
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
AK parti'de parti müfettişi niye geldi?
AK Parti’de, Eskişehir’den sorumlu parti müfettişi olan İstanbul Milletvekili Abdullah Güler gelmiş önceki gün.
Partinin önceki dönemlerinde il ve ilçe başkanlıklarını yapmış isimler ile bazı partilileri ziyaret etmeye başlamış.
Yapmış olduğu ziyarette, “Ne var ne yok? Nasıl gidiyor? Tespit ettiğiniz sıkıntılar neler?” türünden sorular yöneltiyormuş.
Ziyaret edilenler ise, gördükleri sıkıntıları, tespit ettikleri eksiklikleri ve yakınmalarını anlatmışlar İstanbul milletvekili olan Eskişehir’den sorumlu parti müfettişine…
Buraya kadar her şey normal…
Normal olmayan…
Ziyaret eden parti müfettişine mevcut il başkan ve yönetiminden yakınanlar olmuş.
Anlatılanlara bakılırsa, parti müfettişi bu yakınmaları dinlemek yerine, mevcut il başkan ve yönetiminin iyi olduğu ve kendisinin de mevcut il başkan ve yönetiminin arkasında durduğunu hissettirmesi olmuş…
Anlayacağnız…
Parti müfettişi adeta “Bundan iyi il başkanı ve yönetimi mi bulacaksınız?” havasındaymış.
Hal böyle olunca…
Parti müfettişinin ziyaret ettiği isimler “Bu müfettiş sorunları, sıkıntıları, yanlışları tespit için mi geldi? Yoksa destek verdiğini açıkça söylediği mevcut il başkan ve yönetimine muhalif isimleri tespit etmeye mi geldi anlayamadık” hissine kapılmışlar…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Yunus yorulmasın diye kömürlük yapmışlar!
Anadolu üniversitesi Yunus Emre Kampüsü girişinde bulunan ve yıllardır kapıdan giren herkesi karşılayan heykele yapılanları aktarmıştık dün bu köşede.
Sırtında odun taşıyan Yunus Emre heykelinin dibine bekçi kulübesi konulmasını eleştirmiş ve -“Ne yapın edin bu heykeli bir şekilde itibarsız hale getirin” denilse, ancak bu kadarı yapılabilir!
O yüzden…
Bu denli güzel, önemli ve kıymetli bir heykelin dibine plastik kulübe dikme fikrini bulanları can-ı gönülden kutluyoruz!
Yazıktır günahtır…
Dahası…
üniversiteye de, Kampüse de, Sanat’a da, Yunus’a da, insanların o heykel ile canlanan anılarına da yapılmış büyük bir ayıptır!”
Kampüs girişindeki Yunus Emre heykelinin dibine plastik bekçi kulübesi konulmasını eleştirdiğimiz yazı ile ilgili pek çok telefon aldık.
Telefonların çoğu, yapılan hareketin işgüzarlık, iş bilmezlik ve kabul edilemez olduğu yönündeydi.
Konuya ilişkin bizi kahkahaya boğan espri ise bir meslektaşımızdan geldi:
-“üniversite yönetimi Yunus odun taşıyıp yorulmasın diye dibine kömürlük yapmış, yine de sana yaranamamış!”
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Evliyada kibir olmaz!
Bize göre Eskişehir’in en büyük sorunu "Bir araya gelinememesi" dir…
Zira…
Herkesin öncelikli olan sorunu, bir şekilde giderilebilecek niteliktedir.
Ama…
Bir araya gelinememe sorununu bir türlü halledememiştir Eskişehir.
Hep aynı örneği veririz Eskişehir’in bu en büyük sorunu ile ilgili olarak.
-"Eskişehir’de çok başarılı kurumlar var. Tek tek baktığınızda, başarıları ortadadır. Ancak, bu başarılı kurumlar ‘bir araya gelelim ve başarı çıtamızı en tepeye taşıyalım’ demez. Gerçekten de manzara yıllardır böyledir Eskişehir’de. Halbuki, o başarılı kurumlar bir araya gelse, Eskişehir bulunduğu konumdan daha da yüksekte olacaktır" diye.
Bunun sorumlusu olarak da, o kurumların başında olan insanları gösteririz hep.
Kibir içinde olduklarını, başarıyı tek başlarına yaşamak istediklerini, bu yüzden de sürekli olarak Eskişehir’e zarar verdiklerini ifade ederiz yıllardır.
Buna rağmen Eskişehir’de sözünü ettiğimiz birlik ve beraberliğin sağlanması yolunda bir tek adım ileriye gidilmediğine de şahit oluruz.
Hâlbuki…
Eskişehir; asgari müşterek olmalıdır herkes için.
Mesele Eskişehir olunca, kibir ve kıskançlık ortadan kalkmalıdır. Zaman zaman bunu düşünsek de, bir türlü hayata geçiremeyiz.
çünkü…
Eskişehir adına yapılacak her işte "Ben mi onun ayağına gideceğim" diyerek, kibrimizden asla vazgeçmeyiz.
Nasreddin Hoca’ya köylüleri "Sen Evliya mısın hocam?" diye sormuşlar. Nasreddin Hoca da "Evliyayım tabii" demiş. Bunun üzerine köylüler "İspatla o zaman. Şu ağacı yanına çağır" deyince, Nasreddin Hoca başlamış ağacı çağırmaya.
Bir, İki… üçüncü kez çağırdığında Ağaç gelmeyince köylüler "Ne oldu Hocam?" diye sorunca Hoca da;
-"Eğer Ağaç gelmiyorsa, ben Ağaca giderim. çünkü Evliyada kibir olmaz" cevabını vermiş.
Netice olarak…
Bu şehrin yönetiminde bulunanlar ve bu şehirde sözü geçen insanlar, kibri bırakıp birbirlerinin ayağına gidebilse, hem kendileri Evliya olur hem de Eskişehir ihya olurdu.
Ama bir türlü olmadı, olmuyor…
...........
Biraz da gülmek lazım
Genç bir kadın, aylardır şantiyede olan kocasına aşağıdaki satırları yazar:
Sevgilim, Biliyorsun, sen şantiyedeyken nur topu gibi bir bebeğimiz oldu. Sütüm yetmediği için, yavrumuzu besleyebilmek amacıyla bir sütanne tuttum.
Yalnız, bu sütannenin zenci olmasından dolayı çocuğumuz, emdiği sütün etkisiyle zaman içinde Zenciye dönüştü.
Haberin olsun dedim.
Bu konuda benim bir suçum olduğunu düşünmezsin umarım.
öptüm Biricik eşin…
Kadının kocası da bunun üzerine annesine bir mektup yazar:
Sevgili anneciğim, Karım bana gönderdiği son mektupta, sütü yetersiz olduğu için bir sütanne tutmak zorunda kaldığını, o sütannenin zenci olduğunu ve bu yüzden bebeğimizin renginin de zamanla koyulaştığını yazıyor.
Bundan eşimi sorumlu tutamayız, tabii ki .
Selam ve sevgilerimle…
Annesi ise oğluna şöyle bir cevap yazar:
Sevgili oğlum Aslına bakarsan, sen doğduğunda benim sütüm de yetersiz kalmıştı.
Ama biz fakir olduğumuzdan dolayı, sütanne tutamayıp onun yerine seni
inek sütüyle beslemek zorunda kalmıştık. Bu durumda takdir edersin ki, senin safkan bir öküz olmanın sorumlusu ben değilim.
Seni seven annen…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,