1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu ne ego'dur yahu!

 


Sadece Eskişehir’e özgü mü bilemiyorum…


Fakat…


Eskişehir’de sayılarının bir hayli fazla olduğunu yıllardır ve hemen her gün görüyorum.


Ego’dan, Ego’lu insanlardan bahsediyorum.


Şöyle bir baktınız mı etrafınıza, bizleri yönetenlere?


Seçilmişlere, atanmışlara, bir şekilde adı duyulanlara yakından hiç bakabildiniz mi?…


Maşallah egolarından yanlarına yaklaşmak mümkün değil hiçbirinin.


Sadece yönetenler mi?


üniversitelerdeki hocalardan, okul müdürlerine kadar hepsinde bir ego, bir kendini önemseme gırla gidiyor.


En kıytırık oda ve derneğin başkanından tutun da en gereksiz sivil toplum örgütünün yöneticisine kadar sanki bütün dünya etraflarında dönüyor mübarek!


Mutlaka bazılarını ayırmak gerekir ama yanında 500 işçi çalıştıran sanayicisi de ne yazık ki böyle, yanında 20 kişi çalıştıran tüccarı da, yanında 1 tane adamı zor çalıştıran esnafı da aynı şekilde tavan yapmış ego sahibiler…


Sanki Dünya üzerinde 1 tane sanayici, tüccar ve esnaf var, onlar da bunlar.


Sporcusundan sanatçısına, gazetecisinden yazarına kadar sanki egolu insanların bir araya tplandığı bir  kent Eskişehir


“Ben bilirim” diyor her biri…


“Ben önemli bir insanım” havasındalar her zaman. 


“Ben varken başkalarının esamesi bile okunmaz” gösterisinde bulunuyorlar her hareketleriyle…


Neredeyse ve utanmasalar dünya üzerinde her şeyin kendileri ile başladığını, kendileriyle birlikte her şeyin yok olacağını söyleyecekler.


Kısacası…


Eskişehir’de “Ben sizden üstünüm. Ben basit biri değilim. Beni küçümsemeyin” psikolojisinin sürüklemiş olduğu en tepeden en alta kadar bir sürü insan yaşıyor.


Bu durum aslında bu insanların sahip oldukları özelliklerden kaynaklanmıyor.


Bunun nedeni aslında ezik olma korkusundan doğan bir durum.


İşte o yüzden:


Sürekli küçük, başarısız, beceriksiz olmadığını ispatlama çabasında her biri…


Bundan dolayı her ortamda kendinden bahsediyor.


İyi taraflarını dile getirmesinin yanı sıra kötü taraflarını da iyi bir işmiş gibi yücelterek anlatıp duruyor.


üstelik:


Amaçlarının aslında kötü taraflarını temize çıkartmak olduğu apaçık ortada olmasına rağmen yapıyorlar bunu…


Sizi bilmem ama ben kafamı her çevirdiğimde bir egosu tavan yapmış insan görmekten sıkıldım.


Kelime hazinesinde “siz” kelimesi olmayan ve bu güne kadar da bu kelimeyi kullanmaya hiç ihtiyaç duymadığını tahmin ettiğim insanların sürekli “ben” demesi gerçekten bezdirdi.


O yüzden biran önce birileri çıkıp bu insanlara “Dünya sensiz de dönüyor” demeli…


Yoksa, yakında patlayacak olan egolarıyla atmosferimize de zarar verecek bu insanlar!


.....


 


2 yumurta birbirine vurulursa…


 


Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç arasında yaşanan gerginlik, Yeşiltepe’nin planlaması ile ilgili olarak dönülmez bir noktaya taşındı.


Karşılıklı suçlamalar bu iki ismin arasının eskisi gibi olmayacağını açıkça gösteriyor.


Dahası…


Her iki ismin de tavır konusunda geri adım atma niyetlerinin olmadığı anlaşılıyor.


Dün bir dostumuz Büyükşehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen ile Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç arasında zirve yapan gerginlik ve gerilime ilginç bir örnekle yaklaşımda bulundu…


-“Biliyorsun çocukken çok yapardık. 2 yumurtayı birbirine vururduk. Eğer 2 yumurtayı birbirine vurursanız, büyük ihtimalle yumurtalardan birisi kırılır. Az ihtimalle 2 yumurtanın da kırıldığı olmuştur. Ancak, 2 yumurtanın da kırılmayıp sağlam kaldığı görülmemiştir” dedi ve “Bu iş de buraya doğru gidiyor” yorumunda bulundu.


Galiba haklı bu söylediğinde…


çünkü yumurtalar birbirine vurulmaya çoktan başladı.


Ve görünen o ki, birinden biri ya da ikisi de kırılıncaya kadar vurulmaya devam edecek gibi…


Biz ise, hangi yumurtanın kırıldığını ya da ikisinin de kırılıp kırılmadığını sofradan kalktıklarında göreceğiz galiba…


.....


 


Engelli siyaset…


 


Bir belediye başkanı çıkıp “Engelleniyorum” diyorsa, AK Partililerin bu denileni çürütmek için “Engellemiyoruz vallahi” demeleri çare olmaz.


Nitekim olmuyor da…


AK Partililerin yapması gereken, “Engelleniyoruz” diyen belediye başkanlarının bunu söylemelerine dayanak teşkil edebilecek ortamı sağlamaktır.


Bakın şimdi ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.


Odunpazarı Belediyesi güneş enerji sistemi kurup, böylece enerji giderlerini düşünmek istiyor.


üstelik bunu bulduğu hibe parası ile yapacağını söylüyor.


AK Parti meclis çoğunluğu kabul etmiyor bunu.


Etmeme sebebi, pazarlık, yani “O okullara istediğimizi yapmadı, biz de onun istediğini yapmıyoruz” gibi basit ve komik bir gerekçe.


Kabul etsen ne olur?


Büyükşehir belediyesi 40 otobüs alımı için borçlanma yetkisi istiyor.


AK Partililerin çoğunlukta bulunduğu meclis kabul etmiyor bunu.


-“Daha yeni aldın ya” diyor.


Kabul edip, yetkiyi versen ne olur?


Ne kaybedersin ki?


Hiç kimse “40 otobüs aldı” diye gidip Büyükerşen’e oy vermeyi düşünmez.


Hiç kimse, güneş enerjisi kurdu diye “Oyumu kazım kurt’a vereceğim” falan demez.


Fakat…


Böyle komik ve basit Grekçelerle olacak işe de “Olmaz” dersen, bal gibi de engelleyen olursun ki, bu bile sana oy verilmemesinin bir nedeni oluverir.


Halbuki “Olur” desen…


çıkıp “Benim sayemde güneş enerjisi kuruldu. Benim sayemde 40 otobüs alındı” diye hava bile yapabilirsin.


Ama yok…


O yüzden, belediye başkanları çıkıp “Engelleniyoruz” diyorsa bunun nedeni mecliste çoğunlukta bulunan AK Partililerdir.


Bu kadar küçük işlerde bari ver istediklerini de hiç olmazsa “Engelleniyoruz” demenin engelini kaldırmış ol…


 .....


 


Biraz da gülmek lazım


 


Tatile çıkmış bir grup kız arkadaş, beş yıldızlı bir otelin önünden geçerken otelin kapısında; “Yalnızca bayanlar için” yazan bir afiş görürler. Yanlarında eşleri ya da erkek arkadaşları olmadığı için, bu otelde konaklamaya karar verirler. Resepsiyondaki çok yakışıklı genç, oteli kısaca anlatır:


“Otelimiz beş katlıdır. Teker, teker katları çıkın. İstediğiniz katta kalabilirsiniz. Hangi katta ne olduğunu açıklayan küçük tabelalar size yardımcı olacaktır. Yalnız dikkat edin, bir kez üst kata çıktınız mı, bir daha alt kata inemezsiniz.


Kızlar hemen merdivenlere davranırlar. Birinci kattaki tabelada; “Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve vasat tiplidir,” yazmaktadır.


Burun kıvırıp, ikinci kata devam ederler. Buradaki tabela da çok parlak şeyler vaad etmez: “Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve yakışıklıdır.” Kadınlar elbette buna da omuz silkerler.


üçüncü kata geldiklerinde gözlerine üzerinde;”Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve vasat görünümlüdür,” yazan tabela çarpar. Doğal olarak dördüncü katta şanslarını dememeye karar verirler.


4. katta nihayet karşılarına; “Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve yakışıklıdır,” yazan tabela çıkar. Fakat yine de yukarıda bir kat daha olduğunun farkındadırlar ve yukarı çıkmaya karar verirler.


5. katın tabelasında şu yazmaktadır: “Burada erkek falan yok. Bu kat, yalnızca kadınları memnun etmenin bir yolu olmadığını kanıtlamak amacıyla inşaa edilmiştir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi