'Açıkça' söylemek istiyorum.
Gençlerbirliği maçını sıcacık yerde, çay-kahve ve Lig TV hizmetinin verildiği basın tribününden izlemedim.
"Açık tribünden" izledim.
Yani yağan aşırı yağmurla ıslanan 7-8 bin kişiden birisi de bendim.
Neden böyle bir seçim yaptım, anlam veremiyorum!
Ancak orasının ruhu, havası, insanları çok başka!
Belki bundandır.
Ya da küçüklüğümüzden beri, kaçak köçek girdiğimiz yer olduğu için, daha çekici geliyordur, kim bilir.
***
Neyse;
Mevzuya gelelim.
Malum, Büyükerşen açık tribün ile ilgili öyle bir laf etti ki, konuyla ilgili dinmiş rüzgârı fırtınaya çevirecek cinsten.
Çünkü Büyükerşen bu işin neticeye varması için atılacak adımı gösteriyor.
"Bakanlık, bizden tribünün üzerini kapatmamızı talep etsin, yerine getirelim" diyor.
Yani tribünün üzerinin kapatılması bir yazılı kâğıda bakıyor.
Ancak, belediye o kâğıdı henüz görmüş değil.
Böyle olunca da Yılmaz Hoca; "başkasının evinde nasıl tadilat yapayım" diyor.
Haklı!
***
Büyükerşen'i bu konuda üzen taraf, yönetim tarafından sürekli sarf edilen "yapan olmazsa biz yaparız" yönündeki sözleri.
Hani birde, geçen maçta da hep birlikte bağırdığımız, "Açığın üstünü kapatmayan utansın" sloganları!
Bu söylemler yerine icraat istiyor Büyükerşen.
Yönetimi sağda solda laf edeceğine, bakanlık nezdinde girişim yapmaya çağırıyor.
Gerisinin ise zaten belediye yatırım programında yer aldığına dikkat çekiyor.
***
Meseleyle ilgili, birde yönetimi dinlemekte fayda var.
Ancak, bu işin çözümü Büyükerşen'in dediği kadar bir dilekçeye bakıyorsa, taraftar gerçekten o sağanak altında çile çekiyor demektir.
Hem de göz göre göre...