1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

2 ihale de iptal edilince Eskişehir'deki AK Partililer içten bir "OH" çekmişti ama...

İlk duyduklarında “Eyvah!” dediler…


Konuyu ucundan kıyısından öğrendiklerinde ise endişeleri bir kat daha artarak “Eyvah ki Eyvah!” dediler…


Haber kamuoyuna bomba gibi düştüğünde, sanki o bomba üzerlerine düşmüş gibi oldu…


Kenara çekilip, duymazlıktan geldiler…


Nerede konu açılsa, konuyu değiştirdiler…


Kendi kendilerine “Bu iş de nereden çıktı şimdi seçim öncesi” diyerek kızdılar da…


-“Sanki seçim sonrasını bekleseler olmuyordu” diyerek içten içe tepki bile duydular…


Savunamayacaklarını biliyorlardı böyle bir konuyu…


Zira tek başına bu konu bile seçim kaybettirmeye yeter de artardı bile…


öyle kenardan, çevresinde dolanarak, havadan sudan bahsederek geçiştirdiler günleri…


Baktılar olmuyor, kamuoyu baskı kuruyor, bu kez yavaştan yavaştan içine girmeye başladılar konunun.


-“sizin dediğiniz gibi değil mesele” dediler önce…


-“Yahu yanlış bir şey göz göre göre niye yapılsın?” dediler ardından…


-“Aslında mesele bilimsel tartışılmalı” dediler en son…


Yine de çıkıp “Bu son derece yanlış” diyemediler…


“Bu son derece doğru ve gerekli” de diyemediler…


İlk ihale iptal edildi, derinden bir “OH” çektiler…


İkinci ihale de iptal edilince “Galiba kurtuluyoruz bu durumdan” diye umutlandılar…


İşte bu umudun keyfini yaşadıkları sırada, kabinenin en kudretli Bakanı çıktı ve “Son derece kararlıyız” dedi…


Bir anda umutlar sona erdi…


Savunmaktan başka bir seçenek kalmadı…


Ve bunu yapmaya başladılar…


Bundan sonra da mecburen savunmaya devam edecekler…


Savunabilmelerinin gerekçelerini bulamıyorlardı…


Şimdi CHP’yi keşfettiler ve “CHP karşı çıkıyorsa, biz ister istemez savunmak durumundayız” diye bir ölçüde kendilerini rahatlatacak neden geliştirdiler…


Anladınız herhalde…


Sözünü ettiklerimiz Eskişehir’deki AK Partililer…


Sözünü ettiğimiz konu da Alpu’ya yapılmak istenilen Termik Santral…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


İnsan düşünmeden edemiyor…


 


Almanya’da koalisyon hükümeti var.


Koalisyonu oluşturan partiler, yine oluşturulan koalisyon protokolüne imza attı.


Koalisyon protokolü maddeleri arasında, Almanya’da bulunan Termik santrallerin yarısının 2021 yılında kapatılacağına ilişkin.


öte yandan…


Fransa Cumhurbaşkanı Macron da, Davos’ta yaptığı konuşmada, ülkede bulunan termik santrallerin büyük çoğunluğunun 2021 yılında kapatılacağını açıklamış…


Sonuç olarak…


2021 yılında Almanya ve Fransa’da kapatılacak sayısız Termik Santral var…


Türkiye’de ise 2021 yılına kadar 60’ın üzerinde yeni Termik Santral açılması düşünülüyor…


çevre kirliliği, tarım arazileri ve benzeri her şeyi bir kenara bıraktığımızda, insan ister istemez “Almanya ve Fransa’da kapatılacak olan termik santral teknolojiler ne olacak?” diye bir soru geliyor akıllara…


Daha doğrusu…


Oralarda kapatılan hurda Termik Santral Teknolojileri Türkiye’ye mi gelecek? Diye düşünüyor insan…


Daha önce Avrupa’dan gelen bir sürü hurda teknoloji gibi…


****


Şehrin sanatla imtihanı…


 


Her şehrin kendine özgü bir hikâyesi vardır.
Rusya’nın ikinci büyük şehri St Petersburg’un hikâyesi de bir hayli önemli ve ilginçtir.
1700’lü yıllara gelininceye kadar harita üzerinde olmayan bir şehirdir St Petersburg.
O dönemin Rus çar’ı Pedro, iyi eğitim almış, birçok ülkeyi gezmiş, son derece yaratıcı, kültür ve sanat aşığı bir çar’dır.


Tamamıyla bataklık olan bölgeyi doldurup,  42 ayrı ada şeklinde inşa ederek, yepyeni bir Şehir yaratmıştır…
Bizim "Deli", Rusların ise "Büyük" dediği çar Pedro, sanata olan düşkünlüğü nedeniyle Avrupa’nın en iyi sanatçılarını, ustalarını ve mimarlarını getirtmiştir.
Bunun yanı sıra, Rusya’nın limanlarına yanaşan her geminin mutlaka taşlar getirmesi kuralını koymuştur ki, gemilerin zorunlu olarak getirdiği bu taşlarla sanatsal ve devasa binalar inşa ettirmiştir.
İşte bu dönemde binlerce Resim ve heykel, yüzlerce sanat merkezleri yapılmıştır Petersburg’a.
Bir anda Dünyanın en önemli sanat merkezi haline gelmiştir bu 42 adadan oluşan şehir.
Neredeyse şehri oluşturan her adacığa, Saraylar, içinde tiyatro ve konser salonlarının olduğu muhteşem binalar, müzeler yaptırmış, birbirinden güzel ve değerli eserler bu binaların salonlarında sergilenmeye başlanmıştır.


xxx


Yoktan var edilen bu muhteşem şehir, 1941 yılında Nazi Almanya’sı tarafından işgale uğrar.
Tamı tamına 900 gün sürer işgal.
İşgal sırasında bombalanmadık yeri kalmaz şehrin.
Bu denli şiddetli bir işgalin altında kalan Petersburg halkı ne yapar biliyor musunuz?
Kendi canlarını kurtarmayı bir tarafa bırakıp, şehrin ortak malı olarak kabul ettikleri sanat eserlerini kurtarma telaşına düşer.
Alman bombaları yok etmesin diye, sanat eserleri olan Tablo ve heykelleri zarar görmemesi için toprağa gömmeye başlarlar.
Yapılan o güzel binalar, uçaklar tarafından yukarıdan görülüp bombalanmasın diye her birinin üzerini kamuflaj ile örterler.
Dahası…
Şehirde bulunan tüm Tiyatro ve Konser salonları bir anda, Alman işgaline karşı şehir halkının toplandığı ve direniş planlarının yapıldığı yerler haline gelir.
Bu denli kötü şartlarda bile, ne Tiyatro izlemekten vaz geçerler ne de konser dinlemekten.
Kısacası…
900 gün süren işgal boyunca, her gün, sadece açlıktan 150 kişinin öldüğü şehirde, tek amaç sanatla hayata tutunmak, sanatla yaşayabilmektir.


xxx


900 gün sonunda işgal sona erer ve Almanlar yenilir.
Alman bombalarından kurtarılan sanat eserleri tek tek topraktan çıkartılır.
Binaların üzerinde ki kamuflajlar kaldırılır.
Sadece kurtarılan sanat eserleri ve binalarıyla bile bu gün Petersburg dünyanın en önemli sanat kentidir.
Sonuç olarak…
Petersburg halkı sadece Nazi Almanya’sının işgaline değil, şehrin ortak malı olan sanat eserlerini korumaya ve en kötü günlerde bile sanattan uzaklaşmamaya direniş göstermiş ve bunu da başarmıştır.
Hem de canları ve kanları pahasına.
Bugün hala Petersburg kentinde bulunan Tiyatro ve konser binalarının dış cephesinde, Almanların işgal sırasında yağdırdığı kurşunların izleri durur.
Bugün hala…
Tiyatro ve Konser izlemek için o müthiş binalara giden şehir halkı, o kurşun izlerini gördüğünde, Atalarının kültür ve sanat tutkusunu sürdürüyor olmanın gururunu yaşar.


xxx



Gelelim Almanya’ya…
Rusya işgali sonrasında Naziler ağır bir yenilgi alır.
Faşist Nazi imparatorluğu çöküş içine girer.
Sonuç kaçınılmazdır ve Hitler’in intihar etmesiyle birlikte her şey biter.
Geriye, büyük acılar çekmiş, bombalanmadık yeri kalmamış, çaresizlik içinde bir ülke ve halkı kalır.
Faşist Nazi imparatorluğu yıkıldığında, taşın taş üzerinde kalmadığı Almanya’da tek umut kültür ve sanattan başka bir şey değildir.
Bombaların yerle bir ettiği Almanya’da insanların moral bulabildikleri tek yer, konser ve Tiyatro salonları olur.
öyle de yapar Almanlar.
Bombaların yakıp kül ettiği bir ülkenin küllerinden sanata sıkı sıkıya sarılarak yeniden doğarlar.
Dünya’nın en kudretli ülkelerinden biri olmalarını sağlayan kalkınmanın temelini resmen kültür ve sanatla oluştururlar.
çünkü Almanlar:
Gündüzleri ülkelerinin kalkınması için işlerinin başına, geceleri ise ruhlarını beslemek için tiyatro ve konser salonlarına koşarlar.


xxx


Sonuç olarak…
Rusya’nın Alman işgalinden kurtuluşunun da, Almanların savaş yenilgisi sonrası göstermiş olduğu müthiş kalkınmanın da arkasında, Kültür ve sanat vardır.
Kültür ve sanat, her iki ülkede de kahramanlığın resmen önüne geçmiştir.
Hiçbir zaman…
-“Tiyatro neyimize gerek? Yok olup gideceğiz!” denmemiştir bu iki ülkede.
-“Konser salonu yerine yol yapalım” diye de düşünülmemiştir.
Denilmediği için de, bu gün bu iki ülke dünyayı yönetmektedir.


xxx


Bunca sözden sonra diyeceğimiz o ki:
Büyükşehir belediyesi Şehir Tiyatroları, Petersburg şehrinin hikâyesini ne yapıp edip, bir an önce sahneye koymalıdır.
Hatta…
Nazi Almanya’sı sonrasında, Almanların o müthiş kalkınma hamlesinin temelinin kültür ve sanatla nasıl attığının hikâyesini ne yapıp edip, biran önce sahneye koymalıdır.
Koymalıdır ki:
Rusya örneğinde olduğu gibi, işgale karşı en büyük direnişin ve Almanya örneğinde olduğu gibi, yeniden kalkınmanın temelinde “Kültür ve Sanat” olduğunu herkes öğrenebilsin.
çünkü…
özellikle ülkemizde, gereksiz ve faydasız bulanların,  “Kültür ve Sanat” gerçeğini anlamaya, bunların önemini kavramaya çok ama çok ihtiyacı var.


Not- Dün Dünya Tiyatrolar günüydü. Gün dolayısıyla geçmiş yıllarda kaleme almış olduğumuz benzeri bir yazıyı yeniden kaleme alma ihtiyacı duyduk. Umarız, en büyük özelliği, arada hiçbir iletişim aracının olmadığı Tiyatroyu daha fazla izleyebileceğimiz günlerimiz olur…


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi