1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Aslında değiştirilmek istenen?

İktidar Baro seçimlerinde değişiklik yapmak istiyor.
Peki bunu niye istiyor?
Ya da şöyle soralım?
İktidar Baroların var olan seçim sistemine niçin karşı çıkıyor?

***

Bu soruyu yanıtlamak için iktidar partisi ve Baro’nun uyguladıkları seçim yöntemlerinin ne olduğuna kısaca bakmamız lazım.…
AK Parti’de kayıtlı üyeler, mahalle delegelerini belirler… Bu delegeler sırasıyla İlçe, İl ve genel merkez delegelerini belirler. Genel merkez delegeleri de genel başkan ve parti üst yönetimini belirler.
Barolarda ise kayıtlı üyeler, Baro başkan ve yönetimi ile birlikte, Barolar Birliği, yani genel merkez delegelerini belirler. Belirlenen bu delegeler de büyük kongrede Barolar Birliği başkanı ve yönetimini belirler.
Sonuç olarak;
İktidarda olan AK Parti’nin uyguladığı seçim yöntemi ile AK Parti iktidarının değiştirmek istediği Baroların seçim yöntemi tıpatıp aynıdır.
Her ikisinde de, üyenin delegeyi, delegenin de başkan ve yönetimini belirlediği bir sistem vardır…
O halde, AK Parti iktidarı, kendisiyle aynı seçim yöntemini uygulayan baroların seçim yöntemini niçin değiştirmek ister?
öyle ya…
Baroların seçim yöntemi yanlışsa, kendi partisinde uyguladığı aynı yöntem de yanlış olmaz mı?
***

İşte bu sorunun cevabı, aslında AK Parti iktidarının niçin Baroların seçim yöntemini değiştirmek istediğinin de cevabı olarak çıkıyor karşıya…
Şöyle ki;
Her ne kadar AK Parti’nin kendi içinde uyguladığı seçim yöntemiyle Baroların uyguladığı seçim yöntemi arasında büyük bir benzerlik olsa da, aynı zamanda önemli de bir ayrıntı vardır…
O da şudur;
AK Parti’de kimin başkan, kimin yönetimde olacağına genel başkan karar verir. üyelerin delegeyi, delegenin ise ilçe, il ve genel başkan ile yönetimleri belirlemesi prosedürden ibarettir.
Genel merkez ve haliyle genel başkanın işaret ettiği kişi ve yönetimi seçilmek zorundadır. İşaret edilenin dışında ikinci bir adayın çıkması mümkün değildir. Buna rağmen ortaya çıkan da partide barınamaz.
Ama Baro seçimlerinde durum böyle değildir.
Her seçimde birden fazla aday ve bu adayları destekleyen gruplar çıkar. Seçimler büyük bir yarışa sahne olur.
Barolar Birliği Genel Başkanının hiçbir Baro delegesine etkisi ve yönlendirmesi kesinlikle olamaz, olamaz.
Sonuç olarak;
AK Parti’nin uyguladığı seçim yönteminde tek adam tasarrufu, Baroların seçim sisteminde ise nispeten demokrasi öne çıkar.
Galiba ortadan kaldırılmak istenen de aslında bu ayrıntıdır.
Yani…
Birilerinin tıpkı partilerini olduğu gibi Baroları da tek elden yönetebilmesi isteğidir!


.....


Meziyet olmaktan da çıktı bu iş!


Seçim kampanyasında, "Her vatandaşımla tek tek ilgileneceğim" sloganını kullanan Temel, seçimi ezici bir üstünlükle kazanmış. Başkan olan Temel, bu sözünü tutmak için bir cezaevini ziyarete gitmiş. Mahkumlara sorular sormaya başlamış:
- Sen niçin buradasın?
- Kader kurbanıyım Sayın Başkanım, suçsuzum!..
Başka bir mahkuma sormuş:
- Sen niçin buradasın?
- Yanlışlıkla buradayım Sayın Başkanım, suçsuzum!
üçüncü mahkuma sormuş:
- Peki, sen niçin buradasın?
- İftiraya uğradım Sayın Başkanım, günahsızım!
Cezaevindeki son mahkuma kadar aynı soruyu soran Temel, hep aynı yanıtları almış:
- Suçsuzum Sayın Başkanım!
Aynı soruyu son mahkuma sormuş:
- Peki, sen niçin buradasın?
- Suçluyum, Sayın Başkanım, cezama razıyım!..
Temel sinirlenmiş ve cezaevi müdürüne emir vermiş:
- Atın bu adamı dışarı, içerdekilerin ahlakını bozacak!
***
Ahlaklı, Adaletli, Vicdanlı olmak ilk başlarda herkeste olması gereken niteliklerdi…
Yaşanan değişim bir müddet sonra Ahlak, Adalet ve Vicdan sahibi olmayı meziyet haline getirdi.
Son ki süreçte ise bu özellikleri taşımak meziyet olmaktan da çıktı.
Bildiğiniz, suç teşkil eder hale geldi!…
Şöyle ki;
Yaşanan bir olaya Ahlakınızla karşı durduğunuzda…
Adaletle bağdaşmadığını söylediğinizde…
Vicdanen ret ettiğinizde…
Eğer bu tavrınız birilerinin işine gelmiyorsa, o birileri tarafından “Hain” olmak üzere, her şey ilan edilebiliyorsunuz!


.....


Herkes bu salgın geçsin istiyor ama…


Mart ayı ortalarında başlayan salgın 3 ayı geride bıraktı.
İnsanlar, eve kapanmaktan, kısıtlı yaşamaktan, seyahat edememekten, kısacası, eskiden yaptıklarını artık gönlünce yapamamaktan sıkıldı, bunaldı.
Her akşam televizyonda salgınla ilgili haberleri izlemekten, vaka ve ölüm sayılarını takip etmekten adeta yıldı.
Salgının yol açtı kısıtlı hayat, insanlarda psikolojik sıkıntılar yaratmaya başladı.
Kısacası…
Salgın herkesi korkutmayı sürdürüyor.
İşte böyle bir ruh halinin yaşandığı günümüzde, 7’den 70’e herkes şu salgının bir şekilde sona ermesini bekliyor.
Vakaların sıfıra indiği, virüsü yok edecek ilaç ve aşıların biran önce bulunmasını adeta dört gözle bekliyor.
Kısacası bir mucize olmasını istiyor…
Herkes salgının biran önce yok olmasını istiyor istemesine de salgını etkisiz hale getirecek önlemler söz konusu olduğunda yine herkes kendisi dışındaki herkesin bu kurallara uymasıyla yetiniyor.
Salgının bitmesine herhangi bir katkı vermediği gibi bunu başkalarından bekliyor…
Sonuç olarak…
Herkes “yetti artık bu salgın! Biran önce bitse de kurtulsak” diyor ama salgının bitmesi adına üzerine düşen hiçbir şeyi yapmıyor.
Dahası…
Salgının bitmesi için üzerine düşeni yapanların da emeğini yok ediyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi