4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

AKADEMİK ÖZGÜRLÜK

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan ÇETİNSAYA, akademisyenlerin doğru bildiklerini, kamuoyuyla paylaşmaları gerektiğini savunduktan sonra, "Susturulmuş, bir akademik camia var." diyerek, bu alandan, sorumlu olduğu halde, mevcut durumdan, müşteki oldu.
Oysa bir akademisyenle yaptığımız sohbette, "AKADEMİK ÖZGÜRLÜK"ün önünde, en büyük engellin, YÖK olduğunu, üniversitelere AR-GE için ayrılan paranın yeterli olmadığını, ülke sorunları üzerinde, hatta alanında dahi konuşan akademisyenlerin, konuşmalarından dolayı sorumlu tutulduğunu söyledi.
Ayrıca YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. ÇETİNSAYA, üniversitelerdeki siyasal baskıyla ilgili, son 40 yılın mirasından, bugünkü öğretim üyelerinin zihniyet, akademik kültür ve etik sorunlar kaynaklı olarak, etkilendiğini ifade etti. Bu durumun aşılması gerektiğine dikkat çektikten sonra, "Akademik özgürlük nedir, ne değildir diye 'Özgürlükler Bildirgesi' açıkladım. Onun da arkasındayım. Şimdi bir adım daha ileri gidip, etik ve mobbing sorunlarına dair 'Akademik Etik İlkeleri' belgesi oluşturuyoruz." sözleri hayata geçer mi bekleyip göreceğiz.
Sayın Prof. Dr. ÇETİNSAY'nın, bahsettiği, Akademik Özgürlük Bildirisi de: "Üniversiteler, hiçbir baskı ve engelleme söz konusu olmaksızın, tüm fikirlerin, muhtelif hakikat iddialarının, sosyal ve siyasi problemlerin, özgür ve medeni bir şekilde tartışıldığı, karmaşık sorunların, açık bir biçimde ifade edildiği ortamlardır." ifadesi yer almasına rağmen, üniversitelerde bu alanda bir gelişme olmadı.
Bildiri de, öğretim elemanları, hiçbir baskıya maruz kalmaksızın ve engellenmeksizin, akademik özgürlükten azami ölçüde yararlanma, kendi tercih ve ilgileri doğrultusunda araştırma ve inceleme yapma ve bunu öğretme hakkına sahiptirler" denmesine rağmen, akademisyenler, akademik özgürlükten yaralanamadı.
Ayrıca YÖK, bildirisinde, Akademik özgürlük, her şeyden önce, araştırma özgürlüğünü ve bu çerçevede, temel bilgi yöntemlerini serbestçe kullanma hürriyetini, araştırma için, gerekli araçlara ve koşullara sahip olma hakkını ve bilimsel üretme, bilgilendirme, öğrenme ve yayma hakkını içerir" denmişti ama üniversitelerde, bu alanda ciddi bir çalışma olmadı.
Oysa üniversiteler, bilgi ve teknoloji üreten ve ülke sorunlarına çözüm bulan kurumlardır. O nedenle de mevcut bilgi ve deneyimlerin ülkenin bilimsel, kültürel teknolojik ve sanatsal alt yapısının güçlendirilmesine katkı sağlarlar. Kaynak yaratırlar. Ar-Ge çalışmalarına, önem verirler. Yeni bilgi ve teknolojiler üretir ve geliştirirler.
Adalet İlkokulu'nda görevli iken, Japonya' dan "Takezono Higashi Elementary School" ve "" Kukuzaki Daiini Shogakko School" adlı iki kardeş okulumuz vardı. Bu nedenle de Japon eğitim sistemi hakkında, geniş bilgi sahibi olduk. Japonya 'da, üniversiteler, öğrencilerine rehberlik ederek, akademik disiplin ve geniş bir dünya görüşü kazandırırlar.
Ayrı Japonya da üniversiteler, aynı zamanda "BİRER ARAŞTIRMA MERKEZİ" dir. Bugün ülkemizdeki üniversitelerin, büyük çoğunluğu, bu tanımdan uzaktır. Genellikle de bilgi öğreten, yani ortaöğretimin işlevini veya tekrarını yapan kurumlardır.
Oysa üniversiteler, bilgi ve teknolojinin üretildiği ve toplumsallaştığı kurumlardır. Bugün ise, dünyada, devlet -sermaye- üniversite yönetimleri üçlüsünün, birlikte hazırladıkları girişimci üniversite modeli işlerlik kazandı. Üniversitelerdeki bilimsel araştırma merkezleri, sermayenin projelerini yapan üniversite AR-GE' lerinden, üniversite içinde, yer edinen sermaye gruplarının, AR-GE' lerine dönüştü.
Amerikan üniversite modeli, "Market Model University" = "Pazar Temelli Üniversite" olarak kavramsallaşmıştır. ABD üniversitelerinde bu kavram, Çağdaş şirket modeline göre tasarlanan modelin, amacı, "karı maksimize etme" kuralına uygun işlemektedir. Bu kapsamda "öğrenci-üniversite", "üniversite-toplum" ilişkisi ve en önemlisi akademik içerik, bu kurala göre yapılandırılmıştır. Türkiye'deki Üniversiteler de bu modelin hedef olarak almalıdır.
Bugüne kadar Üniversitelerde, bilgi ve teknoloji üretimi ve üniversite- sanayi işbirliği hakkında çok şey konuşuldu. Hepsi de sözde kaldı. O nedenle de üniversitelerarası Kurul Başkanı, Sayın Prof. Dr. Hasan İbicioğlu' nun, " üretilen bilgilerin, teknoloji ve inovasyona dönüştürülmesi" vaatleri, sözde kalmayarak, hayata geçirilmelidir.
Çağımızda, rekabet ve teknoloji üretimi, üniversite çevre işbirliğini, ön plana çıkarttı. O nedenle de üniversitelerin, kurum/kuruluşlarla, özellikle de sanayi ile işbirliği, mutlaka sağlanmalı, üniversitelerde, AR-GE çalışmaları ve akademik özgürlük, toplum sorunlarına çözüm üretmeleri, yasal zorunluluk haline getirilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi