
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
AK Parti için yeni bir seçim yeni bir fırsat...
-Eskişehir ve Eskişehirlilerin taşıdığı hassasiyetleri bugüne kadar ne öğrendiler ne de öğrenmek için çaba sarf ettiler.
-Parti hep, Milli görüş içinden gelen fakat milli görüş kadroları içinde bile yer alamayan insanlar tarafından yönetildi.
-Kurulduğu günden bu yana sığ bir yönetim anlayışıyla parti kapıları dışarıya sürekli kapalı tutuldu.
-Partinin Eskişehir'de merkez sağı kucaklamasından hep korkuldu.
-Partinin seçilmişleri, bir daha seçilemediklerinde doğrudan muhalif konumuna düşmek zorunda kaldı
-Eskişehir'de hiçbir karşılığı olmayan isimler partide sürekli ön planda yer aldı.
-Partinin yönetiminde bulunanlar, sırf birileri bir yerlere gelmesin diye sürekli Ankara'dan ithal aday getirme çabasında oldu.
-Bir sürü yanlış ve gereksiz yatırım yapıldı, yerinde ve doğru yapılan tek tük yatırımları da anlatacak doğru dürüst aktörleri olmadı.
-Eskişehir'den partilerine ve iktidarlarına katkı verme yerine, Eskişehir'de AK plakalarla volta atma ve bu sayede iktidarın keyfini çıkartma tercih edildi.
-Vişnelik, Deliklitaş, Barlar sokağı ve Espark çevresinde bir türlü yapılmayan seçim çalışmaları, Hacı Pilavları ve Cuma programlarıyla yıllarca geçiştirildi.
-Kurulduğundan bu yana parti binasının her dönem bir alternatifi vardı. Bu alternatif bazen bir kişiden, bazen de bir vakıftan oluştu.
-İş ve meslek sahibi olan insanların parti yönetimlerinde görev alması gerekirken, parti yönetimlerinde görev alanlar iş ve meslek sahibi oldu.
-Her mahalli seçim öncesinde 'Karşımızda bir marka var' söylemiyle yenilgi baştan kabullenildi.
-Her genel seçimde parti oyu 1 puan bile artmazken, seçmen sayısındaki artıştan kaynaklanan küçük bir oy artışıyla avunuldu.
-Vekil seçilenler, Eskişehir'in isteklerini Ankara'ya dayatma yerine, Ankara'nın isteklerini Eskişehir'e dayatmak için uğraşıp durdu.
-Ne yönetimler oluşturulurken, ne de seçim listelerinde Eskişehir içinde bulunan demografik yapı göz önüne alındı. Birilerinin adamı olmak tercih sebebi oldu.
-Merkez Sağ ve sosyal demokrat görüşe yakın olanların, Sol'a giden oylarını kesecek hiçbir önlem alınmadığı gibi, bu özellikte insanların parti çatısı altına girmesine bile tahammül edilemedi.
-“Küçük olsun benim olsun” diye tabir edilir ya, işte aynı bu tabire uygun bir yönetim anlayışı ve bakış açısı içinde oldu AKP Eskişehir'de.
-Yıllardır bu bakış açısı da bu anlayış da değişmediği için partinin oyu her seçim Türkiye ortalamasının 5-6 puan gerisinde kaldı.
Yukarıdaki tespitler, bizim bu köşede bugüne kadar Eskişehir’deki AK Parti ile ilgili yapmış olduğumuz eleştiri ve tespitlerin bir araya getirilmiş halidir.
Eskişehir’deki aynı AK parti’nin önünde yeni bir seçim ve yeni bir sınav bulunmakta.
Yıllardır sürdürülen aynı anlayışın değişmesi adına büyük de bir fırsattır…
Fırsat değerlendirilir, yılların anlayışı da değiştirilirse, sonuç da değişik olabilir…
Yok, aynı film, aynı senaryo ile 4 ncü kez vizyona konulursa, filmin başı, ortası ve sonu değişmeyeceği için izleyene de artık kabak tadı verir…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bunu bari yapın!
Eskişehir’den Brüksel’e karşılıklı seferler var…
Sefer sayısı neredeyse haftanın 4 gününe çıktı…
Şu sıralar aynı havaalanından umre seferleri yapılıyor.
Nereden baksanız Eskişehir’deki havaalanı hemen her gün hareketli…
Bu hiç yoktan güzel bir durum.
Ancak…
Bize kadar gelen yakınmaların arttığına bakacak olursak, havaalanının durumu hiç de güzel değil.
Birincisi: Havaalanının giriş kapısı, aynı zamanda yolcuların ve valizlerinin elektronik kontrole tabi tutulduğu geçiş kapası.
Hal böyle olunca, kapıdan girecekler bina dışında kuyruk olmak durumunda…
Bunun sıcağı var soğuğu var. Kar’ı var yağmuru var.
Anlayacağınız ızdırabın ta kendisi vaziyetleri..
İkincisi: Bina ve kontrolden girdiğiniz içeriye. Oturacak yer yok. Ayakta ve sıkış tepiş beklemek zorundasınız uçak saatini.
üçüncüsü de: Bırakın free shop’ları, sakız alabileceğiniz dükkan dahi yok.
Yani…
Havaalanı bu saydığımız eksikliklerin giderileceği şekilde, acilen ek bina ya da binalar istiyor.
Zira…
Bu haliyle Otogar bile sözünü ettiğimiz havaalanından daha avantajlı durumda.
Bu köşede yıllardır Eskişehir’den İstanbul’a ya da sahillere uçak seferlerinin başlatılmasını yazdık durduk.
Bugüne kadar yapılmadı.
Bari bu söylediğimiz yapılsın da insanlar boşu boşuna eziyet çekmekten kurtarılsın…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Siyasette nezaket ve zarafet!
Siyaset çok sayıda meziyeti gerektirir.
Cesaret gerektirir örneğin, risk almaktan korkmamayı gerektirir.
Para gerektirir, zaman gerektirir, gerektiğinde masaya vurmayı gerektirir.
Sadece bunlar mı?
Elbette değil…
Meşakkati gerektirir, bilgi, beceri, donanımı ve kaliteyi gerektirir.
Ama hepsinden önce, bu sütunlarda da yazdığımız gibi siyaset zarafeti ve nezaketi gerektirir.
Ne yazık ki siyasette zarafet ve nezaket giderek azalıyor.
İnce ve nazik davranışlara rastlanmaz oluyor.
Siyasal alanda mücadele bir yana, karşı karşıya gelindiğinde takınılan naif tavırlardan eser kalmıyor.
Bu elbette bizim yaptığımız bir tespit.
önümüzde partilerin ve adayların yoğun bir seçim kampanyası var.
Kampanyanın şiddeti seçime doğru yaklaştıkça daha da artacak.
Dileğimiz, Eskişehir’de bu seçim kampanyası boyunca, yarışla birlikte göreceğimiz bol bol nezaket ve zarafet olması…
Umarız olur…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
BİRAZ DA GüLMEK LAZIM
Akıl hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Şehrin cadde ve sokaklarına dağılırlar.
Toplam 423 deli kaçmıştır. Mülki makam panikler, Başhekime koşup "doktor bey ne yapalım" diye sorarlar. O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimdir. Mutemet Bey: "Bana bir düdük verin ve arkama tutunarak gelin" der. Doktor önde birkaç personeli arkasında Kara trencilik oynayarak bütün Şehri "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar. Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim Mutemet bey yönünü hastane’ye çevirince tüm kaçan deliler hastaneye geri dönmüş olurlar. Sorun çözüldüğü için Mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur. Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; Hastaneden kaçan deli sayısı 423 iken trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.