam çevremize olumlu etkiler ve geliştirici katkılar yapabilmemiz için öncelikle kendimizin çok yönlü donanımlı olmamız gerekiyor. Kendimizi geliştirmediğimiz takdirde çevremiz için yapabileceklerimiz de sınırlı kalıyor.


Bir de işin anlam boyutu var. Sevdiklerinizi, değer verdiklerinizi ve anlamlandırdıklarınızı düşünün. Bu değer ve anlam sizden kaynaklanıyor ve yaşama yayılıyor. Bu değeri daha nitelikli hale getirmek için kendinizi daha birikimli, deneyimli ve kaliteli hale dönüştürmeniz gerekiyor. Siz daha iyi oldukça yaşamınız, çevreniz, dünya ve insanlık için yaptıklarınızın daha iyi hale gelmek ihtimali yükseliyor.


Daima aklımızdan uçup gidiyor. Bize ait olan belki de yegâne hazine, kendi yaşamımız… Ama yaşam süremizi yeterince doğru değerlendirip değerlendirmediğimiz ise su götürür bir gerçek. Zamanla yarışmak gereksiz. Çünkü zamanın ömrü bizimkinden uzun… Bunu iyi bilmemize rağmen bu kısacık yaşamı, tahliyeyi bekler gibi yaşamaya devam ediyoruz. “Yarın olsa; gün doğsa; şu bitse; bu olsa” derken bir yaşamı kum taneleri gibi avucumuzdan akıtıp yok ediyoruz. Sorunlar, şikâyetler, sızlanmalar ve daima bir şeylerin eksikliğini hisse gözümüzü bir korku bürüyor.


Hâlbuki yaşamın güzel olması için eksiksiz olması gerekmiyor. Benim sınavdan önceki gece yaptığım gibi zamanı hızlı ilerletmeye çalışırken; hayatın yaşla değil, yaşamakla ilgili olduğunu gözden kaçırıyoruz.


Yaşamın her anında sınavlar var. Bunların bazılarında daha başarılı, kimilerinde ise başarısız olabiliyoruz. Başarı ve başarısızlık insanlar için. Yaşamın lezzeti, doğru yapılanlar kadar hatalardan da oluşuyor. Hataları olan bir yaşamın, atalet içinde ve tek bir dikili ağacı olmadan –maddi ya da manevi her ne ise o ağaç– geçirilen içi boş bir ömürden daha kötü olduğunu kim söyleyebilir?


Ünlü bir siyaset adamı, yaşamı bir bisiklete benzetiyor. Düşmemek için pedal çevirmeye devam etmemiz gerektiğine işaret ediyor. Yaşamın pedalını çevirmeye devam etmek, doğruların yanında yanlışlar yapılabileceğimize ikna olmak anlamına gelir. Her an daha kaliteli hale gelecek bir yaşam için yanlışlar ve başarısızlıklar kadar doğrular ve başarılar da ders niteliğine sahiptir. Çünkü yaşam, komediden trajediye kadar değişen farklı yönleriyle iyi öğreten bir kitaptır.


Yaşam kalitesini zamana, zamanın uzunluğuna veya kısalığına bağlamamak gerekli… Çünkü iyi bir yaşam, uzun bir yaşamla eşdeğer değil. Çünkü her yaşamın kendisi, bir sonsuzlukla çevrili… Bizi saran sonsuz gizemin ruhunu yakalayabildiğimizde, yaşamın farklılığına yaklaşmış oluyoruz. İşte; bu nedenle yaşamın anlamı, yaşadığımız andadır. Her an, kendi anlamını kendi içinde taşıyor. Ne yazık ki, yaşamı anlamlandıranın kendimiz olduğunu hayli geç fark ediyoruz.


 Orta öğrenim yıllarımda yazılı sınavlar öncesinde gecenin karanlığında çalışıp çalışmamak gibi bir ruh hali içinde “Yatsam, uyusam ve yarınki sınav geçivermiş olsa…” derdim. O sınav geçti gitti. Başkaları da yaşandı bitti. Belki başka sınavlar da olacak. Belki de artık geçmişte kalmış o sınavın gerginliği ile kaçırmış olduğum şimdiler oldu.


Yaşamımızın unsurlarını anlamlandıranın kendimiz olduğunu fark edersek, o zaman yaşamımızın her biri bir anlam sonsuzluğu olan şimdilerden meydana geldiğini kavrayabiliriz. Bir anı kaçırmak, bir anlam sonsuzluğunu yitirmeye benzer. Yaşamın her anını yaşamak için ise –sırf sınav sonrası sakin sulara ulaşabilme kolaycılığı ile– zamanı yapay olarak hızlandırmamak gerekli. Yaşamın her anını kendi keyfi ve sevinci içinde yaşamalı. Zamanı ne biriktirebiliyoruz ne de giden geri geliyor…


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Gürcan Banger Arşivi