
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bir de bizim nasıl yönetileceğimize karar veriyorlar iyi mi?
Yaşı taş çatlasın 38-40…
Biri kız olmak üzere 10’lu yaşlarda üç tane çocuğu var yanında.
Kız çocuğunun elinde bir akıllı telefon ve bu telefona bağlı bir kulaklık kulağında.
Erkek çocukların saçları değişik kesilmiş.
Yukarı kadar kazınmış, tepede tas gibi bir bölge bırakılmış.
Babanın saç kesimi de aynı aslında.
Eşi kapalı ama kollar ve parmaklar mücevher mağazasından farksız.
Makyaj ise o biçim.
Hepsinin elinde birer dondurma, çocukların elinde ilaveten birer içecek.
Uzun uzun incelmeye gerek yok aslında, belli ki gurbetçiler…
çocuklar aralarında Fransızca konuşuyor.
Belli ki Türkçe bilmiyorlar.
Demek ki evde Türkçe hiç konuşulmamış, konuşulmuyor.
Arada sırada baba ve anne çocuklara Fransızca ya bağırıyor ya da bir şeyler söylüyor.
Onlar da yine Fransızca cevap veriyor.
Baba bir yandan yanında bulunan, belki de akrabası olan karı-kocaya bozuk Türkçesiyle bir şeyler anlatıyor.
Sohbetlerine istemeden kulak misafiri oluyoruz Köprübaşı’nın ortasında…
“şehirde şu değişmiş, bu değişmiş” muhabbetinden sonra gurbetçi adam 5 yıldır Türkiye’ye gelmediğini söylüyor.
Sonra konu siyasete geliyor kendi aralarındaki sohbette.
Gurbetçi yine o bozuk şivesiyle “Bu ülke vatan hainleriyle dolu gardaş” diyor önce…
-“Bunları ya asacan ya da bu ülkeden kovacan arkadaş. Şu kızlara bak neredeyse çıplak geziyorlar. Gençlerin hepsi komünist, anarşist olmuş. Ya sevecekler bu ülkeyi ya da s…r olup gidecekler” diye devam ediyor…
Adam bunları söylerken bir yandan da kendi aralarında boğuşan ve oradan oraya koşturan çocuklarına Fransızca bağırıp çağırıyor.
Köprübaşı’nda istemeden tanık olduğumuz ama ilgi ve şaşkınlık içinde uzun uzadıya kulak kabarttığımız bir durum bu.
Bildiğimiz tüm küfürleri ettiğimiz de bir durum aynı zamanda.
-Ulan! Sen 10’lu yaşlara gelmiş üç çocuğuna tek bir Türkçe kelime öretmemişsin…
-5 yıldır Türkiye’ye ayak dahi basmamışsın…
-Kendinin ve çocuklarının saçlarını alaburus kestirmekle Avrupalı olduğunu zannetmişsin…
-Ne konuştuğun Türkçe Türkçeye, ne de konuştuğun Fransızca Fransızcaya benziyor.
-İki cami arasında beynamaz’dan farkın yok.
Bir de kalkmış,bu ülkenin, bu şehrin yaşam tarzı ile ilgili ahkam kesiyorsun.
Sevmeyen s…r olup gidecekmiş bu ülkeden güya…
Sen s…r olup gittin de ne oldu? Hala o paçalarından akan tüm cahilliğinle, 6 yılda bir de olsa bela oluyorsun işte bu ülkenin başına…
İnanın, bu anlattığım olaya şahit olduğum için bütün bir gün boyunca, neredeyse psikolojim bozuk gezdim…
Bu zihniyeti taşıyan insanların, seçimlerde oy kullanıp, benim nasıl yönetileceğime karar verdiklerini düşündüğümde, neredeyse kafayı yiyecektim…
....
Emir büyük yerden ne de olsa…
Bakan ve Milletvekilleriyle bir araya gelen Erdoğan, teşkilatlara yönelik“ Yorulan kenara çekilsin” uyarısını bir kez daha yapmış…
Yaptığı uyarı bununla da kalmamış Erdoğan’ın.
Bir uyarısı da milletvekillerineymiş.
önce…
-“Tatilinizi bir hafta ile sınırlandırın” demiş.
Ardından da…
-“Geri kalan 7 haftayı seçim bölgenizde, seçmenlerinizle birlikte olarak geçirin. Onları ziyaret edin, onların dertlerini dinleyin ve sorunlarını çözmeye çalışın” demiş.
Partide, Erdoğan’ı yakından tanıyanlar “Eğer bir uyarıda bulunuyorsa, bu uyarının gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini ciddi bir biçimde takip eder” diyor.
Uyarılan milletvekillerinin de Erdoğan’ın bu özelliğini iyi bildiği hesap edildiğinde, milletvekillerinin tamamının bu uyarıyı yerine getiremeyeceği herhalde düşünülemez.
Diyeceğimiz o ki…
Eskişehir AK Parti milletvekillerinin üçünü de, bu uyarı sonrasında ve 7 hafta boyunca Eskişehir’de sık sık göreceğiz galiba…
Belki de…
Bu güne kadar hiç görmediğimiz sıklık ve uzunlukta Eskişehir’de geçirecekler haftalarını…
Ne de olsa emir büyük yerden…
Ne de olsa emri veren, verdiği emrin yerine getirilip getirilmediğini sıkı takip ediyor.
.....
Sahtekarlar… Şaklabanlar…
-üniversite öğrencisi 27 yaşındaki F.ö, yanına 25 yaşındaki kız kardeşini de alıp, Ahmet E simli bir şahsın evine gidiyor.
-Evine gittiği Ahmet E, çevrede “üfürükçü” olarak tanınan bir sahtekâr ve şaklaban.
-Şaklaban önce içecek ikramında bulunuyor iki kız kardeşe…
-Ardından çamurlu suyun içine sokuyor…
-Sonra da göğüs, sırt ve kasık bölgelerine Arapça harfler yazıyor.
-Bunu yaparken bol bol el tacizi de eksik olmuyor.
-İki kız kardeş şaklabanın evinden nasıl çıktıklarını bilemiyor.
-Eve gittiklerinde düşünüp taşınıp polise gitmeye karar veriyorlar.
-Nitekim gidip anlatıyorlar her şeyi.
Polis bunun üzerine yakalıyor Ahmet E isimli üfürükçü şaklabanı.
-“Niçin böyle yaptın?” diye soruyor.
-Verdiği cevap çok ilginç.
-“Aslında ben atletlerine yazacaktım o yazıları ama atletleri olmadığı için vücutlarına yazmak durumunda kaldım.
HHH
-Adana’da bir ilçenin müftüsü.
-Sekreteri ile çırılçıplak vaziyette yakalanıyor.
-Müftü ile sekreterini yakalayanlar uzun uzadıya düşünüyor ne yapacaklarını.
-Sonunda “Böyle şey olmaz” diyerek konuyu ilgili yerlere bildiriyorlar.
-İlgili makamlar da gereğini yapıyor.
Müftünün ifadesi alınıyor.
-“Niçin bunu yaptın?”diye soruyorlar…
-“Bir şey yapmadım ki” diye cevap veriyor.
-“Bir şey yapmadıysan sekreterinle çırılçıplak ne yapıyordun?” diye sorduklarında ise müftünün verdiği cevap çok ilginç:
-“Biz sadece hatim indiriyorduk”
HHH
İki iğrenç olay, iki iğrenç kişi…
üstelik ikisi de pişkin mi pişkin…
İkisi de hem suçlu hem de güçlü…
İkisi de dini kullanıyor…
İşin en üzücü tarafı da…
üniversite okumuş, devlet memuru olmuş insanlar bile, bu şaklabanlara, sahtekarlara kolayca inanıp, teslim olabiliyor…