1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

4 yıl vaatlerle kandırılıp, hayallerle avutulmayız en azından...

En son mahalli seçimler de yapıldı bitti ya…
Erken seçim gündeme falan gelmezse en az 4-4,5 yıl seçim falan olmayacak ya…
İşte buna çok seviniyorum…
Neden mi?
Bir kere yıllardır duyduğumuz ve bir türlü gerçekleşmeyen vaatleri bu 4-4,5 yıl zarfında duymayacağız.
örneğin:
-“Tülomsaş, Hızlı Tren, Tramvay, Tank,. Top üretecek” müjdelerini işitmeyeceğiz.
-“Raylı sistemler Test merkezi kuruldu, kuruluyor, kurulacak, falan filan” haberlerini de duymayacağız…
-“Güney çevre yolunu yapacağız. Yetmedi Kuzey çevre yolunu da yapacağız. Doğu, Batı, Güney-batı yolları da yapılacak” gibi vaatleri de duymayacağız…
-“Eskişehir’i demiryolu ile denize bağlayacağız. Böylece Eskişehir’de üretilen her mal limana ulaşacak” gibi yıllarca verilen ama bir türlü yerine getirilmeyen sözler de olmayacak bu sürede…
-“Eskişehir demiryolunun merkezi, Havacılığın kalbi, Tarımın deposu olacak” türünden müjdeler de olmayacak en az 4-4,5 yıl.
-“Yerli uçağı da, yerli otomobili de, yerli tankı-topu da Eskişehir’de üreteceğiz” vaatleri de duymayacağız ne güzel!
En az 4 yıl rahatız iyi mi?
Eskişehir artık siyasetçiler tarafından 4 yıl Kargo, Turizm, Termal, Sera, üretim, İhracat, aklınıza ne gelirse hiçbirinin merkezi yapılmayacak…
Biz de sez verdiler diye inanıp gaza gelerek, her seçim sonrası bu vaatlerin gerçekleşmesini mal mal beklemeyeceğiz…

Bu yüzden 4 yıl rahatız…
4 yıl sonra seçim kapıya dayandığında, vaatlerle kandırılıp, hayallerle avunmaya kaldığımız yerden devam ederiz…


.....


Her şey seçime
kadar mıydı?


Mahalli seçimler öncesinin akıllarda kalan birkaç olaydan bir tanesiydi Volkan Doğan’ın kilit taş döşeme meselesi.
İçişleri Bakanlığı, Yatırım İzleme Koordinasyon Merkezi kanalıyla Eskişehir’e kilit taş göndermiş, AK Parti Odunpazarı adayı Volkan Doğan bu kilit taşlarının döşenme çalışmalarını, takım elbisesiyle taş döşerken çektirdiği fotoğraflarıyla duyurmuştu.
Mesele çok tartışıldı hatırlarsanız…
Kimi “Belediyenin yapmadığı işi yapıyor. Helal olsun” desteğinde blunurken, kimi de “Yörük sırtından kurban kesiyor. Devletin hizmetleri bir adayın parlatılması için kullanılıyor” eleştirisinde bulunmuştu.
Buna rağmen AK parti Odunpazarı adayı Doğan seçim öncesi kilit taşı döşeme meselesini birkaç kez tekrarladı.
Hatta…
“Belediyelerimizin ihmal ettiği hizmetleri hemşehrilerimize götürmeye devam ediyoruz. Bunlar daha başlangıç” diyerek bakanlık ve vilayetin bu işi devam ettireceği açıklamasında da bulundu.
Dün bir mail aldık okurdan…
Seçim öncesi bir hayli reklamı yapılan kilit taşı döşeme işinin akıbetini soruyor ve şunları söylüyordu:
-“Bakanlık ve vilayet seçimlerden sonra da mahalle ve sokaklara kilit taşı döşeme işini devam ettirdi mi? Yoksa bu kilit taşı döşeme hikâyesi seçim öncesi, devlet kurumunun devlet eliyle bir adayı desteklemek için yaptığı reklamdan mı ibaretti? Eğer bunu ilgililere sorarsanız sevinirim. Cevap verdikleri takdirde, verdikleri cevabı da yayınlarsanız daha da çok sevinirim. En azından neyin ne olduğunu bilelim değil mi?”
Okuru kırmayı buradan  “Kilit taşı işi döşeme işi ne alemde?” diye soruyoruz…
Seçim sonrası da devam etti mi?
Yoksa…
Her şey seçime kadar mıydı?


.....


Hoşafın yağı kesildi…


Yeniçeriler için kaynayan kazanlarda pişirilenlerin başında pilav gelir, pilavın yanında mutlaka hoşaf verilirmiş.
Yemek dağıtımı sırasında aşçı, elinde tuttuğu koca bakır kepçeyi önce yağlı pilav kazanına daldırır, pilavı tabağa koyduktan sonra, o yağlı kepçeyi hoşaf kazanına sokar, hoşaf kazanının üstünde bir anda yağlı bir tabaka yüzmeye başlarmış.
Günün birinde yeniçeri ocağında mutfak sorumlusu değişmiş. Kazandaki hoşafın üstünde yüzen yağ tabakaları yeni gelen sorumlunun hiç hoşuna gitmemiş.
 “Bu ne rezalet?” diye çıkışmış. “Yağ hoşafın lezzetini bozar. Şimdiye kadar kimse karşı çıkmamışsa gerçek hoşaf tadını bilmedikleri için” diyerek şu talimatı vermiş;
-“Bundan böyle önce hoşaflar kâseye doldurulacak, sonra yemekler dağıtılacak.”
öyle yapıldığı ilk gün, yeniçeriler önlerine konan pilav ve hoşaflara kaşık sallamaz.
“Hakkımız yeniliyor, hakkımızı istiyoruz,” diye ayağa kalkarlar.
Herkes şaşırır bu işe: Yeniçerilerin hakkını kim yemişti; nasıl yemişti, kimse bilmiyordu?
Sadrazam, yeniçeri ağasını çağırıp:
“Bre, hakkınız nasıl yenmiştir?” diye sorar.
öfkeli yeniçeri ağası:
“Hoşafın yağını kestiler; hoşafı eskiden olduğu gibi yağlı isteriz biz!” deyince sadrazam kulaklarına inanamaz. Verecek cevap bulamaz.
İşte “Hoşafın yağı kesildi” sözü buradan ta bugünlere gelmiştir.
Peki bizim aklımıza nereden geldi bunu yazmak.
Efendim! Canan Karatay “çayınızın içine tereyağı koyun” diye bir laf etti.
Bu yeni bir tartışma başlattı.
İğrenç bulanlar, “Olur mu öyle şey?” diyenler bir yana, büyük bir çoğunluk “Tereyağının kilosunun kaç lira olduğunu biliyor musun?” diye Canan Karatay’a tepki gösterdi.
Kısacası…
Yeniçeriler geçmişte “hoşafta yağ yok” diye ayaklanmıştı, bugün ise büyük bir çoğunluk “çaya yağ koyulacak” diye neredeyse ayaklanacak noktaya geldi…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi