
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
BOP HAYATA GEÇİRİLİYOR
Kuzey Afrika ve Ortadoğu' daki olaylar, "REJİM" sorunu olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa gelişmeler, yıllar önce hazırlanan projelerin, hayata geçirilmesidir. Nitekim 19. Ocak 2008 tarihindeki yazımda" ABD' nin, BOP ve Kuzey Afrika Projesi'ndeki amaç bu bölgelerdeki, devletlerin bölünmesini veya federal bir yapıya kavuşturulmasını hedefliyor. Ancak ABD, bunu aşamalı olarak gerçekleştirmek istiyor. " görüşümüzü okuyucularımızla paylaşmıştık.
Ayrıca Büyük Ortadoğu Projesi'nde, "barış" ve "demokrasi" kavramları, kalkan yapılarak, Ortadoğu ülkelerinde, "böl, parçala, yönet ve sömür" felsefesinin, hayata geçirileceğini, Türkiye'nin de, bu senaryonun içinde yer aldığını, defalarca vurguladık. Hatta "Kürt Açılımı", "demokratik açılım" gibi gelişmeler, ABD' nin Büyük Ortadoğu Projesi' ne zemin hazırlayacak, tedbir alınmazsa, Türkiye mutlaka federal yapıya kavuşturulacak veya Kürt Devleti' nin gerçekleşmesine de neden olacaktır" demiştik.
Ve nihayet! Görüşlerimiz de haklı çıktık. BOP' un, Kuzey Afrika ayağı hayata geçirildi. Tunus' da başlatılan kıvılcım, Libya, Mısır, Suriye, Yemen ve diğer Ortadoğu ülkelerinde, ateşe dönüştü. Bu ateş, Türkiye'yi de etkiler mi bilinmez ama BDP son günlerdeki "SİVİL İTAATSİZLİK eylemleri ile " Türkiye' ye, taşıma gayreti içindedir.
Diğer yandan Kuzey Afrika'daki gelişmelerin Sovyetler,Yugoslavya ve Irak'tan farkı yok.. Nitekim ABD ve Avrupa Birliği, 1975 Helsinki Sonuç Belgesi' nin, insan hakları, temel hak ve özgürlüklerini temel alan, 7.nci maddesine yönelik demokratikleşme bahanesi ile Sovyetler Birliği'ni, savaşsız, işgalsiz ve müdahalesiz bir şekilde çökertildiği gibi Irak ve Yugoslavya'yı da aynı yöntemle parçalandı. Türkiye içinde, aynı senaryolar gündemdedir.
Ayrıca ABD'de, aylık "The Atlantic Monthly" dergisi, Ocak-Şubat parçalanmış Ortadoğu'nun, nasıl bir hal alacağını kapak konusu yaparak tartışmaya açtı. "Irak'tan Sonra" başlığını atan derginin, kapağındaki Kürdistan haritası, Türkiye'nin Doğu Karadeniz sınırına kadar uzanıyor Öte yandan Goldberg, Akdeniz'den İndus Nehri'ne kadar uzanan, bölgedeki bütün ülkelerin sınırlarının tartışmalı olduğuna dikkat çekmesi ve "Wilson Beyannamesi"nin 12. maddesinde, Kürtlere bağımsızlık sözünün verildiğinin, batı ülkeleri tarafından gündemde tutulması esas hedefi ne olduğunu gösteriyor.
TÜSİAD da, "iki kurucu millet, iki kurucu devlet" esasına yönelik, olarak "Türkler ve Kürtler" diye ayıran bir anayasa istemişti. Oysa TÜİSAD' ın, önerdiği anayasa modeli, Tito dönemi Yugoslav' yasında uygulandı. Hazırlanan Anayasa, milli hassasiyetleri yok etti ve etnik milliyetçilik körüklendi. Sonuçta da binlerce insan, hayatını kaybetti ve Yugoslavya parçalandı.
Türkiye'yi önümüzdeki yıllarda, bekleyen diğer önemli bir tehlikede, federal sistem tartışmaları olacaktır. Federal sistemde AKP, kararlı gibi görünüyor. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Tekirdağ'da katıldığı bir açılış töreninde, eyalet sistemine ve Amerika'ya övgüler dizdi. AKP'li Bakan, ABD'nin eyalet sistemi uygulamasında, Osmanlı Devleti'nden esinlendiğini söyledi. Bu proje hayata geçtiğinden, İstanbul'daki Patrikhane Vatikanlaşma yönünde önemli adımlar atacak, Ermeniler dünyada ve Türkiye'de, yeni mevziler kazanacaktır. Maalesef Ülkemiz, federatif yapıya doğru hızla yol almaya başlamıştır.
Elbette dünyada, "EYALET SİSTEMİ "ile yönetilen ülkeler var. Ancak onlarda ayrıcığa yönelik, bir hedef yok. Hatta düşmanları da yok. Türkiye' nin ise düşmanı çok ve ayrılmak isteyen etnik gruplar var. Nitekim Avrupa Parlamentosu'na sunulan "Kürt Raporu"nun mimarı Lord Russel, "Ülkede üniter yönetim, yerini etnik ayrılığa dayalı federasyona bırakmalıdır. " önerisinde bulunuyor. Almanya'nın, eski Başbakanı Helmuth Schmidt ise ""1919'da bir Kürdistan kuramayışımız bir hatâ idi." diyebiliyor.
Türkiye'deki bu teslimiyetçi politikalar, özellikle de AB'nin ve ABD'nin dayatmaları haklı olarak, milliyetçi duyguları, giderek geliştirmeye başladı. Dış ve iç şer odakları, bundan rahatsız oldular, etnik milliyetçiliği tahrik edip, çatışma ortamına sürüklemek istiyorlar. Özellikle de Kürt milliyetçiliği üzerinden, Kuzey Irak'ta oluşan yapıyla, bu bölgede, ekonomik hâkimiyet bölgesi oluşturmak isteniyor. Türkmenlere yönelik baskılar ise artarak devam ediyor.
Şu bir gerçek ki ABD, Büyük Ortadoğu Projesi ile Kuzey Afrika, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya'da kendisine rakip olacak, ülkeleri bölüp parçalayarak, bir gücün yükselmesini önlemek, "Askeri-teknoloji" gücüne güvenerek de bu bölgelerdeki, petrol ve doğalgaz kaynakları üzerinde, denetim kurmak istiyor
Ne hazin ki bütün bu senaryolar, "DEMOKRASİ" ve "İNSAN HAKLARI" adına yapılıyor.