Güçlü kadınlar güçlü yarınlar: Birsek güçlüyüz

Üyeleri, bağışçıları ve bursiyerleri ile büyük bir aile olan Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği işbirlikleriyle de her geçen gün daha da güçleniyor. Hak odaklı sivil toplum kuruluşları ile yapılan hem ulusal hem de uluslararası işbirliklerinin son dönemde en güçlülerinden biri Süreyya Ağaoğlu Vakfı ve Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği. Kurucu Başkanımız, Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Sayın Süreyya Ağaoğlu’nun adını taşıyan dernek ve vakıf Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinde eğitimlerine devam eden bursiyerlerimizin burs bağışçısı. Bu yıl Eskişehir Şube olarak bizleri gururlandıran bir diğer önemli gelişme ise Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi bursiyerimizin, Süreyya Ağaoğlu adına 2’ncisi düzenlemiş olan “Süreyya Ağaoğlu Makale Yarışması”sında , “Çocuk Yaşta Evlendirilmenin Önlenmesini Sağlayıcı Yasal Güvenceler” temalı makalesi ile birinciliği kazanmış olmasıdır. Kıymetli öğrencimizi tebrik ediyor, birlikte yol yürümekten her zaman onur duyduğumuz Süreyya Ağaoğlu Vakfı ve Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği’ne şükranlarımızı sunuyoruz.
Süreyya Ağaoğlu Kimdir?
Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Süreyya Ağaoğlu 29 Temmuz 1903 tarihinde Azerbaycan’ın Şuşa kentinde dünyaya geldi. Babası Atatürk’ün fikir ve mücadele arkadaşı düşünür, yazar, siyasetçi ve hukuk profesörü Ahmet Ağaoğlu, annesi ise Sitare Hanım’dır.
Beş çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olan Süreyya Ağaoğlu, eğitimci ve milletvekili Tezer Taşkıran’ın; mühendis ve iş adamı Abdurrahman Ağaoğlu’nun; siyasetçi, edebiyatçı, hukukçu Samet Ağaoğlu’nun ve tıp doktoru Gültekin Ağaoğlu’nun ablasıdır.
1910 yılında ailesiyle birlikte Türkiye’ye göç eden Süreyya Ağaoğlu’nun çocukluğu ve gençliği, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Türk Ocağı Aydınları ve Mustafa Kemal Paşa’nın yakın dostlarından oluşan bir çevrede geçti. 1921 yılında Bezm-i Alem Valide Sultanisi’ni (şimdiki İstanbul Kız Lisesi) bitirdi. En büyük isteği hukuk öğrenimi görmekti.
Süreyya Ağaoğlu , “Bir Ömür Böyle Geçti” isimli eserinde İstanbul Darülfünun’u Hukuk Mektebi’ne (İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi) giriş öyküsünü şöyle anlatmaktadır.
“1921 yılı sonbaharında üç arkadaşımla Darülfünun’un, yani Zeynep Hanım Konağı’nın merdivenlerini çıkıyorduk. Arkadaşlarımdan biri fen, diğeri de edebiyat fakültesine girmek istiyorlar, ben de Hukuk Fakültesi’ni kızlara açtırmak ve hukuk tahsili yapmak istiyordum. O zaman Hukuk Fakültesi kadınlara kapalı idi: arkadaşlarım bana gülüyorlardı, muvaffak olup olamayacağım meçhuldü. Hukuk Fakültesi Reisi Selahattin Bey köşede bir masa başında oturuyor yanında Profesör Veli Bey, karşısında da Katib-i umumi Rauf Bey oturuyorlardı. İçeriye girip:
– “Ben Süreyya Ağaoğlu’yum. Bezm-i Alem Valide Sultanisini bu sene bitirdim. Hukuk tahsili yapmak istiyorum, beni hukuka kaydeder misiniz?” dedim. Selahattin Bey hayretle yüzüme baktı.. Veli Bey her zaman aşağıya inik başını kaldırdı, ikisi de şaka edip etmediğimi anlamaya çalışıyordu sanırım. O zaman 17 yaşındaki her genç kız çarşaf giyerdi ama ben çarşafsızdım, gri bir tayyör giymiştim. Nihayet Selahattin Bey kahkaha ile güldü:
– “Üç arkadaş daha bul, hemen fakülteyi açalım” dedi. Hakikaten fakülte “açmak” gerekiyordu, zira kadınlar erkekler ile beraber okuyamıyorlardı. Öğleden önce erkekler, öğleden sonra kadınlar ders görüyordu. Tabii bir tek talebe için bütün hocalar öğleden sonra ders veremezlerdi. Veli Bey başını kaldırdı:
– “Kadına daha ziyade doktorluk yakışır, o fakülteyi açtırsanız” dedi. Ben de:
– “Onu da doktor olmaya heves edenler açtırsın” cevabını verdim. Selahattin Bey:
– “Hak hukuk meselesi değil mi. Süreyya Hanım hakkını burada arıyor, muvaffak olmasını dileyelim.” dedi
Odadan deli gibi çıktım. Şimdi başka fakültelere yazılmış olan arkadaşları kandırmak lazımdı. Hemen, sonradan Sıddık Sami (Onar) ‘nin eşi olan Bedia’ya koştum Başka fakülteye yazılmıştı. Hukuk Fakültesinin açıldığını söyleyerek onu ikna ettim. Bedia ile diğer iki arkadaşımız Melahat ile Saime’yi de ikna ederek, dördümüz Hukuk’a kaydedildik. Benim numaram (1) di. Selahattin Bey bana çarşaf giymem gerektiğini söyledi.
İkinci sömestrde bizi erkek arkadaşlarımızla birlikte okutmaya karar verdiler. Dört talebe için bütün profesörlerin öğleden sonralarının alınması doğru değildi. Bir cumartesi günü 63 kişilik sınıfa girdiğimde birdenbire şaşırmadım desem, yalan olur.
O zamana göre ben ileri fikirli bir insandım. Nitekim ilk fırsatta çarşafı çıkartıp manto ile Fakülteye gitmeye başladım. Evimizdeki telkinlerin etkisi ile kadın-erkek eşitliğine inanıyor, bunu da kendimce ispata uğraşıyordum.”
Hukuk Fakültesini; 1924-1925 öğretim yılında bitiren Süreyya Ağaoğlu’nun bu başarısı Batı Dünyası Hukuk çevrelerinde de çok olumlu yankılar yaratır. Kendisine Paris Uluslararası Enstitüsü’nde üç aylık seminer bursu teklif edilir. Fakat Türkiye’de gerekli izinleri alamadığı için Paris’e gidemez ve Adalet Bakanlığında staja başlar.
1928 yılında avukatlık ruhsatını alarak Türkiye’nin ilk kadın avukatı unvanının sahibi olur ve yaşamı boyunca avukatlık mesleğini sürdürür.
1929 yılında Ankara’da Şurayı Devlet Tanzimat Dairesi’nde çalışmaya başlar. 1931 yılında İstanbul’a gitmek üzere bu görevinden ayrılır ve serbest avukatlık yapar. 1932 yılında ise ailesiyle birlikte İstanbul’a göç eder.
İstanbul’daki meslek hayatına Fethi Okyar’ın tavsiyesiyle Av.Maitre Billiotti’nin yazıhanesinde başlayan Süreyya Ağaoğlu 1945 yılında Londra’daki Edwards –Erwards firmasında Türk Hukuk Müşaviri olarak görev alır. Artık yılın altı ayında Türkiye’de, altı ayında da Londra’da çalışmaktadır. 1950 yılında ise Londra’dan ayrılarak Türkiye’ye döner.
1946 yılında Amerika’da toplanan Kadınlar Birliği Kongresi’ne davet edilir. Fakat formalitelerin uzaması nedeniyle bu kongreye yetişemez ve üç ay süreyle Amerika’da kalan Süreyya Ağaoğlu, Yale, Colombia ve Chicago Üniversitelerinde incelemeler yapar, Colombia radyosunda konuşmaları yayınlanır.
‘Beynelmilel Barolar Birliği’ ile görüşmeler yaparak İstanbul Barosu’nun da bu birliğe üye olmasını sağlar. 1960 yılına kadar da bu kuruluşun yegane Kadın Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yapar.
Yine Amerika’da “Kadın Hukukçular Birliği”ne üye olur. “Beynelmilel Barolar Birliği” vasıtasıyla Avrupa’daki (Union International de Avocats) Beynelmilel Avukatlar Birliği”ne üye olur.
1947 yılında Prof. Ali Fuat Başgil ve Ahmet Emin Yalman ile birlikte “Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurarlar.
“Hayattaki en büyük uğraşım çocuklar “diyen Süreyya Ağaoğlu 1949 yılında yüzlerce kimsesiz ya da imkanları sınırlı çocukları topluma kazandıran, Çocuk Dostları Derneği’ni kurar. Vefatından sonra Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği” adını alan, Süreyya Ağaoğlu’nun bu kazandırımı, halen dimdik ayaktadır ve kurulduğu 1949 yılından 2016 yılına kadar yurdun dört bir yanından gelen çocukları okutarak yurt binasında barındırmıştır. Süreyya Ağaoğlu Eğitim ve Öğretim Vakfı ise lise, yüksek öğretim ve yüksek lisans düzeylerinde öğrencilere burslar vermektedir.
Süreyya Ağaoğlu, 1950 yılında “Üniversiteli Kadınlar” ve “Soroptomist Kadınlar” derneklerinin Türkiye kollarını kurar.
1951 yılında ise Londra’daki Barolar Birliği Kongresi’ne gider, 1952 yılında ise Amerikalı kadınlar tarafından kurulan Hukukçu Kadınlar Kongresi Süreyya Ağaoğlu’nun öncülüğü ve teşebbüsü ile İstanbul’da toplanır. Toplantıda bu kuruluşa başkan seçilir, başkanlık görevi 1954 yılına kadar sürer.
Süreyya Ağaoğlu, 1974 yılında meslekte kırk yılını tamamlayan kırk avukat arasına seçilmiş Cumhuriyetimizin kuruluşunun 50.yıl dönümünde de dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından ödüllendirilmiştir.
“Londra’da Gördüklerim” ve “Bir Hayat Böyle Geçti” adlı kitapların yanı sıra çeşitli hukuki makalelerin yazarıdır.1952 yılında Alman Hukukçu Werner Taschenbreker ile evlenen Süreyya Ağaoğlu’nun bu evliliği 1960 yılında son bulur. Süreyya Ağaoğlu, 29 Aralık 1989 yılında İstanbul’da katıldığı “Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma” konulu bir panelden ayrılırken düşüp beyin kanaması geçirerek yaşama veda eder.
Aile fotoğrafları, mektupları, gazete kupürleri; belgelerden oluşan özel arşivi, İstanbul’daki Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Haziran 2022 TÜKD Eskişehir Şubesi Hukuk Simülasyonu
Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği & Süreyya Ağaoğlu Eğitim ve Öğretim Vakfı
Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği, Süreyya Ağaoğlu Eğitim ve Öğretim Vakfı ile tam bir işbirliği göstererek, güçlü nesillerin ancak iyi eğitim almış bugünkü nesil tarafından yetiştirilebileceği inancıyla, eğitim alanında ihtiyaç sahibi, başarılı ve yetenekli öğrencileri liseden yüksek öğretime kadar verdiği yurt içi ve yurt dışı burslarla desteklemeyi, bu alanda fırsat eşitliğine katkı sağlamayı ve bu katkıyı artarak sürdürmeyi hedefleyen çağdaş bir vizyona sahiptir. Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği dernek tüzüğüne uygun olarak çocuk ve gençlerin barınması, yetiştirilmesi ve okutulması için yurtlar kurmak, gelişmesini ve devamlılığını sağlamak; eğitim alanında faaliyet gösteren diğer vakıf ve derneklerle işbirliği yapmak ve bu şekilde daha fazla öğrencinin eğitime ulaşmasında etkili olmaktadır.
Süreyya Ağaoğlu Çocuk Dostları Derneği tarafından verilen ödüller;
Süreyya Ağaoğlu Hukuk Ödülleri
Türkiye’nin ilk kadın avukatı olan Süreyya Ağaoğlu, 1924-1925 ders yılında İstanbul Darülfünun Mekteb-i Hukuk yani bugünkü adıyla İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1 no.lu öğrenci olarak mezun olmuştur. O yıllarda yalnızca erkeklerin öğrenim gördüğü Hukuk Fakültesinde kız öğrenciler için sınıf açtırmak için verdiği mücadele bugün hala belleklerdedir. Ülkemizin ilk kadın avukatı ve değerli bir hukukçu olarak, adalet için mücadeleyi asla bırakmamış, ülkemizi ve Türk kadınını yaşadığı son ana kadar yurt içi ve yurt dışında başarıyla temsil etmiştir.
Derneğin kuruluşunun 70.yılı olan 2019 yılından itibaren Süreyya Ağaoğlu adına verilmeye başlanan “Süreyya Ağaoğlu Hukuk Ödülleri genç kadın hukukçulara verilmektedir.
Süreyya Ağaoğlu Makale Yarışması
Üniversite öğrencilerinin araştırma yapma ve yazma becerilerini geliştirmeye destek olmak amacıyla değerli hukukçu Süreyya Ağaoğlu’na ithafen bu yıl ikincisini düzenlenen Süreyya Ağaoğlu Makale Yarışması’nde Eskişehir Şube bursiyerimiz birincilik ödülüne layık görülmüştür.
Türkiye’nin dört bir yanında okul kütüphaneleri de kuran dernek, Süreyya Ağaoğlu Sanat Ödüllerini de her yıl sahipleri ile buluşturmaktadır.
LOZAN ANTLAŞMASI 100. YILINDA
Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir’’ sözleriyle ifade ettiği Lozan Antlaşması, Türkiye’ye dayatılmak istenen sömürge düzenine karşı çıkan Türk milletinin bağımsızlığına sahip çıkmak için verdiği var olma savaşının zaferle sonuçlanan belgesidir.
Türk Milleti’nin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği başarıların, diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edildiği Lozan Antlaşması, içeride ve dışarıda bağımsız yeni bir Türk devleti kurulduğunun, tüm dünya tarafından onaylandığını gösteren ebedi bir hukuki belgedir.
Yeni, modern, kalkınmış ve güçlü Türkiye'nin başlangıcı ve hareket noktası olan Lozan Antlaşması; barış içinde yeni bir başlangıç yapmanın, yeniden savaş seçeneğine yeğ tutulduğunu ortaya koyan ve Büyük Atatürk’ün “zorunlu ve hayati olmadıkça savaş bir cinayettir” sözlerinin ete kemiğe bürünmüş halidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının ve uluslararası alanda uzun soluklu, kalıcı bir barış dönemini sürdürebilmesinin en temel güvencelerinden birisi olan Lozan Antlaşması’nın 100. yılını idrak etmenin onurunu, gururunu ve hazzını yaşarken, savaş alanında kazanılan zaferi, diplomatik bir başarıyla taçlandırarak uluslararası hukukun kütüğüne geçiren, Türkiye’ye tapu senedini armağan eden Ulu Önderimiz Atatürk’ü ve onun silah arkadaşı İnönü’yü saygıyla anıyoruz.
MERAL GÜLER
TÜKD GMYK ve Tüm Şubeler adına
Genel Başkan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.