4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

AB TÜRKİYE'Yİ TAM ÜYE YAPMAYACAK

İçişleri Bakanlığının, genelge emirleri doğrultusunda Eskişehir'de "İl AB Daimi Temas Noktası" olarak Merkez İlçe Tepebaşı Kaymakamı Dr. Necdet Türker görevlendirilmiş ve ilimizde "Avrupa Birliğine Uyum, Danışma ve Yönlendirme Kurulu" oluşturulmuştu.
Eskişehir' de gerçekleştirilen, Avrupa Birliğine Uyum, Danışma ve Yönlendirme Kurulu, ne gibi çalışmalar yapacak önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak Avrupa Birliğine üye 27 ülkeden, bazıları, Türkiye' nin, tam üyeliğine karşı olması nedeniyle, bu işin çok zor olduğu da ortadadır.
Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinin, 31 Temmuz 1959'da Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na yaptığı ortaklık başvurusu ile başladı. AET Bakanlar Konseyi'nin, başvuruyu kabul etmesi sonrasında, 12 Eylül 1963 tarihinde, Ankara Anlaşması ve 1970 yılında da Katma Protokol'ün imzalandı. Bu iki belgeye rağmen, Türkiye arzu ettiği gelişmeleri, bir türlü sağlayamadı.
14 Nisan 1987 tarihinde, tam üyelik başvurusu yapılmış, 6 Mart 1995 tarihinde "Gümrük Birliği Kararı" alındı. 1987 yılında üyelik başvurusunda bulunuldu, Aralık 2004'te müzakere tarihi alındı ve 3 Ekim 2005'te de müzakere çerçeve belgesi kabulü edilerek görüşmeler başladı. Ancak bugüne kadar, arzu edilen sonuç alınmadı.
Avrupa Birliğinin kamuoyu tarafında, hiç hoş karşılanmayan istekler ve imtiyazlı üyelik teklifleri, kamuoyu desteğinin azalmasına neden oldu. Tekrar ülkemizin kamuoyu desteğini almak için, Avrupa'yı Türkiye'ye anlatmayı hedefleyen kapsamlı, tek ve esnek bir Avrupa Birliği İletişim Stratejisi (ABİS) hazırlandı. Stratejinin, Türkiye'yi hedefleyen boyutunda, Anadolu'da, yeniden bir AB heyecanı başlatıp, kamuoyu desteğini yükseltmek ve toplumun tüm kesimlerini sürece dâhil etmek isteniyor. Bu nedenle de ülkemizdeki sivil toplum örgütlerinin, Katkı sağlamaları için, AB üyesi ülkelerdeki muadilleriyle işlikleri istenmektedir. Oysa Avrupa Birliğine Tam üyelikte sorun, Türk kamuoyu değil, AB' nin Türkiye' ye, haksız ve yersiz dayatmalarıdır.
Ayrıca da İçişleri Bakanlığının, 26.01.2010 tarihli Genelgesi, gereği, kamu, yerel yönetimler, üniversiteler, odalar ve diğer sivil toplum kuruluşlarının ve halkın doğrudan bu süreçte yer almasının isteniyor. Bu istek yerine gelir mi veya bu birliktelik Avrupa Birliği tam üyelik sürecine, ne gibi katkıda bulunur zaman gösterecektir.
Bugüne kadarki AB ilişkileri, Türk açısından hiçte hayırlı olmadı. Özellikle de Gümrük Birliği antlaşması ile Türkiye milyarlarca dolar zarar etti. Bugün ise Gümrük Birliği anlaşması getirdiği avantajların yanı sıra ihracatımızın önünde engel olmaya başlayınca, yeniden müzakere için, çalışma başlatıldı.
Öte yandan Türkiye ve Eskişehir, Avrupa Birliği program ve fonlarından, eğitim programları dışında nerdeyse hiç yararlanmıyor. Elbette bu hibe ve fonlardan yeterince faydalanılmaması, ciddi bir eksikliktir. Ancak bu fonlarında hedefi, Avrupa Birliği' nin varlığını, Türk İnsanına benimsetmek olduğu da bir gerçektir.
Elbette Türkiye, Avrupa Birliğine tam üye olmalıdır. Ancak bu 'onurlu ve eşit koşullarla' olmalıdır. Bugüne kadar, AB bu ilkeyi gözetmedi. Gümrük Birliği anlaşması gereği Türkiye, AB'nin karar organlarında yer almadığı halde, bu organlarda alınan kararlara göre yönetilen, "Gümrük Birliği"nin üyesidir. Maalesef Türkiye, Gümrük Birliği anlaşmasının, bütün koşullarını yerine getirdiği halde, AB aynı anlaşmadan doğan yükümlülüklerini, yerine getirmemiştir. Gümrük Birliği'nde, tablo bu iken, ülkemiz, Avrupa Birliğine tam üye olsa, ne değişecektir?
Ayrıca Türkiye'de, Lozan anlaşması ile belirlenmiş olan azınlıklar dışında başka azınlık gruplarının da bulunduğu iddiası başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri tarafından ısrarla ileri sürülmektedir. Hedef nettir. Balkanlardaki senaryo, tekerrür ettirilmek isteniyor.
Türkiye, artık gerçekleri görmelidir. İngiliz Dışişleri Bakanı, "Türkiye'nin Güney Doğu sınırları belirsizdir" sözleri, Alman Başbakanı' "AB bir Hıristiyan kulübüdür" tespiti, AB ülkelerinden, bazıları tam üyeliğe karşı tavır izlemesi, Türkiye için hiçte hayra alamet değildir. O nedenle de Türkiye ve Eskişehir, Avrupa' ya üye olmadan da AB normlarını, pekâlâ gerçekleştirebilir.
Elbette Avrupa Birliği' ne, tam üyelikte hedef, sadece bir siyasal, stratejik ve askeri birlik, ya da bir ekonomik bütünleşme değildir. Geleceğin, "uygarlık projesi" dir. Ancak Bulgaristan, Polonya gibi pek çok ülke, Avrupa'ya elini kolunu sallayarak giderken, Türkiye'ye uygulanan ve gittikçe de zorlaştırılan koşullar, Türk kamuoyunu AB' den uzaklaştırıyor. O nedenle de Avrupa Birliği İletişim Stratejisi (ABİS) önce, Avrupa da hayata geçirilmelidir, Ayrıca Avrupa Birliği ile var olduğu söylenen sorunların sebebini, Türk Kamuoyunda değil, Avrupa Birliği kendi bünyesinde aramalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi