Büyükerşen dosyası Eskişehir Büyükşehir Meclisi'nde

Büyükerşen dosyası Eskişehir Büyükşehir Meclisi'nde
ESBAV'a kayyum atanması ve yönetim kurulundaki eski Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile birlikte 6 kişinin Ankara'daki dava dosyası Eskişehir Büyükşehir Belediye Meclisi gündemine taşındı.

Eskişehir Büyükşehir Belediye Meclisi Temmuz ayı toplantısında AK Parti Grubu Başkanvekili Ahmet Sivri Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı’na (ESBAV) kayyum atanmasını ve Yönetim kurulunda yer alan eski Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ile birlikte 6 kişi, Ankara'da görülen dava sonucunda görevlerinden el çektirilmesini gündeme getirdi. Sivri, “Eskişehir'e yıllar boyunca kamu hizmeti adı altında inşa edilen bir sistemin, aslında dar bir çevrenin çıkarı uğruna nasıl dönüştüğünü hep birlikte izliyoruz. Bugün itibarıyla bu sistemin mimarlarından biri hakkında ceza yargılaması devam etmektedir. Üstelik sadece yargılanmakla kalmamış, aynı zamanda bir vakıf yönetiminden, Eğitim Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı’ndan mahkeme kararıyla kayyum ataması yoluyla el çektirilmiştir. Kamu kaynağının özel mülkiyete dönüştürülmesi iddiası; Devlet Denetleme Kurulu raporlarından MASAK analizlerine, tapu kayıtlarından görev yazılarına kadar onlarca resmî belgeyle desteklenmektedir. Bu belgeler, Anadolu Üniversitesi’ne ait taşınmazların, insan kaynağının ve bütçesinin yıllar boyunca bir vakıf eliyle özel şirketlere nasıl aktarıldığını ortaya koymaktadır. Peki, tüm bu gelişmelere rağmen bu kişinin, yani Yılmaz Büyükerşen’in, hâlâ Büyükşehir Belediyesi’ne danışman sıfatıyla görev alması neyle izah edilebilir? Bu kişi bugün bu şehirde, kamu görevinden kaynaklı etkilerini kötüye kullandığı gerekçesiyle ceza yargılamasına konu olmaktadır. İddianameye yansıyan bilgilere göre, Çağdaş Okulları, ESBAV Vakfı’ndan alınarak başka bir şirkete devredilmiş, bu şirketin hisseleri ise doğrudan Yılmaz Büyükerşen’in ailesi adına geçirilmiştir. Yani yıllarca vakıftan alınıp özel mülkiyete aktarılan bir yapı, ancak yargılama tehdidi ortaya çıkınca yeniden vakfa iade edilmiştir. Bu tablo, kamuoyunun vicdanında derin bir soru işareti bırakmaktadır” şeklinde konuştu. “Vakıftan el çektirilen birine büyükşehir belediyesinde danışmanlık yaptırmak nasıl bir tercihtir? “ Sorusunu Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’ye soran Sivri, “Ceza yargılaması devam eden birisinden hangi konuda fikir alıyorsunuz? Belediye başkanlığı makamında oturanlar sizlersiniz. Danışman sıfatı taşıyan bu şahıs madem bu kadar değerlidir, sizler yeterli değil misiniz? Yılmaz Büyükerşen’e belediyemizden hâlâ maaş ödenmekte, makam odası tahsis edilmekte, araç ve personel desteği sağlanmaktadır. Şimdi buradan açıkça sormak istiyoruz. Bu harcamaların halka maliyeti nedir? Bu kalemleri kuruşu kuruşuna kamuoyuyla paylaşmaya hazır mısınız? Şeffaflık ve hesap verebilirlik sadece mutluluklarda mı geçerlidir, yoksa bu kürsüde, bu mecliste de geçerli midir? Kurumların itibarı geçmişle kurdukları duygusal bağlarla değil, bugünkü davranışlarla ölçülür. Kamuoyuna güven vermek istiyorsak, yargılaması devam eden, vakıftan el çektirilmiş ve ciddi iddiaların merkezinde yer alan bir isme danışmanlık görevi vermekle değil, bağlarımızı kesmekle yükümlüyüz. Biz bu açıklamayı bir siyasi polemik için değil, bir vicdan çağrısı olarak yapıyoruz. Belediyemizin sırtında yıllardır taşınan bu gölge artık son bulmalıdır. Eskişehir halkı, hesap soran, şeffaf ve liyakate dayalı bir yönetim anlayışını hak etmektedir” ifadelerini kulandı.

“İyi niyetle bağdaşan bir hareket değildir”

Ahmet Sivri’den sonra Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt açıklamalarda bulundu. Kurt, “Şu anda görülmekte olan davayla ilgili çok ayrıntılı bilgi sahibi olan arkadaşlarımız var. Ancak bu konunun burada gündeme getirilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Aynı zamanda hukuka da uygun değildir. Türkiye'de sanki başka hiçbir şey olmuyormuş gibi bu meseleyi derleyip toparlayarak tek bir noktaya indirgemeye çalışmak, iyi niyetle bağdaşan bir hareket değildir. Doğru hamlenin ve doğru tutumun ne olacağı ise sizin takdirinizdedir. Kiminle değerlendirme yapacağınız, kiminle istişare edeceğiniz sizin bileceğiniz iştir. Ahmet Sivri Bey’in de söylediği gibi Türkiye gerçekten bir değişim ve dönüşüm süreci içerisindedir. Ancak bu süreç, Türkiye açısından olumlu görünmemektedir. En azından bizim penceremizden bakıldığında durum budur. Orta Doğu'daki gelişmelerde bizim lehimize bir pozisyon oluşmuş değildir. Aksine, tamamen Amerika’nın çıkarları doğrultusunda çizilmiş bir çerçeve hayata geçirilmektedir. Türkiye de bu tabloda kolaylaştırıcı bir rol üstlenmiş durumdadır. Bu sürecin sonunda kim ne kazanacak, göreceğiz. Ancak şu anda görünen tabloya göre, yanlış bir yöne doğru gidiyoruz. Türkiye'de terör, terörle ilinti, terörle bağlantı ya da iltisak gibi konular hangi yöntemlerle kurulur, biz bilemeyiz. Ama iktidar bu işi çok iyi bilmektedir. Dün yaşanan olaylar da Türkiye'nin nereye doğru sürüklendiğinin açık bir göstergesidir. Amerikan Büyükelçisi, aynı zamanda Amerikan Devlet Başkanı'nın Orta Doğu Temsilcisi sıfatıyla Türkiye’ye gelmiştir ve onun açıklamaları doğrultusunda gelişmeler yaşanmaktadır. Irak’ta bir senaryo yazıldı. Silah teslimi ve yakma gösterileri düzenlendi. Ancak ne yazık ki bu işi organize ettiğini söyleyenler, terörü susturduğunu iddia edenler oraya gidemedi. Neden gidemediler? Çünkü utançlarından gidemediler. Ben ise kendi adıma gayet iyiyim. Ama tüm bu olumsuzluklar karşısında böyle bir toptancı siyaset anlayışıyla ilerlenemez. Biz barış istiyoruz. Türkiye’de kardeşlik istiyoruz. Şeffaflığı geliştirmek ve birlikte hareket etmek istiyoruz. Ancak öyle bir hava oluşturuluyor ki sanki Cumhuriyet Halk Partisi düşman ilan edilmiş gibi. Başkalarıyla birlikte bu işi yapmaya çalışıyorsunuz. Türkiye’yi yüzde elli elli böldünüz ve bu bölünmeyi körükleyen adımlar atmaya devam ediyorsunuz. Bu anlayışı Eskişehir’e taşımaya kalkmayın. Eskişehir’de insanlar hayatlarından memnun. Belediyelerimiz çalışmalarını başarılı bir şekilde sürdürüyor. Ve halkımız da bu durumdan memnun” sözlerini kaydetti.

“Yargılamaların şeffaf şekilde yürütülmesini istiyoruz”

Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, AK Parti Grubu Başkanvekili Ahmet Sivri ‘nin Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile ilgili soru ve eleştirilerini yanıtladı. Ünlüce, “Vakıf konusunu biliyorsunuz. Üniversite yıllarında, zannediyorum 46-47 yıl önce kurulmuş, işlemlerini yürüten bir vakıf. Eminim birçok denetimden, Sayıştay denetiminden ve soruşturmadan geçmiştir. Bugün geldiği noktada ise Devlet Denetleme Kurulu’nun raporu üzerine iki ayrı dava açılmış durumda. Bildiğimiz kadarıyla biri hukuk, diğeri ceza davası. Bu davalar hâlen sürüyor. Biraz önce sizin de dediğiniz gibi, burada yargısız infaz yapmak doğru değil. Davalar devam ediyor. Buradan beraat da çıkabilir, mahkeme davayı reddedebilir de kabul edebilir de. Henüz sonucu belli olmayan konular üzerinde hüküm kurarak konuşmak doğru olmaz. Daha önce bu tür hukuk konuları gündeme geldiğinde hep söyledik: Biz kimsenin yargılanmasına karşı değiliz. Yalnızca yargılama sürecinde kanunda açıkça belirtilen tutukluluk hallerine aykırı uygulamalara karşı olduğumuzu ifade ettik. Yoksa bugün ben de yargılanabilirim, Ahmet Başkan da yargılanabilir. Hepimiz yargılanabiliriz, bu ayrı bir konu. Ancak burada tutukluluk halleri kanunda açıkça yazılmışken, bu haller oluşmamış olmasına rağmen tutuklu yargılamalara karşı çıkıyoruz. Yargılamaların şeffaf şekilde yürütülmesini istiyoruz. Vakıf konusuna dönecek olursam. Henüz sonuçlanmamış davalar üzerinden hüküm verip, insanlar suçluymuş gibi konuşmanın bir anlamı yok. Zaten bu bir tedbir davası niteliğinde. Tedbiren bir kayyum ataması yapılmış. Davanın sonucuna göre, bilirkişi raporu lehlerine gelirse bu kayyum uygulaması kalkar ve işlerine devam ederler. Eğer bilirkişi raporu aleyhlerine gelirse de süreç buna göre devam eder. Şu anda yapılacak tek şey yargılamayı beklemek. Bu konuyla ilgili vakfın da kamuoyuna bir açıklama yapacağını ve toplumu rahatlatacağını düşünüyorum. Vakıf ile belediye arasında ilişki kurularak, belediye şirketleri aracılığıyla bir bağlantı varmış gibi davranılmasını da hoş bulmuyorum. Yılmaz Büyükerşen başkanlığı döneminde buna çok dikkat ettiğini düşünüyorum. Hiçbir şekilde vakıflarla belediye arasında en ufak bir ilişki kurmamış. Bu nedenle de kendisine bu konuda haksızlık yapılmasın lütfen. Vakıf ayrı yürümüş, okul ayrı yürümüş. Belediyeye ait şirketler de ayrı yürümüş. Bu konuda belediye açısından herhangi bir sıkıntı olmadığını belirtmek isterim. Danışmanlık konusuna gelirsek, biliyorsunuz bu konu Büyükşehir Belediye Kanunu’nda düzenlenmiş. Büyükşehir belediyelerine, nüfuslarına göre belirli sayıda danışman atama yetkisi veriliyor. Biz bu yetkinin tamamını kullanmadık, yalnızca bir bölümünü kullandık. Yılmaz Hoca da bu danışmanlardan biridir. Yargılama hâlâ sürüyor. Ben umuyorum ki bu yargılamanın sonucu iyi olur. Yıllarca bu şehirde hizmet etmiş biri. Yirmi beş yıldır... Sevebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz. Siz dediniz ya “Siz seviyorsunuz, biz sevmiyoruz.” Olabilir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Ama sonuçta bu şehirde yirmi beş sene hizmet etmiş birine de gereken vefayı ve saygıyı göstermek gerekir. Kendisinden danışmanlık anlamında faydalanıyoruz. Bu konu hâlâ yargıda. Bizler nasıl danışıyorsak, sizler de farklı şekilde düşünüyorsunuz, bu doğaldır” diye konuştu.