Mahalli seçimler iktidar partisi AK Parti için büyük önem taşıyor.
Daha önce de defalarca yazdık.
Eskişehir’de AK Parti için mahalli seçimlerin, özellikle de Büyükşehir Belediyesi seçimlerini kazanmanın büyük önemi var.
AK Parti ne yapıp edip, bu seçimi kazanmak zorunda…
Zorunda çünkü…
Bunu her seçim öncesindeki söylemleriyle Recep Tayip Erdoğan bizzat istiyor…
Diğer taraftan…
Bir taraftan, Eskişehir’de Büyükerşen dönemine son vermek istiyor AK Parti…
Bir taraftan da  "Son kale" olarak nitelendirilen Eskişehir’in alınmasını…
Eskişehir Büyükşehir belediyesinin alınmasının bu kadar istenilmesi, iktidar partisinin bu yolda her türlü çabayı göstereceğini de şimdiden ortaya koyuyor.
Daha önce de yazdık…
İktidar partisinin Eskişehir Büyükşehir belediyesini alması, iktidar avantajına rağmen kesin değil.
Yani…
Büyükşehir, İktidar Partisinin çantasındaki keklik değil.
O nedenle AKP mahalli seçimlerde, özellikle de Büyükşehir’de  iyi bir aday bulmak zorunda.

öyle ki…
Bulunacak aday, muhtemel rakip Büyükerşen ile kıyaslanabilmeli.
Tanıtma gereği bile duymadan seçimin iddialı ismi olabilmeli.
İşte önümüzdeki seçimlerde özellikle Büyükşehir seçiminin düğümü de sanki burada…
Yani İktidar Partisi’nin bulup, Büyükerşen’in karşısına çıkartacağı adayda…
Bu adayın ismi, AK Parti için neredeyse seçim kadar önemli.
çünkü…
AKP kimi aday gösterirse göstersin, gösterilen aday mevcut Belediye başkanı Büyükerşen ile ister istemez bir kıyaslamaya tabii tutulacak.
O yüzden…
Mevcudun karşısına çıkartılacak adayın, tanınırlık, bilinirlik, işi yapabilirlik ve koltuğu doldurabilirlik anlamında karşılığı varsa ne ala…
Yoksa…
Başkanlık da, belediye de seçim kazanma da sıkıntıya düşer, bizden söylemesi…

.....

Bindik bir
alamete gidiyoruz…

Gazetelerin tirajlarında büyük bir düşüş var.
Düşüşün nedeni gazetelerin okunmaması değil.
Aksine…
Dijital ortamda okunmasının tercih edilmeye başlamasından kaynaklanıyor.
Zira…
Aynı gazeteyi kâğıttan okumak yerine dijital ortamda okumanın maliyeti yok.
Dijital gazete okumaya bir türlü alışamayan, “Bunun keyfi kağıt gazeteyi eline alıp okuyacaksın. Onun kokusunu hissedeceksin” diye düşünenler alıyor gazeteyi artık.
İşte bu süreç, yavaş yavaş kâğıdın ortadan kalkacağını gösteriyordu bize…
-“5-10 yıl içinde kağıt tamamen ortadan kalkar. Belki “İlla ki kâğıt gazete okuyacağım” diyenler için sembolik gazeteler basılmaya devam eder ama kısa bir gelecekte tüm gazeteler ister istemez dijital ortama yerleşir” diye düşünüyorduk…
Düşünüyorduk düşünmesine ama…
5-10 yıl ömür biçtiğimiz kağıt bu gidişle daha çabuk ortadan kalkacak gibi…
çünkü…
Kâğıt bugün için ülkede en değerli mal haline geldi…
Seka’nın da kapatılmasının ardından, kâğıt üretiminin yapılmadığı ülkemize söz konusu kâğıdın tamamı ithal olarak geliyor.
Bu yüzden ithalatı zorunlu malların da başında geliyor kâğıt…
İşte sözünü ettiğimiz bu kâğıdın tonu son döviz artışlarıyla birlikte 1000 Euro’ya yaklaştı.
Kâğıdı ithal edip getiren şirketler, parayı peşin vermedikçe size kâğıdı da zaten vermiyor…
Kısacası…
Kâğıdın hem zor bulunması hem de fiyatının aşırı yükselmesiyle birlikte adeta altın haline geldiği günlere doğru gidiyoruz…
Tıpkı “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” misali…

.....

Herkes kendi ipi
ile kuyuya inecek…

önce MHP açıkladı:
-“Mahalli seçimlerde ittifak yok. Kendi adaylarımızla seçime katılacağız…”

Ardından…
İYİ parti açıkladı:
-“İttifakın bir faydası olmadığı ortaya çıktı. Mahalli seçimlerde ittifak falan yapmayacak, kendi partimizin adaylarıyla seçime katılacağız”
Bu 2 haber, Eskişehir’deki belediye seçimlerinin mücadelesine sahne olması beklenen AK Parti ve CHP için kötü haber…
Zira…
AK Parti Eskişehir’deki belediyeleri alabilme adına MHP oylarına, CHP ise yine belediyeleri kazanma adına İYİ Parti oylarına bir anlamda bel bağlıyordu.
Her partinin kendi adaylarıyla gireceği bir seçimde durum şunu gösteriyor:
önümüzdeki mahalli seçimlerde, Eskişehir’deki her parti kendi ipi ile kuyuya inecek.
Her parti kendi kuyruğunu kendi kesecek…
Partiler, başka partilerin seçmeninden çok, kendi partisinin seçmenini tutmaya çalışacak…

.....

Biraz da gülmek lazım...

üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. İçlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman olduğunu sormuş.
- Bir saat on beş dakika... Arkadaşlarına dönmüş:
- Daha çok var, hadi gidip şu karşıki kefede çay içelim... Oradan buradan derken lâf lâfı açmış... Birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler. Koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile... Tren kaçmış.. Sormuşlar:
- Sonraki tren ne zaman?
- Bir buçuk saat sonra... Yine dönmüşler kefeye. Yine çay, yine lâf ve derken yine düdük sesi...
Koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar. Bir saat sonra bir tren daha varmış. Dönmüşler kefeye... Ama bu kez uyanık duruyorlar. Trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar. İçlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş... üçüncü ise geride kalmış ve yetişememiş...
Bir süre dövündükten sonra başlamış katıla katıla gülmeye. Durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş:
- Hem treni kaçırdın hem gülüyorsun!
- Ulan nasıl gülmeyeyim Onlar beni uğurlamaya gelmişti…