“Eskişehir’de asrın felaketi yaşanacak”
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Eskişehir Şube Başkanı Orkun Kılıç, yıl sonu değerlendirmesinde kentsel dönüşümde gelinen noktayı, şehirdeki yapı stoğunun durumunu ve 2026’da atılması gereken adımları değerlendirdi.
52 bin yapının incelendiği çalışmanın sonuçlarını paylaşan Kılıç, özellikle kent merkezindeki ana caddelerde dönüşümün aciliyet kazandığını vurgulayarak “Eskişehir’de artık konuşmak değil harekete geçmek gerekiyor” dedi.
“Ana Arter Caddeler Depremde Kaotik Ortamlara Da Yol Açacaklar”
Kılıç, özellikle Yunus Emre Caddesi, Doktorlar Caddesi ve Atatürk Caddesi gibi ana arterlerde riskin çok yüksek olduğunun altını çizerek, “Biz bu sene Büyükşehir Belediyemizin öncülüğünde, imzaladığımız yapı protokolü kapsamında yapılarımızı incelemiştik. Bu 52 bin binayı inceleyip biz belediyelerimize bunun sonucunu teslim ettik. Bu şunun için yapılmış bir çalışmaydı. Belediyelerin Çevre Şehircilik Bakanlığı'ndan artık kentsel dönüşüm strateji belgesi alması gerekiyor. Bunu alabilmesi için de bu yapı stoğunun çıkartılması temel altlıklardan bir tanesi. Aynı zamanda İRAP eylemleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla 52 bin bina incelenerek hem, kentsel dönüşüm strateji belgesine altlık oluşturacak çalışma hem de İRAP eylemlerinde tariflenen çalışma tamamlanmış oldu. Biz hem daha önce söylediğimiz gibi hem de bu çalışmanın neticesinde de teyit ettiğimiz gibi, Eskişehir'de maalesef özellikle şehir merkezinde Yunus Emre Caddesi, Doktorlar Caddesi, Atatürk Caddesi gibi ana arterlerimiz hem alüvyon zeminden oluşuyor, hem de buralarda dükkan üzeri yedi kat ve bunlar da 1999 öncesi yapılar yoğunlukla bu bölgede toplanmışlar. Buradaki yıkımlar hem ana arterlerin kapanmasına yol açacak hem de ciddi can kayıplarına yol açacak hem de ana arterler kapandığı için başka kaotik ortamlara da yol açacaklar. Dolayısıyla biz 2025'i bitirirken 2026'dan beklentimiz, en büyük beklentimiz bu caddelerde de bir çalışma, yapılması” dedi.
Kılıç sürecin sadece belediyelerle veya sadece hükümetle çözülemeyeceğini vurguladı:
“Sadece belediyeyle veya sadece hükümetin yapabileceği bir konu değil. Burada, yerel yönetimler ve genel yönetimler el ele verip bir çalışma yapması gerekiyor. Eskişehir'de de en güzel şu olabilir: “Yarısı Bizden” kampanyası Çevre Şehirciliğin yaptığı bir kampanya, Eskişehir'de de uygulanırsa veya buna benzer hükümet buraya bir ekonomik kaynak yaratırsa bu işleri daha da kolaylaştıracak. Bunun yanında bir de belediyelerimiz de imar planlarını değiştirir bu caddelerde işte ada bazlı hatta adalar bazlı çalışarak ayrık nizam bir imar planı tasarlarlarsa ve bunu yaparken vatandaşın lehine bazı kat artışları yapabildikleri kadar yaparlarsa, vatandaş da 3 + 1 evini verip 2 + 1 ev almaya razı olursa ki aldığı 2 + 1 ev verdiği 3 + 1'den maddi olarak çok daha değerli olacak ve en önemlisi depreme dayanıklı olacak. Bu olduğu zaman üçlü saç ayağının üçü de tamamlanmış oluyor. 2025 yılı en çok bunu konuştuğumuz ve bunlara çözüm önerileri sunduğumuz bir yıl oldu. Biz inanıyoruz ki 2026 yılında da bu iş en azından çözülmeye başlayacak ilk fiili adımlar da atılabilir bu konuda.”
Eskişehir’de aylardır süren fay hattı tartışmalarının kamuoyunu yanlış noktaya yönlendirdiğini belirten Kılıç, asıl tehlikenin bina stoğu olduğunu vurguladı:
“Fayın bir binanın altından geçip geçmemesi depremdeki yıkımları aslında hiç ilgilendirmiyor. Eskişehir'de fay da çok tartışılıyor. Fayın geçtiği yerle binaların yıkıldığı yer arasında çok da birebir bir orantı yok. Zeminle alakalı. Ondan da şu konuda rahatsızız. Fay tartışmaları sürekli kamuoyunu meşgul ettiği zaman işin özü ve yapılacaklar listesi kaçmış oluyor. Günlerce haftalarca aylarca hangi fay nereden geçiyor, Nerede deprem olur o konuşuluyor. Yanlış şeye odaklanmış oluyoruz. Yani çok büyük deprem bile olsa o depremin konuşulacağı belki üç ay. Bu üç ay boyunca da fay konuşarak geçerseniz, e dördüncü ayda geriye dönüp baktığınızda hiçbir kademe ilerlememiş oluyorsunuz. Fayları artık, tartışmayı bırakmak lazım harekete geçmek lazım. Faylar, kendi uzmanlık alanı olan bilim insanları tarafından çalışılması gereken yapılar. Ama bunu halkla konuşmanın çok bir mantığı yok. Çünkü o zaman halk şunu sanıyor. Ya buradan fay geçmiyorsa o zaman güvenli, ama değil. Fay geçiyorsa o zaman riskli o da değil. Kamuoyunda da konuşacaksak hep şeyi konuşmamız lazım: Hangi binalar riskli ve bu binaları dönüştürmek için ne yapmak lazım? Çünkü yıkılacak olan şey binalar yıkılacağını düşündüğümüz binaları bizim yenilememiz gerekiyor yoksa Eskişehir’de de asrın felaketi yaşanacak.”