
Seda Kağıtcı
Sahte hayatlar...
Her şey sahte... Diplomalar... Dostluklar...
İlişkiler... Evlilikler... Sahte yüzler, sahte yürekler, sahte gülüşler, sahte gözyaşları... Atsan atılmaz, satsan satılmaz, hangi yüzüne bakacağını bilmediğin, iki çift laf etsen ziyan sayacağın insanlar sahte.
Sahte konuşmalar...
Dinliyormuş gibi yapıp sahte dinlemeler... Aslında hiç umrunda olmayan sahte ilgilenmeler... Samimiyetten uzak, yapmacık, sahte tokalaşmalar... İnsanlar mı değişti, hayat mı insanları bu denli değişmeye zorladı acaba? Kimbilir belki onlar hayattan bir sürü darbe yemiş, sırtından vurulmuş olanlardı. Kimbilir neler yaşadılar, kimbilir canları nasıl yandı da artık bencil olmayı seçtiler. Aşklar sahte, sevgiler sahte, meslekler sahte, yaşanan hayatlar, kimlikler sahte. Bu bozuk düzende sanal alemde yaşanan herşey sahte...
Adalet yok... Katakulli çok. İlişkiler menfaate dayalı. Çıkar uğruna insanlar artık ne yapacaklarını şaşırdı. Güzellik yok, görünüş sahte. Doğallık yok sosyal medyada herşey filtre. Mutluluk yok, mış gibi görünüp, göz boyanıyor millete karşı sadece.
Esnaf sahte. Satılan mal sahte. Yiyecek içecek değiştirilmiş, insan hayatı ucuz mu ucuz bu ülkede. Siyasiler sahte. Diplomalar sahte, doktorlar sahte...
Doktor sanıyorsun. Doktor çıkmıyor. Adam sanıyorsun adam çıkmıyor. Kadın sanıyorsun, erkek çıkıyor. Aşık sanıyorsun, iş ciddiye binince kaçıp gidiyor. Giriyor bir deliğe çıkmıyor. Bu sefer en iyisi tek tabanca olmak diyor ve yalnızlığı seçiyorsun çünkü kimseye güvenmiyorsun. Alıyorsun bir kedi, oh mis keyfine bakıyorsun. Ne sinir kalıyor ne stres. Yansın dünya, sabahlar olmasın. Vur patlasın, çal oynasın. Bu hayatta bir kere adın çıkacağına, canın çıksın...