
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Anadolu Üniversitesi Rektörü'nü dinlerken...
Mesleğe başladığımız yıllarda, en çok kullandığımız otobüs 19 numaralı otobüstü.
Çünkü...
Anadolu Üniversitesinin önünden geçerdi bu otobüs.
İki günde bir mutlaka binerdik bu otobüse.
Bazen her gün bazen de günde iki kez binmek durumunda kalırdık.
Çünkü günde iki kez Anadolu Üniversitesine gitmemiz gerekirdi.
Sakın yanlış anlaşılmasın, öğrenci olduğumuz ve derslere gireceğimiz için değildi bu gitmelerimiz, haber için gidiyorduk Üniversitenin Yunus Emre Kampusuna.
Zira...
O yıllarda hemen her gün mutlaka haber niteliği olan bir etkinlik mutlaka olurdu kampus içinde.
Filmler, Tiyatro oyunları, müzikaller bir yana, Paneller, Konferanslar, Sempozyumlar birbirini izlerdi adeta.
Ünlü sanatçılar. Bilim adamları, iş adamları, sporcular ve aklınıza gelebilecek her ünlü isim kampustan geçerdi.
Örneğin;
Vehbi Koç ile Türkan Şoray'ı ilk kez, Üniversite'de düzenlenen Sinema ile ilgili bir etkinlikte görmüştük.
Keza, Sakıp Sabancı'yı ilk gördüğümüz ve dinleme imkânı bulduğumuz yer de Anadolu Üniversitesi kampusuydu.
Devleti yöneten insanların adeta uğrak yeri olmuştu kampus.
Biz haber takibi için gidiyorduk Üniversiteye ama giden sadece biz değildik.
Eskişehir'deki pek çok simayı da her gittiğimiz etkinlikte görüyorduk.
Zira...
Anadolu Üniversitesi Yunus emre kampusunda ki etkinlikler, bu şehirde yaşayanlar tarafından da sıkı bir şekilde takip edilirdi.
Kampüs adeta, Üniversite öğrencilerinin ve öğretim üyelerinin yanı sıra, şehir halkının da kültür ve sanat merkezi misyonunu üstlenmişti.
İşin enteresan tarafı neydi biliyor musunuz?
Tüm bu anlattıklarımıza rağmen, o yıllarda Anadolu Üniversitesinin kent halkı ile arasında mesafe olduğundan ve Üniversite kapılarının şehre kapalı oluşundan yakınılırdı.
Sonra ne oldu dersiniz?
Süreç içinde bu anlattığımız her şey yok oldu.
Etkinlikler, gelen-gidenler olmayınca şehirde yaşayanların da kampusa gitme gereği kalmadı.
En son, yaklaşık bir yıl önce gitmiştik Anadolu Üniversitesine.
Geçtiğimiz günlerde, yani bir yıl aradan sonra yeni Rektör Naci Gündoğan'ın daveti üzerine gittik.
Ne yalan söyleyelim, Rektör Gündoğan konuşurken muhabirlik yıllarımızda o kampusta katıldığımız çoğu etkinlikler, haber yaptığımız ünlüler,bilgi dağarcığımızın geliştiği toplantıların çoğu zihnimizden film şeridi gibi geçti.
-"Bu Üniversite, bu kampus o yıllara döner mi?, eskiden olduğu gibi şehrin sanatsal ve kültürel merkezi olma misyonunu üstlenir mi?" Diye geçirdik içimizden.
Aslında zor bir şeyi istiyorduk.
Ama tam da bunu düşündüğümüz sırada, Rektör Prof Dr Naci Gündoğan'ın "Anadolu Üniversitesi öncelikle Eskişehir için var. Bu Üniversite Eskişehir'e katkı sağlamayacak da nereye katkı sağlayacak." Sözlerini duyduk ya...
Sanki içimize bir umut ışığı doğdu.
Sanki bir anda, kampusun o günleri yeniden yaşaması imkansız değilmiş gibi geldi.
Cesaret bulmuştuk Prof Dr Gündoğan'ın yaklaşımından.
-"Neden olmasın ki?" dedik kendi kendimize.
Neden olmasın ki?
--------------------------
Seçimler ölüm-kalım meselesi değildir...
Önümüzde ki mahalli seçimler, bazıları için zannedersiniz ki ölüm kalım meselesi.
Özellikle, Büyükerşen hayranlığı ya da Büyükerşen antipatisi olanlar için.
Bunun yanı sıra...
Ak Parti hayranlığı ve antipatikliği duyanlar için de geçerli aynı durum.
Sanki mahalli seçimler bir son olacak bazıları için.
Bazıları için de intikam alma günü.
Sonrasını hiç kimsenin düşündüğü bile yok.
Sonuçlar açıklanır açıklanmaz, birilerinin nefreti tavan yapacak, diğerleri için adeta zaman duracak.
Aslında yok böyle bir şey...
Ne mi olacak? Söyleyelim...
Büyükerşen kazanırsa sorun yok, üç dönem nasıl yaptıysa, aynı göreve devam edecek.
Kaybederse de, çekilecek kenara.
Bu bu kadar basit.
Aynı durum AK Parti büyükşehir adayı Harun Karacan için de geçerli.
Girecek seçime, ya kazanacak ya da kaybedecek.
Kazanırsa, bu kez Büyükşehir'de Karacan dönemi başlayacak.
Kaybederse, çekilecek kenara.
Partiler de öyle değil mi?
Ya AKP kazanacak seçimleri, ya da CHP.
Belki birkaçını AKP birkaçını CHP kazanacak.
Belki MHP büyük bir sürpriz yapacak.
Sonuç olarak hayat devam edecek.
Her ne kadar bu günden birileri seçim tarihini kıyamet tarihi gibi algılıyor olsa da, böyle olmayacak.
Seçilenler görevini yapacak, seçilemeyenler bugüne kadar olduğu gibi kenarda duracak.
Bu, bu kadar basit bir mesele.
O halde, niye pek çok kişi bu seçim meselesine bu denli kilitleniyor dersiniz?
Niçin mahalli seçimlere "ölüm-kalım" meselesi olarak bakıyor birçok insan?
Gerçekten anlamak mümkün değil...
----------------------------
Anketlere inanmayın,
anketsiz de kalmayın...
-Alman Kondom firması Türkiye pazarına girmeden önce geniş çaplı bir anket çalışması yaptırmış.
Binlerce insana sormuşlar sorularını.
Sonuçta, Türkiye'deki erkeklerin ihtiyaç duydukları ortalama uzunluk miktarı olarak 30 cm bilgisi elde edilmiş.
Bunun üzerine 30 cm lik milyonlarca Kondom sürülmüş piyasaya.
Tek bir tanesi bile satmazken, 15 cm'lik kondomların tükendiği görülmüş.
Şirket batmış anlayacağınız.
Zira...
Türk erkeklerinin uzunlukla ilgili anket sorularına doğru cevap vermedikleri anlaşılmış.
***
-Bir Anket firmasının sahibi, seçimlerde aday olan bir siyasetçiye randevu alarak gitmiş.
Önce kendini tanıtmış, ardından "Sizin için bir anket yapmamı ister misiniz?" diye sormuş...
Aday olan isim "Hay hay. Tabii ki iyi olur. Fakat bunun karşılığında size ne ödeyeceğim ?" diye sorduğunda Anket yapacak olan firma sahibi;
-"Ödeyeceğiniz para, seçimlerde yüzde kaç oranında çıkmak istediğinize bağlı" cevabını vermiş...
Uzattığı fiyat listesinde ise, yüzdelik rakamların karşısında kaç lira ödeneceği yazıyormuş.
***
Geçtiğimiz Milletvekili Genel seçim öncesinde İktidar Partisi, Türkiye'nin en ünlü 3 firması ile anket konusunda anlaşmış.
Adı sanı duyulmayan 4 ncü bir firma, ücretsiz anket yapmayı önermiş.
-"Hadi sen de bir anket yap bari" demişler.
Seçimler yapılmış sonuçlar alınmış.
Türkiye'nin en ünlü 3 firmasının seçim öncesinde verdiği rakamlar, seçim sonuçları ile büyük sapma gösterirken, adı sanı duyulmamış olan firma, iktidar partisinin seçimlerde alacağı oyu noktasına kadar tahmin ettiği ortaya çıkmış.
Meğer sonuçları noktasına kadar tutturan firma, kapı kapı dolaşıp anket yapmak yerine, evin altında ki bakkala gelen müşterilere sormakla söz konusu rakamlara ulaşmış.
***
Bu ve buna benzer bir çok anket hikayesi var.
Anket, seçimlerle birlikte sıkça gündeme gelen, çoğu insan için geçim kapısı haline getirilen bir iş halini aldı.
Ciddi olarak yapılan ve seçimlerin sonuçlarını çok küçük yanılmalarla veren Anketler yapılıyor.
Bunun yanı sıra...
Gayrı ciddi, sırf para ya da yönlendirme için yapılan anketler de var.
O nedenle...
Duyduğunuz ve gayrı ciddi yapıldığını hissettiğiniz her ankete çok da inanmayın...
Bu arada...
Ciddi yapılanların da olabileceğini hesap edip, anketsiz de kalmayın...
Hele hele, mahalli seçimlere bir aylık bir sürecin kaldığı ve anket sonuçlarının adeta havalarda uçuştuğu şu günlerde...
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Pazar günü kiliseye yığılan kasaba halkı tam dualara başlayacakken mihrapta birden şeytan görünür... şeytan kilisede görülür görülmez büyük bir karışıklık olur ve kalabalık kapıya hücum eder..çok kısa bir süre sonra arka sıralardan birinde oturan yaşlı bir adam hariç herkes kiliseyi terk etmiştir..
şeytan kafasını kaldırır ve yaşlı adamı görür..herkesin kaçmasına rağmen o adamın hala orda durup çevresine ilgisiz bakışlar atmasından kıl kapar:))
kafası karışık bir biçimde adama doğru yaklaşır ve sorar;
- sen benim kim olduğumu biliyor musun?
- evet efendim..kesinlikle...
- herkes kaçtı..sen neden hala buradasın? benden korkmuyor musun?,
- hayır efendim..48 yıldır kız kardeşinizle evliyim.