1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu kent için niye "Sevgi ve hoşgörü kenti" diyorlar ki?

Eskişehir tarif edilirken, çoğunlukla Yunus Emre ile bağdaştırılır.
Yunus'un sevgi ve hoşgörüsünün bu şehre nüfus ettiği söylenip durulur.
Gerçekten de bu şehir öyle mi?
Yani Sevgi ve hoşgörü şehri mi?
Hiç zannetmiyoruz.
Niye zannetmiyoruz biliyor musunuz?
Anlatalım o zaman...
Öncelikle...
Eskişehir'de kim yükselmeye başlasa, birileri iki ayağından birden aşağıya çekmeye çalışır
Çünkü;
Eskişehirli Eskişehirliyi sevmez bu şehirde. Yükselmesini de istemez sivrilmesini de."
Şöyle bakın çevrenize...
Örneğin; aynı meslek grubunda olanlar kesinlikle sevmez birbirini.
Çünkü; Rekabeti düşmanlık zanneder bir çoğu.
Zengini de, diğer zengini sevmez.
Hele kurumlar birbirlerinden nefret eder.
Bir yemekte, toplantıda ya da bir etkinlikte hasbelkader bir araya gelmiş Eskişehirlileri gördüğünüzde "Yahu ne güzel anlaşıyorlar" dersiniz.
Çünkü birbirlerine iltifat yağdırıyorlardır muhakkak.
Ardından; orada olmayan Eskişehirlilerin dedikodusu başlar masada.
Gece bittiğinde ise, aynı masada oturup biraz önce birbirlerini seviyormuş gibi davrananlar, bu defa yanlarındakilere yakınırlar az önce oturup sohbet ettiklerini.
Bu şehirde siyaset yapanlar da sevmezler birbirini.
Üstelik aynı partiden olmasına rağmen.
İşte o yüzden "Ben olmuyorsam o da olmasın" derler ve işte o yüzden her seçimde dışarıdan siyasetçiler monte edilir Eskişehir'e.
Spor camiası da farklı değildir.
Onlar da sevmezler birbirlerini. Çekemezler ve her ortamda birbirlerini eleştirmekten çekinmezler.
O nedenle...
Eskişehirli Eskişehirliyi sever görünür ama aslında sevmez.
Birbirini gerçekten seviyor gözükenler de vardır.
Örneğin karşılıklı alışveriş yapanlar sever birbirlerini. Ama alışveriş kesildiğinde sevgi de ortadan kaybolup, nefrete dönüşür.
Netice itibarıyla;
Çok özel bir şehirde yaşıyoruz ama birbirimizi hiç mi hiç sevmiyoruz.
O yüzden , böylesine özel bir şehirde yaşamayı ne kadar hak ediyoruz? Belli değil.
Şimdi bu tespitlerimize de birçok eleştiri gelecek.
Fakat Eskişehir'deki bu gerçek değişmeyecek.
Eskişehirli Eskişehirliyi sevmediği müddetçe, bu özel ve güzel şehrin bu anlamsız yanı hep devam edecek...
Ta ki bu şehirde yaşayanlar, şartlar ne olursa olsun birbirlerini sevmeyi öğreninceye kadar...
.......

Geldi Vali, gitti Vali....
Mesleğe başladığımızda Hanefi Demirkol valilik yapıyordu.
Kendi halinde, mütevazi bir yaşantısı vardı.
Her Cuma ayrı bir camiye gider, göze girmek isteyen bürokratlar da ondan önce o camiyi tespit edip yerlerini alırdı.
Pek itibar etmezdi bu tür davranışlara. Eskişehir ikinci Valilik yeriydi
Görevine bağlıydı, sonrasında Eskişehir milletvekilliği de nasip oldu.
Sonrasında...
Bahattin Güney geldi Vali olarak.
Değişik bir kişiliği vardı.
Üç kelimeyle anlatmaya kalkarsak, "Reklam, Ekran ve İkram"a önem verirdi.
Döneminde, gazetelere çıkmadığı gün yok gibiydi.
Birbiri ardına düzenlenen yemekler ise hiç eksik olmazdı.
Antalya'da ki ilk Valiliği sonrası Eskişehir'e atanmıştı.
O gitti, Ali Fuat Güven geldi.
Türkiye'nin en genç valisiydi Eskişehir'e geldiğinde.
Kendini ispatlamak durumundaydı, öyle de yaptı.
Dönemin meclis Başkanı Cindoruk'u, Eskişehir'e gelecek yatırımlar konusunda çok iyi kullandı.
Eskişehir'de sevildi de...
Eskişehir ilk Valilik yeriydi.
Kararname ile Uşak'a gittiğinde, yerine Sami Sönmez Vali olarak atandı.
Son derece tecrübeli, düzeyli ve Devlet adamı vasıflarına sahipti.
Güzel ilişkiler kurdu Eskişehirliler ile.
Kısa sürede sevildi, sayıldı.
Eskişehir'e gelen Valiler içinde en tecrübelisiydi. Emekliye ayrıldığında, yerine Kadir Koçdemir geldi.
Daha tebrik ziyaretleri sürerken Eskişehir'den alınıp, Elazığ'a gönderildi.
O yüzden, tanınacak kadar kalamadı ilk seferinde.
Ve Kadir Çalışıcı geldi Vali olarak.
Alışılagelmiş Valiler gibi değildi.
Halk tipi bir insan olarak, daha çok belediye başkanı vasıflarını üzerinde taşıyordu.
Özellikle Eskişehirspor'a gösterdiği ilgi, kısa sürede Çalışıcı'yı "Vali Baba" yapıverdi.
Tecrübeliydi.Adıyaman ve Aksaray'dan sonra, Eskişehir üçüncü valilik yeri olmuştu.
O da sevildi ve sayıldı.
Kararname ile merkeze alındığında, yine genç bir Vali geldi Eskişehir'e.
Mardin'den sonra ikinci valilik görevini Eskişehir'de üstlenmişti.
Belki Valilikte daha fazla kalabilmiş olsaydı bu da olurdu ama olmadı.
Emniyet Genel müdürü olarak Eskişehir'den ayrılınca, Eskişehir'e ikinci kez Vali olarak geldi Kadir Koçdemir.
İkinci gelişi, ilk gelişine göre daha uzun süreli oldu.
Yine...
İkinci gelişi ilk gelişine göre daha tecrübeli oldu. Zira Burdur ve Elazığ'dan sonra üçüncü görev yeriydi Eskişehir.
Yakından tanıyanlar sevdi.
Tanımayanlar ise çekinceli fikir yürüttü.
Son olarak Eskişehir'e yeni atanan Güngör Azim Tuna geldi Vali olarak...
Çanakkale'den sonra ikinci Valilik yeri oldu Eskişehir. Görevine yeni başladığı için herhangi bir yorum elbette yapamıyoruz.
Ancak şu var ki; Eskişehir harita üzerinde önemli bir kent.
Bürokratlar arasında yapılan bir araştırmaya göre de, bürokrasinin öncelikle çalışmayı tercih ettiği iller arasında ikinci sırada bulunuyor.
Buna rağmen...
Eskişehir'e bugüne kadar atanan isimlere baktığınızda, birkaç isim dışında, Eskişehir bu isimlerin ya ilk, ya da ikinci valilik görev yeri olduğu görülüyor.
Ne yalan söyleyelim...
Eskişehir gibi bir kent, Valilikte tecrübe sahibi olmuş isimlerin görev yaptığı yer olması gerekirken, giderek sanki Valilerin tecrübe kazandıkları yer haline geliyor.
Bilmiyoruz? yanlış mı düşünüyoruz?...
.......

Eskişehir'in tapusunu da
TOKİ ye mi versek acaba?
TOKİ Eskişehir'e yeni bir stadyum yapacak.
Yapacağı stadyumun bedeli 107 Milyon TL.
Bunun karşılığında mevcut Atatürk Stadyumunu alıyor.
Eskişehir'in tamamının karşı çıkmasına rağmen yapıyor bunu.
Gerekçe olarak da;
-"Ben bedavaya iş yapmam" diyor.
CHP milletvekili Kazım Kurt mecliste sormuş.
TOKİ de, Kazım Kurt'un sorusuna cevap vermiş.
Demiş ki;
-"Ben bu güne kadar TOKİ olarak Eskişehir'den tamı tamına 870 milyon lira tahsil ettim"
Paraya bak...
Bunun yarısı(ki yarısından da azdır) proje yapımlarına gitse, TOKİ verdiği bu cevaba göre Eskişehir'den bugüne kadar tam 450 milyon TL civarında para kazanmış.
Yani...
Dört Stadyum parasını cebe indirmiş TOKİ.
Şimdi de kalkmış;
-"Ben yeni Stadyum yapacağım ama, bedava yapmam. Mevcut Atatürk Stadyumunu isterim" diyor.
Çünkü.
mevcut Atatürk Stadyumundan da para kazanmayı düşünüyor.
Eskişehir'den bu güne kadar tahsil ettiği para yetmiyormuş gibi, bir de Eskişehir'in en değerli ve paha biçilemez yeri olan mevcut Atatürk Stadyumunu ve çevresinde ki araziyi istiyor.
Ne diyelim?
Oldu olacak Eskişehir'in de tapusunu verelim TOKİ'ye...

........

BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Üç denizci bir denizkızını kurtarır. Deniz kızı bunlara der ki "Biz efsane değiliz, işte görüyorsunuz ama sihirli yaratıklarız. Siz hayatımı kurtardınız. Bende sizin birer dileğinizi gerçekleştireceğim. Dileyin benden ne dilerseniz?
Birinci denizci dilemiş: "Zekamı 2 katına çıkar!
"Hay hay " demiş denizkızı.
Denizci bir anda Japon malı sonar aletinin gerçekte nasıl çalıştığını anlamış, sadece resimlerine bakarak monte etmeye başlamış.
İkinci denizci atılmış: "Benim zekamı 3 katına çıkar!"
"Olur" demiş deniz kızı.
O da bir anda gökyüzüne bakarak dünyanın eğiminde aslında bir sapma olduğuna dair formülü tersten ve Latince kaleme almaya başlamış.
Üçüncü denizci bağırmış: "Benim zekamı 10 katına çıkar!
"Yapamam " demiş denizkızı.
"Yaparsın " demiş, denizci.
"Hayır ne istedigini bilmiyorsun. Ne söylediğini de bilmiyorsun. Her şey değişecek ama her şey. Dünyayı bambaşka bir gözle göreceksin. Eski yaşamınla hiçbir şekilde uzlaşmayacak bir boyuta geçeceksin. Bundan pişman olabilirsin. Dilersen sana 1 milyon dolar vereyim, bundan vazgeç" demiş denizkızı.
"Baska hiçbir isteğim yok, zekamı 10 misli arttır!" demiş, denizci.
"Peki "demiş denizkızı ve üçüncü denizci bir kadına dönüşmüş

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi