“Toplumsal mücadelenin en önündeyiz”

Kadın Savunma Ağı Ulus Meydanı’nda takas pazarı kurdu. Kurulan takas pazarı önünde Nazlıcan Arık Kaya, takas pazarı kurma sebeplerine dair açıklamalarda bulundu. Kaya, “Takas, sadece bir alışveriş biçimi değil; Anadolu’nun hafızasından gelen bir karşı duruştur. Kapitalizmin “hep daha fazlası” dayatmasına karşı bir hayırdır. İhtiyacımız olmayanı paylaşmak, ihtiyacımız olanı harcamadan edinmek; doğaya ve birbirimize kulak vermektir. Atık değil, ihtiyaç görüyoruz. Harcamak değil, paylaşmak istiyoruz. Doğayı sömüren değil, ona kulak veren bir toplumsal hafızayı birlikte yeniden kuruyoruz. Küle muhtaç kaldığımız şu günlerde, komşumuza kibrit veriyoruz. Kötülerin inşa ettiği sistemi, bu kibritle tutuşturacağız. Ve bunu yaparken uzun zamandır unutturulmuş toplumsal dayanışma ağlarımızı yeniden örüyor, tanışıyor, kaynaşıyor, kahkahayla güçleniyoruz. Umutsuzluk, bizi evde tutmak istiyor. Ama biz biliyoruz: Bu karanlıkta, kahkahalarımızın sesi en çok duyulan şey olacak! Kahkahalarımıza karışanları tanımıyoruz! Her 25 Kasım’da, her 8 Mart’ta alanlardaydık. Bugün yine buradayız. Kadınlar olarak ülke geleceğinin bizim sözümüz olmadan inşa edilmesine izin vermeyeceğiz. Bizim yerimiz toplumsal mücadelenin eylem kortejlerinin arka sırası değil. Sözümüzle, isyanımızla, neşemizle en öndeyiz. Biz kadınlar, lubunyalar, engelliler, işsizler, göçmenler ve Anadolu’nun tüm kadim halkları azınlık değil, çoğunluğuz. Yaşam için sözümüz var. Kendi sözümüzü kendimiz söylüyoruz. Varız, buradayız” şeklinde konuştu.
“DOĞAYI TALAN ETMEYE ÇALIŞIYORLAR”
İtiraz ettikleri diğer konuları da sıralayan Kaya, maden ocaklarının yapılıp doğanın zarar görmesine de tepki gösterdi. Kaya, “Kâr hırsıyla altın madeni işletenler Eskişehir’de, Sakarya Havzası’nda, Kazdağları’nda doğayı talan etmeye çalışıyor. Sokak hayvanlarının katledilmesine zemin hazırlayan yasaların karşısındayız. Ölüm kampına döndürdükleri barınaklarda yetkililerin cezasızlık politikalarıyla hayvanlara yönelik şiddeti teşvik ettiğini gözlerimiz önünde görüyoruz. Buldozerlerin önünde, hayvanların yaşam haklarının yanında, ağacın gövdesindeyiz. Ataerkil ve homofobik şiddete her gün maruz kalıp öldürülenler biziz. Yine de adil, eşit, özgür bir yaşam için mücadeleyi sürdüren de biziz. Bedenlerimiz. kendi bedenimiz üzerindeki söz hakkı yalnızca bize aittir. Kürtaj da, sezaryen de, doğurmak da doğurmamak da bizim kararımızdır. Kadınların doğum tercihlerine dair kurulan ikiliklerle bedenimiz denetleniyor. Futbol sahalarında “doğal olan normal doğumdur” pankartı açtıranlara sesleniyoruz. Vajina diyemeyenler doğum politikası yapamaz! Bedenimiz küfür nesnesi değil, direniş alanıdır! Doğumu da doğurmamayı da, kürtajı da kararı da biz belirleyeceğiz” sözlerini kaydetti.