
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ANAOKULU SEVGİ VE DOSTLUKYOLU
Dünyada, bireylerin yetiştirilmesinde, en önemli dönemin, 3-6 yaş arasında olduğunu, hem bilim adamları, hem de çağdaş eğitim kabul etmiştir. Bu dönemde, çocuğun öğrenmesinin, en yoğun olduğu, temel alışkanlıklarının, zihinsel yeteneklerinin geliştiği ve biçimlendiği, herkes tarafında kabul görmüştür. Atalarımız, "İNSAN YEDİSİNDE NE İSE YETMİŞİNDE ODUR" demiştir
Okul Öncesi Eğitim, sevgi barış ve dostluk yoludur. Sağlık ve eğitimdir.
İnsan yaşamında, böylesine önemli bir yeri olan bu yılların, en iyi biçimde değerlendirilmesi, nitelikli bir okulöncesi eğitimle gerçekleşebilir. Bu nedenle, okulöncesi eğitimin niteliğini artırmak, en etkili biçimde düzenlemek ve tüm yaş grubuna hizmet edecek biçimde yaygınlaştırmak gerekir.
Okul Öncesi Eğitim, çocuğun doğumundan, ilkokul çağına kadar, gelişim özelliklerini, bireysel farklılıklarını ve yeteneklerini, göz önünde bulundurarak, çocuklara iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandıran kendilerine de güven duymalarını sağlayan eğitim kurum/kuruluşlarıdır. Ülkemizde okul öncesi eğitimle ilgili hizmetler anaokulu, anasınıfı, uygulama sınıfları ve yuvalarla yürütülmektedir.
Ülkemizde "Zorunlu Anaokulu Projesi", geç kalmış bir projedir. Gönül isterdi ki yıllar önce uygulamaya alınsın, tüm çocuklarımız bu imkândan istifade etsin. Çünkü Allah, insana, yaşamda tutunabilmesi için doğuşta, pek çok meziyet vermiştir. Bunların korunması ve daha da geliştirilmesi için, çocukların 0-6 yaş arasında, eğitilmesi şarttır. Bunun için de okul öncesi eğitimi, aile merkezli olmaktan çıkarıp yahut aile merkezli bir okul öncesi eğitimi, ülke olarak mutlaka kurumsal bir yapıya kavuşturmak zorundayız.
Salı günü, ATAYURT OKULLARI Anasınıfını da ziyaret ettik. Güçlü bir Eğitim kadrosuna sahip. Ana Sınıfları Koordinatör Öğretmeni Tülay ALPAN, bizi güler yüzle karşıladı. Ziyaret süresince, ses, diksiyon, jest ve mimikleri, el ve vücut hareketleri, özellikle de Okul Öncesi Eğitimi, bilgi, tecrübe ve deneyimi ile dikkat çekti. Anasınıfında, ön hazırlığa ve plana özen gösteriyor. Dersleri işlenirken çeşitli kaynak, materyal, poster, şekil, sesli-görüntülü alet, tepegöz ve TV gibi araç ve gereçlerden istifade ediyor.
Öğrencileri, bireysel, grupça ve sınıfça çalışma alışkanlığı kazanmış, neyi ve niçin öğreneceklerinin bilincindedirler. Anasınıfı öğrencisi olmalarına rağmen her çocuk proje bazında çalışma alışkanlığı kazanmış. Proje çalışmalarında zekâ, amaçtan çok içerik olarak görev yapar. Yani zekâ, projelerde, sonucu değil süreci oluşturur. Proje çalışmalarının genellikle grup halinde çalışmayı gerektiriyor olması çocukların kişiler arası zekâlarını geliştirir ve diğerlerinin sahip oldukları farklı zekâ alanlarını, fark etmelerini sağlar, Anasınıfı çocuklarında, düşleri gelecek açısından umut vericidir. Çünkü başarılı olmak için, ilk adım düşlemek ve başarılı olmayı istemektir. Nitekim Dalai LAMA, "GÜZEL BAHÇE DÜŞLEMEDEN, BAHÇE SAHİBİ OLUNMAZ." demiştir.
ATAYURT anasınıfında, öğrencileri üzerlerine aldıkları görevlerini yapmak suretiyle sorumluluk duygusuna sahip oluyorlar. Bu ahlaki gelişme yönünden de ayrı bir kazançtır. Bunu da çocuklara, ödev ve sorumluluklar yükleyerek, ödev ve sorumluluğun sonuçlarını, arkadaşları önünden savunarak gerçekleştiriyorlar.
ATAYURT Anasınıfında, yabancı dil eğitimine de önem veriliyor. Bu sayede, çocukların düşünme becerileri tek dille öğrenim gören çocuklara oranla daha gelişiyor. Bu da yabancı dil bilen çocukların, kavram geliştirme ve üst düzey becerileri kavrama konusunda tek dil bilen çocuklara göre üstünlük sağlıyor. Olayları algılamada daha üst düzey başarı gösteriyorlar, kişisel alanda da farklılıklara anlayışlı, saygılı ve hoşgörülü yaklaşıyorlar.
Anasınıfına devam eden çocuklar, kendi işlerini kendileri yapması ve halletmesi, bazı kararları da kendileri vermesi, kendilerine güveni artırmış. Bu sayede, yabancılarla da ilişki kurabiliyor, düşündüklerini en iyi şekilde ifade edebiliyorlar. Fiziksel olarak kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması sonucu, motor becerilerini, koşma, tırmanma gibi faaliyetler de motor fonksiyonlarını geliştirmiş.
Sayın ALPAN, sınıfındaki çocukları, ekibi ile birlikte ilgi ve istidatlarına göre geliştirmekte ciddi caba gösteriyor. Her çocuğun, yararlı olabileceği, bir yönü olduğuna inanır, o yönü arayıp bulur ve teşvik eder, Öğrencilerin, ilgiye ihtiyacı olduğunu da bilir. Her öğrencinin çalışmalarını, yakından izler. Sonucu, velilerle paylaşır. Öğrencilere sevgi verir ve alır. Zaten iyi insan yetiştirmenin yolu da, "SEVGİ" duygusunu yüceltmekten geçer. Nitekim Sait Faik " Bir insanı sevmekle başlar her şey" diyor. "SEVGİ" çocuğun büyümesi için, en etkili iletişimdir. İşte! Bu sevgiyi de yine "OKUL ÖNCESİ EĞİTİM" belirler.
Sayın ALPAN ve ekibini kutluyoruz.