Cumhuriyet kavramı üzerine

Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil, insanlık tarihinin en değerli ve kalıcı kazanımlarından biridir. Onu sadece siyasal bir zafer olarak görmek, derin anlamını göz ardı etmek olur. Cumhuriyet, toplumu sadece yönetimsel anlamda değil, sosyal, kültürel ve ahlaki boyutlarda da köklü bir dönüşüme uğratan, kapsamlı bir felsefedir. Bu nedenle, cumhuriyetin etkilerini değerlendirirken, onun toplumsal yapıyı tüm yönleriyle şekillendiren bir düşünce sistemi olduğunu unutmamak gerekir.
Gelin beraber, Cumhuriyet kavramının tarihine bakalım…
Cumhuriyet kelimesi, Latince "Res Publica," yani "Kamusal Mesele" anlamına gelir. Bu basit tanım, cumhuriyetin özünü ve gücünü açıkça ortaya koyar: Halkın ortak meseleleri, halkın iradesiyle şekillenir ve yönetilir. Monarşi veya aristokrasi gibi kalıtsal yönetim biçimlerine karşıt olarak, halkın veya temsilcilerinin devlet yönetiminde söz sahibi olduğu bir siyasal yapıyı ifade eder. Tarihte “cumhuriyet” kavramının ilk örneği, M.Ö. 509'da kurulan Roma Cumhuriyeti'dir. Roma'da yönetim, halkın temsilcileri olan senatörler ve konsüller tarafından yürütülüyordu. Ancak demokratik unsurlar sınırlıydı ve toplumun tüm kesimleri yönetime eşit şekilde katılamıyordu.
Platon’un cumhuriyet anlayışı, modern cumhuriyet kavramından oldukça farklıdır ve daha çok ideal bir devlet düzeni üzerine odaklanır. Cumhuriyet kavramını 'adalet' üzerine kurmuş, ancak halkın katılımından ziyade 'filozof kralların' adil yönetimini savunmuştur. Halkın yönetime doğrudan katılımı yoktur.
Orta Çağ Avrupa'sında monarşi ve feodal yönetim hâkimdi, ancak bazı istisnalar vardı. İtalyan şehir devletleri Venedik ve Floransa gibi yerlerde, halkın belirli bir kesiminin katılım sağladığı "Aristokratik Cumhuriyet" yönetimleri görülüyordu.
Tarih boyunca, çeşitli otoriter yönetimlerden bunalan halklar, özgürlük ve eşitlik mücadelesi vermiştir. Bu mücadelenin en önemli olaylarından biri, Fransız Devrimi'dir. Halkı doğrudan ilgilendiren vergi meselelerinin, aristokrasi ve monarşi gibi ayrıcalıklı sınıflar tarafından, halkın katılımı olmadan yönetilmesi, devrimin başlıca sebeplerindendir. Fransız Devrimi, modern cumhuriyet düşüncesine Özgürlük (Liberté), Eşitlik (Égalité), Kardeşlik (Fraternité), Laiklik (Laïcité) ve Yurttaşlık gibi kavramları kazandırarak ulus devletlerin doğuşunun temelini atmıştır
Cumhuriyet’in yapı taşlarından biri olan 'Güçler ayrılığı', Fransız düşünür Montesquieu tarafından geliştirilmiş olup, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olarak işlediği bir sistemi ifade eder. Güçler ayrılığı, yönetimde denge ve denetim mekanizmaları oluşturmak için kullanılır ve devletin otoritenin tek bir elde toplanmasını engellemeyi amaçlar. Fransız devriminin sonuçlarından biri olan Ulus Devlet, “Yurttaşlık” kavramı üzerinde durur, Yurttaşlık, bireyin bir devletin aktif bir üyesi olarak hak ve sorumluluklara sahip olduğu statüyü ifade eder. Cumhuriyet rejimlerinde yurttaşlık, halkın devletin işleyişine katılımını vurgular. Jean-Jacques Rousseau gibi düşünürler, yurttaşlığı sosyal sözleşme teorisi çerçevesinde ele almışlardır; yani bireyler, devletle karşılıklı bir anlaşmaya dayalı olarak hak ve sorumluluklarını paylaşırlar. Cumhuriyetlerde yurttaşlık, yalnızca oy verme hakkıyla sınırlı değildir; yurttaşların devlete karşı sorumluluklarını ve devletten talep edebilecekleri hakları da içerir. Yurttaşın ve devletin arasında olan bu “Sosyal Kontrat”, aslında Cumhuriyet’in demokratik işleyişini sağlamlaştıran kilit faktörlerdir.
Kavram bakımında net olarak tanımlayabileceğimiz Cumhuriyet, peki işleyiş yönünden her devlette aynı şekilde mi uygulanmaktadır? Tabiki de, hayır …
Cumhuriyetler, yönetim yapılarına göre farklı türlere ayrılır. Başkanlık Cumhuriyeti (örneğin ABD) halk tarafından seçilen bir başkanın yürütme yetkisine sahip olduğu bir sistemdir. Parlamenter Cumhuriyet (örneğin İtalya) ise, yürütme gücünün parlamentoya bağlı başbakan tarafından kullanıldığı bir sistemdir. Yarı Başkanlık Cumhuriyeti'nde (örneğin Fransa) yürütme yetkileri başkan ve başbakan arasında paylaşılır. Federal Cumhuriyet (örneğin ABD ve Almanya) yönetim yetkilerinin merkezi hükümet ile eyaletler arasında bölündüğü bir sistemdir, oysa Üniter Cumhuriyet (örneğin Türkiye) tüm yetkinin merkezi hükümette toplandığı bir yapıdır. İslami Cumhuriyet (örneğin İran) İslam hukuku ile demokratik ilkeleri birleştirirken, Halk Cumhuriyeti (örneğin Çin ve Vietnam) sosyalist veya komünist ideolojiye dayalı tek parti yönetimi sunar. Bu yönetim biçimleri, ülkelerin tarihsel ve kültürel faktörlerine göre şekillenir.
Türkiye'de, "Türk Tipi Başkanlık Sistemi" adıyla, Üniter Cumhuriyet ve Başkanlık Cumhuriyeti unsurlarını birleştiren bir yapı vardır. Cumhurbaşkanı, hem devletin hem de yürütmenin başıdır ve geniş yetkilere sahiptir. Yürütme organı olan cumhurbaşkanlığı, yasama organı olan meclisten bağımsızdır, ancak cumhurbaşkanının meclisi feshetme yetkisi gibi bazı ilişkileri bulunmaktadır. Meclisin cumhurbaşkanını görevden alma süreci ise zordur ve yüksek bir çoğunluk gerektirir. 2017 Anayasa değişikliği ile cumhurbaşkanının parti üyeliği yasağı kaldırılmış ve bu, cumhurbaşkanının siyasi süreçlerde daha etkili olmasını sağlamıştır. Cumhurbaşkanı, meclisten geçmeyen konularda kararname çıkarabilir ve bu kararnameler yasalarla çelişmediği sürece geçerli olur, ancak meclis bunları denetleyebilir. Meclisin feshedilmesi durumunda ise hem meclis hem de cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.
Eğer farklı çeşitleri bulunan cumhuriyet rejimlerinin hepsinin demokratik bir işleyişe sahip olup olmadığını sorarsak, cevabımız yeniden hayır olacaktır. Halkın egemenliğinin en üstte olduğu Cumhuriyet biçiminde, sistemin otoriter olma olasılığı da vardır. Bir ülkenin cumhuriyet olarak adlandırılması, o ülkede demokrasinin tüm unsurlarının özgür seçimler, ifade özgürlüğü, güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığının mevcut olduğu anlamına gelmez. Sovyetler Birliği, Kuzey Kore gibi ülkeler, Cumhuriyetin kavramsal olarak olduğunun fakat demokrasinin bulunmadığı ülkelere örnek gösterilebilir.
Peki ya tam tersi mümkün müdür? Her Demokrasi Bir Cumhuriyet midir? Gelin birlikte bakalım …
Birleşik Krallık’ta, yönetim biçimi Cumhuriyet değil, Anayasal Monarşidir. Kralın yanı sıra, parlementer sistem bulunur. Fakat 2023 Demokrasi Indeksini incelediğimizde, İnsan hakları, sosyal hukukun üstünlüğü ve güçler ayrılığı gibi temel kavramlar bakımından Britanya’nın Avrupa’nın önde gelen demokratik ülkelerinden biri olduğunu görüyoruz.
Kısacası, cumhuriyet kavramı binlerce yıl boyunca hem tanım hem de işleyiş açısından çeşitlilik göstermiş ve farklı şekillerde karşımıza çıkmıştır. Ancak önemli olan, bir ülkenin isminde veya anayasasında "cumhuriyet" geçmesinin, o devleti demokratik yapmadığıdır. Gerçek bir demokratik cumhuriyet, ancak güçler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, halk egemenliği ve yurttaş haklarının devlet tarafından korunmasıyla mümkündür.