1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Büyükerşen "Ben Rektör olsaydım, o kararı veren bürokratı anında görevden alırdım"

 


Anadolu üniversitesi Yunus Emre Kampüsü girişinde bulunan ve yıllardır kapıdan giren herkesi karşılayan heykele yapılanları geçtiğimiz gün bu köşede aktarmıştık.


Kısaca hatırlatmak gerekirse, Kampüs girişinde bulunan üç boyutlu Yunus Emre heykelinin dibine, plastikten bekçi kulübesi getirilip dikilmişti


Sanki başka hiçbir yer yokmuş gibi, sırtında odun taşıyan Yunus Emre heykelinin dibine bekçi kulübesi konulmasını eleştirmiş ve şu yorumda bulunmuştuk:


-“Ne yapın edin bu heykeli bir şekilde itibarsız hale getirin” denilse, ancak bu kadarı yapılabilir!


O yüzden…


Bu denli güzel, önemli ve kıymetli bir heykelin dibine plastik kulübe dikme fikrini bulanları can-ı gönülden kutluyoruz!


Yazıktır günahtır…


Dahası…


üniversiteye de, Kampüse de, Sanat’a da, Yunus’a da, insanların o heykel ile canlanan anılarına da yapılmış büyük bir ayıptır!”


Kampüse Yunus Emre ismini bizzat veren ve ilk iş olarak da kampüs girişine Yunus Emre’nin sırtında odun taşıyan heykelinin dikilmesini isteyen zamanın rektörü Yılmaz Büyükerşen’e sorduk meseleyi “Duydunuz mu?” diye…


Duyduğunu ve fotoğraflardan görüp, çok üzüldüğünü söyledi önce…


Ardından…


Söz konusu heykelin özel ve mesaj yüklü bir heykel olduğunu söyleyerek “Heykel’in ön kaidesinde Yunus’un “İlim ilim bilmektir” dizesi, yan kaidede yine Yunus’un “Sevelim Sevilelim Dünya Kimseye Kalmaz” sözü, diğer kaidede ise “Doğru Olmayan Odun Bile Bu Kapıya layık değildir” sözü yer alır. Bu anlamlı heykel, kampüsten her giren öğrenci, öğretim üyesi. Memur, işçi ve tüm ziyaretçileri her gün verdiği anlamlı mesajlarıyla birlikte karşılar.” dedi.


Getirip, arkasına plastik bekçi kulübesi konulmasını nasıl karşıladığını sorduk:


-“Son derece çirkin bir karar.  Eğer ben Rektör olsaydım, bunu yapan bürokratı anında görevden alırdım.”diyerek tamamladı sözlerini…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


AK Parti’de bugün konuşmaya başladılar ama geçmiş olsun!


 


AK Parti Eskişehir’de çok ama çok yanlışlar yapıldı.


Hem de taa kuruluşundan itibaren başladı bu yanlışlar.


Belirlenen aday isimlerinden tutun da, hazırlanan milletvekili listelerine, yapılan atamalara kadar yanlış üzerine yanlış adeta birbirini izledi.


Partiye egemen olan gruplar ve vakıflardan, belediye meclis üyelerinin belirlenmesine, temayül yoklama sonuçlarının bir kenara atılmasından, milletvekilleri ve yönetimlerin arasında yaşanan uyumsuzluklara kadar her şey yanlış başladı, yanlış devam etti…


Partide bir kişi de çıkıp “Bunlar yanlış” demedi iyi mi?


Bir kişi de çıkıp “Yanlışa yanlış demezsek partiye ihanet etmiş oluruz” diyemedi.


Parti suçu işleme korku ve endişesi, manevi korkuların bile önüne geçiverdi.


Kimse konuşamadı!


Kimse sesini yükseltemedi!


Hiç kimse “Bu yapılanlar yanlış kardeşim!”diyemedi.


çünkü herkesin bir planı, bir beklentisi vardı.


Doğru’yu söylemek bu gelecek beklentisini resmen tehlikeye atmaktı ki, bunun hiç mi hiç gereği de yoktu ve sırası da değildi.


-“Ne gereği var şimdi çıkıp doğruları söylemenin” dedi hepsi…


-“Doğrucu Davut sadece ben miyim ki çıkıp yanlışları söyleyeyim?” dedi.


Şimdi bazı AK partililer sağda solda konuşuyor…


-“Orada o yapılmamalıydı, burada bunun yapılması yanlıştı” diye…


Bakıyoruz konuşanlara, partinin kendisine sağlayacağı gelecek beklentisini tamamen yitirmiş isimler.


“Geçmiş olsun. İş işten geçti” diyoruz hepsine… “Zamanında konuşacaktınız” diye özellikle söylüyoruz…


Fakat…


En küçüğünden bir göreve bugün atansalar, sağda solda konuşmaya başlayanların yarın susacağını ve yine yanlış’a yanlış demeyeceğini de çok iyi biliyoruz…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


CHP’de şef ne derse o olur!


 


Her CHP’linin bize sorduğu, bizim de her gördüğümüz CHP’liye sorduğumuz bir soru var…


-“Kim il başkanı olacak?”


Sorunun cevabını bugünden söylemek zor olduğu için bu soruya yanıt vermek de bir o kadar zor.


Ancak.


Dün aynı soruyu sorduğumuz bir CHP’li şunu söyledi:


-“Şef ne ders o olacak”


Bunun ne anlama geldiğini sorduğumuzda ise şöyle devam etti:


-“Biliyorsun Eskişehir’deki CHP’de her zaman  Şef’in Kuralları geçerli” cevabını verdi…
-“Neymiş o şefin kuralları?” diye sorduğumuzda ise sözünü ettiği Şefin Kurallarının ilk 3 maddesini bir çırpıda şöyle sıraladı:
1. Şef haklıdır.
2. Şef daima haklıdır.
3. Şefin haksız olduğu durumlarda 1. Ve 2. Maddeler geçerlidir.
 


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Biraz da gülmek lazım


Tatile çıkmış bir grup kız arkadaş, beş yıldızlı bir otelin önünden geçerken otelin kapısında; “Yalnızca bayanlar için” yazan bir afiş görürler. Yanlarında eşleri ya da erkek arkadaşları olmadığı için, bu otelde konaklamaya karar verirler. Resepsiyondaki çok yakışıklı genç, oteli kısaca anlatır:


“Otelimiz beş katlıdır. Teker, teker katları çıkın. İstediğiniz katta kalabilirsiniz. Hangi katta ne olduğunu açıklayan küçük tabelalar size yardımcı olacaktır. Yalnız dikkat edin, bir kez üst kata çıktınız mı, bir daha alt kata inemezsiniz.


Kızlar hemen merdivenlere davranırlar. Birinci kattaki tabelada; “Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve vasat tiplidir,” yazmaktadır.


Burun kıvırıp, ikinci kata devam ederler. Buradaki tabela da çok parlak şeyler vaad etmez: “Bu kattaki erkeklerin hepsi kısa boylu ve yakışıklıdır.” Kadınlar elbette buna da omuz silkerler.


üçüncü kata geldiklerinde gözlerine üzerinde;”Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve vasat görünümlüdür,” yazan tabela çarpar. Doğal olarak dördüncü katta şanslarını dememeye karar verirler.


4. katta nihayet karşılarına; “Bu kattaki erkeklerin hepsi uzun boylu ve yakışıklıdır,” yazan tabela çıkar. Fakat yine de yukarıda bir kat daha olduğunun farkındadırlar ve yukarı çıkmaya karar verirler.


5. katın tabelasında şu yazmaktadır: “Burada erkek falan yok. Bu kat, yalnızca kadınları memnun etmenin bir yolu olmadığını kanıtlamak amacıyla inşaa edilmiştir.”


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi