6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

Bedduası geri tepti

Devletimiz, gelir kaynaklarına el koyunca TV ekranlarında hop oturup hop kalkarak çılgınca yaptığı beddualar zaman zaman ekrana gelmektedir: "Yerlerine yurtlarına ateş doldur, onları en büyük belalarla cezalandır Ya Rabbi.. gibi"
Bu beddualar, Türkiye'nin milli iradesinde görevli olan yöneticilerimiz ve milletimiz içindi. Feto 15-16 Temmuz gecesi sebep olduğu vahşiyane, caniyane terör teşebbüsünün başarısız olmasıyle kırk yıllık sinsi yapılanmasının teşkilatlanmasının akamete (boşa) gitmesiye beddualarını daha da çoğaltarak lanet okumasını sürdürüyor.
Aziz milletimizin tek yürek olarak karşı çıktığı darbesini milli bir darbeyle durdurduğunu, korkunç darbeye teşebbüs edenlerin yakalanıp adalete teslim edilmesi, beddualarının geri teptiğinin kanıtı oldu. Feto, kendisinin mürşid ve mehdi olduğunu iddia ediyor. Her hafta son peygamber, Allah'ın Rasülüyle görüştüğünü ondan emir aldığını iddia ediyor. Bunları bir zamanler en yakınında bulunan gazeteci Hüseyin Gülerce naklediyor. Gülerce, Feto'nun gerçek yüzünü öğrenince kendisinden uzaklaşıyor.
Yıllarca Türkiye'de cami kürsülerinde vaaz vererek insanları dine davet eden bu adam sonunda ABD'ye gidip küfrün himayesine sığınan ve oradan öz vatanına, öz miletine akla hayale gelmez düşmanlıklar yapan, gece gündüz milletimizin yöneticilerine beddua eden üst akıl keferenelerine Haçlı zihniyetine maske olma şerefsizliğine düşen bu adam nasıl oluyorda kendisinin mürşid olduğunu iddia ediyor. İmanı olan izanı olan bir kimse buna asla inanmaz, inanılmaz. Bu adam sapıtmış, seadetten şakavet bataklığına düşmüştür.
Müslüman, müslümana beddua etmez lanet etmez. Çünkü lanetin manası, "kişinin Allah'ın merhametinden mahrum kalmasını istemektir." Müslüman hiç kimseye Beddua etmez.
Bir Hadis-i Şerif'te Rasülüllah (a.s) Efendimiz şöyle buyurur: "Hiç biriniz diğerine; Allah sana lanet etsin, Allah'ın gadabına uğra, Cehennemde yan gibi beddualarla lanet etmeyiniz" (Tirmizi, Hasendin diyor, Riyazüssalihin C:3, Sh: 140, 64 sayılı eser 1958)
Bir başka Hadis-i Şerif:
"Bir kul bir başkasına beddua ederse, beddua edilen kimse, edilen bedduaya mustahak (hak etmiş) değilse o beddua, beddua eden kimseye geri döner sahibini mahveder" (a.g.e)
Bu Hadis-i Şerifleri canlı tarihi bir misal ile anlatayım:
Ruslar, 1809 Kasımından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nu iyice sıkıştırmaya başladılar. Savaş yüzünden İstanbul'da kıtlık yaşanıyordu. İkinci Mahmut Han 1810 Şubat ayında yanında sarayın yüksek memurlarından silahdar ağa ve birkaç adamı ile beraber Fatih semtinde kılık değiştirmiş vaziyette gezerken kendine beddua edildiğini işitti. Halk bir fırının önünde ekmek kuyruğuna girmişti ve izdiham yaşanıyordu. Bu sırada ekmeğni güç bela alabilen bir kadın fırından ayrılırken, "Padişahın gözü kör olsun. Şu ekmeyi alıncaya kadar çektiğimiz eziyete bak!" diye bağırdı.Padişahın adamları kadının yanına yaklaşarak "Padişah n'eylesin kadın? bu çektiğiniz kendi suçunuzdur. Bunu siz Allah'tan bilin padişah neylesin dediler. Kadın bu sözleri duyunca iyice çileden çıktı. Nasihat etmeye çalışanlara bağırı çağırdı. Mahmud Han, olup bitenlerden oldukça etkilenmişti.
Padişah aleyhine bağırıp çağıran kadına bir miktar para gönderdi.
Padişahın adamları fırına giderek birgün önce bağırıp çağıran kadını sordu. Fırın sahipleri kadının iftardan hemen sonra aniden iki gözünün kör olduğunu söylediler. Fırından kadının adresini alıp kadını görmeye giden görevliler evin kapısını çalıp kadını dışarıya çağırdılar. Evet kadının iki gözünün de kör olduğunu gördüler. İsim zikredilmeden para kadına verildi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi