4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

BAKLA AĞIZDAN ÇIKTI

Türkiye, değişen dünya dengeleri içerisinde, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkas ve Orta Asya ekseninde, kilit ülke durumundadır. Jeostratejik önemi de artmıştır. Ayrıca, Ortadoğu ile Kafkas ve Orta Asya' nın, zengin enerji kaynakları, Batı tarafında kontrol altında tutulmak isteniyor. Bu nedenle de Batı ülkeleri, kilit durumuna gelen, güçlü bir Türkiye istemiyor.
Ayrıca ABD ve AB ülkeleri, yıllardır Türkiye'deki çıkarları için "KÜRT" ve "ERMENİ" etnik grupları kullandı. Demokratik hakları da kalkan yaptı. Türklerle, bu kesimler arasında, "etnik nefreti" artırmak ve Türkiye'yi bölmek için, her yolu mubah saydı.
Ve nihayet! Bakla Ağızdan çıktı.
Amerika'nın, 2016 yılı Başkanlık seçimleri için, adaylardan biri olan Senatör Rand Paul, Kürtlerin, kendi devletlerini kurma imkânının tanınması gerektiğini belirterek, "Ben Kürdistan için, yeni sınırlar çizeceğim ve onlara yeni bir ülkenin sözünü veriyorum" dedi.
Ayrıca Kürtler, en iyi savaşçılar olduğunu" ifade eden Paul, "Kürtler için gönderilen silahlar, önce Bağdat'a ulaşıyor, burada hortumlandıktan sonra, geri kalanlar Kürtlere ulaşabiliyor ki bu da ihtiyaç duydukları şey değil. Silahlar direk olarak Kürtlere ulaştırılmalı" diyerek, adeta Türkiye de ve bölgede bir iç savaşı teşvik etti.
Öte yandan Senatör Rand Paul, Kürtlere,"Radikal cihatçılara karşı savunmak için, kendi ülkelerinin verilmesi gerekiyor. Ancak ben bir adım daha ileri gideceğim. Ben Kürdistan için, yeni sınırlar çizeceğim ve onlara, yeni bir ülkenin sözünü veriyorum. İnanıyorum ki eğer onlara, kendi ülkelerini vaat edersek, onlar ölümüne savaşırlar. Bunu söylemek elbette gerçekleştirmekten daha kolaydır. Çünkü yeni bir ülkenin sınırlarını çizmek için, Türkiye, Irak ve Suriye'den toprak alınması gerekecek." Sözleri ile de ABD' nin örtülü olarak sürdürdüğü, esas hedefini de kamuoyu ile paylaşmış oldu.
Ayrıca Başkan Barack Obama, Beyaz Saray'da Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'yle bir araya gelmişti. Toplantıda Amerika'nın, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne ve Kürt halkına verdiği güçlü desteğin devam edeceği sözü verdiği söyleniyor.
Batı ülkeleri, yıllardır "KÜT DEVLETİ" kurmak için, her fırsatı değerlendirdi. Ancak çıkarları nedeniyle gerçekleştirmedi. Çünkü Batı ülkeleri ve ABD, Kürt ve Ermenileri, çıkarları gereği, sürekli taşeron olarak kullandı.
HDP' de, demokratik özerklik adı altında, Kürt devletinin kuruluşuna zemin hazırlıyor. O nedenle de seçim bildirgesinde, demokratik yerel yönetimler anlayışını ilke kabul eden düzenlemeleri, ivedilikle hayata geçirilmesini istiyor. Ayrıca yönetimde merkeziyetçiliği değil, yerel demokrasiyi esas alacak, bütün Türkiye için, yerinden yönetim modelini savunuyor.
HDP' ye göre, Cumhuriyet'in kuruluşundan beri Kürt halkının kolektif varlığının ve temel demokratik haklarının ret ve inkâr edilmesi, sistemli asimilasyon politikalarının uygulanması, Kürt sorununun politik temelini oluşturuyor. Oysa bu alanda Kürtlerinde sorumluluğu olduğunu unutuyor.
Yıllardır, Kürt açılımı gibi kavramlarla, etnik tartışmayı, kin ve nefreti de beraberinde getirdi. Siyasilerin, özellikle de liderlerin başlattığı, "ETNİK KİMLİK" tartışmalar, AKP iktidarının, "KÜRT AÇILIMI" Türkiye'yi, karanlık bir tünele doğru hızla sürüklemeye başladı. Tehlikeli gidiş de hızlandı. Bu alanda herkese de görev düşüyor. Şayet tedbir alınmaz, etnik nefret ve kin' i artarak devam ederse, kaos kaçınılmaz olacaktır.
CİA eski başkanlarından George J. Tenet, " NEREDE ÖNYARGI VE NFRETLE KARŞILAŞIRSAN KARŞILAŞ, MÜCADELE ET. NEREDE KAOS VARSA BİL Kİ ARKASINDA DİNSEL VE ETNİK BİR NEFRET VE ÖNYARGI VARDIR. "demiştir.
Bugün, etnik kimliği, bir sorun olarak ortaya atanlar, çözümü, "alt kimlik-üst kimlik" de görenler; Türkiye' yi bölmeye çalışanlar, ülkemizi bir kaosa sürüklediği gibi, Türk ve Kürtlere de ihanet içindedirler.
Geçmişte, TÜSİAD' da, "iki kurucu millet, iki kurucu devlet" esasına yönelik, olarak, "Türkler ve Kürtler" diye ayıran bir anayasa istemişti. Oysa TÜİSAD' ın önerdiği, anayasa modeli, Tito dönemi Yugoslav' Anayasasında uygulandı. Hazırlanan Anayasa, milli hassasiyetleri yok etti ve etnik milliyetçilik körüklendi. Sonuçta da binlerce insan, hayatını kaybetti ve Yugoslavya parçalandı.
Ayrıca ABD'de 'Ethnologue Data from Languages of the World' adlı araştırma kurumunun hazırladığı, 'Türkiye'de Etnik Dağılım' başlıklı raporda, 2001 yılı içinde, Türkiye'de etnik nüfus oranı yüzde 13.79 olarak gösterilmiştir. Yani, ülkemiz nüfusunun, yüzde 86.21 Türk asıllıdır.
Hala bu gerçeği göz ardı eden kesimler ve siyasetçiler varsa, ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi