1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Büyükerşen'in karşısına çıkartılacak aday...

Kolay değil; tam 3 dönemdir Büyükşehir belediye başkanlığı görevini yürütüyor Yılmaz Büyükerşen.
Dördüncü dönemi de yolda sayılır.
Önümüzdeki mahalli seçimlerde, Büyükşehir Belediye Başkanlığı için şansı en yüksek olan isim.
Böylesine bir isim karşısında, iktidar partisinin aday sıkıntısı yaşaması gayet doğal.
Zira...
Aday ismi açıklanır açıklanmaz, doğal bir kıyaslama muhakkak yapılacak.
Hemen herkes...
İktidar partisi adayını açıkladığı gün, açıklanan adayın Büyükerşen karşısında şansının olup olmadığı herkes tarafından ölçülüp biçilecek.
Açıklanacak olan ismin, daha ilk günden "Büyükerşen karşısında hiç mi hiç şansı yok" değerlendirmesine tabi tutulması belki de , daha seçim yapılmadan, seçim sonucunu işaret edecek.
İşte o yüzden...
İktidar partisi Eskişehir'de "Büyükerşen karşısında hiç mi hiç şansı yok" değerlendirmesine muhatap olacak bir aday gösterme lüksü yok.
İktidar partisi Eskişehir'de en azından; "Seçimi kazanamasa da Büyükerşen ile yarışır" algısını yaratacak bir aday bulup, açıklamak zorunda.
Bu ismi bulabilir ise, Eskişehir'de seçim sonuçları merakla beklenir hale gelir.
Bu olmaz ise...
AK parti adayını açıkladığı gün, seçim sonucu da ortaya çıkmış olur ki, bu sonuç sandıkların açılmasını bile beklemeden ortaya çıkmış bir sonuç olacaktır.
----------------------------
Eskişehir'den alınan dava...
Adliye muhabirliği yaptığımız yıllarda, Eskişehir dışından da davalar gelirdi.
Genelde Urfa ve Güneydoğu illerinde meydana elen kan davasına bağlı olayların davalarıydı bunlar.
Aşiretler arası işlenen cinayetlerin davaları, can güvenliği nedeniyle başka bir şehre alınır, o şehirlerden biri de Eskişehir olurdu.
Genelde bitmezdi bu davalar.
Uzadıkça uzardı.
Zira...
Mahkeme heyeti her duruşmada bir evrak talebinde bulunur, o evrak da suçun işlendiği şehirden bir türlü gelmeyi bilmezdi.
Mahkeme keşif kararı alır ancak, suçun işlendiği şehirde keşif bir türlü yapılamazdı.
Suçun işlendiği şehir, davanın başka bir şehre alınmasından dolayı son derece rahatlardı.
Her duruşma öncesi ve sonrasında, tarafların birbirleriyle kavga etmeleri, hatta birbirlerini yaralayıp öldürmeleri böylece önlenmiş olurdu ama...
Davanın başka bir şehre alınmasıyla, Adalet geciktikçe gecikirdi.
Kısacası...
Olaylar daha da büyümesin, taraflar birbirine zarar vermesin ve şehrin huzuru daha da bozulmasın gerekçesiyle başka bir şehre alınan davalar, sadece olayın gerçekleştiği şehirde ki yöneticileri kurtarırdı.
Adaleti arayan davanın tarafları ise, başka şehirlerde yıllarını "Dava sonuçlansın" diye geçirirdi.
Eskişehir'de, Gezi olayları sırasında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın davasının Kayseri'ye alındı haberini duyunca, muhabirlik yıllarımız geldi aklımıza.
Şimdi ne olacak biliyor musunuz?
Öncelikle...
Davanın Kayseri'ye alınması sonrasında, Eskişehirli yöneticiler "Dava Eskişehir'den gitti" diye derin bir Oh çekecek.
Ardından...
Kayseri'ye alınan dava, sırf yazışmalarda ki zaman kaybı yüzünden uzadıkça uzayacak.
Muhtemelen adalet gecikecek.
Hem de, ortada kan davası da yokken...
-----------------------------
Cindoruk'u anlatalım mı?
Yaşayan en önemli siyasetçilerden biridir Hüsamettin Cindoruk.
Cumhuriyet dönemi siyasetinin de canlı belleğidir.
Yassıada yargılamalarında, Demokrat Parti Milletvetvekillerini Avukat olarak savunmuş,yaptığı savunma sırasında Yüksek Adalet Divanına hakaret ettiği gerekçesiyle 2,5 ay, Balmumcu Sıkıyönetim cezaevinde tutuklu yatmıştır.
Dahası...
12 Eylül darbesi sonrasında, Askeri mahkeme kararıyla Zincirbozan'da 4 ay tutuklu kalmıştır.
50'li yıllarda girdiği siyaset yaşamı boyunca, parti kuruculuğundan Genel Başkanlığa, Milletvekilliğinden TBMM Başkanlığına hatta Özal'ın ölümü sonrasında Cumhurbaşkanlığına vekâlet etmeye kadar hemen her görevi sığdırmış bir isimdir.
Hasan Polatkan'ın, baldızının kızı ile evlenmiştir.
Hatipliği iyidir.
Siyasette pek de şahit olmadığımız davranışların timsali olmuştur.
Demirel'in siyasi yasağı kalkar kalkmaz "Bu Genel Başkanlık bana emanetti" diyerek, görevini tereddüt bile etmeden devretmiştir.
Demirel Cumhurbaşkanı olduğunda, onca baskıya rağmen sırf kriz çıkarmama adına, DYP genel Başkanı olma çabası içine girmemiştir.
Genel Başkanı olduğu DTP nin koalisyon ortağı olduğu dönemde, hükümette Başbakan yardımcısı olma imkanı elindeyken, Genel Başkan olarak kalmayı tercih edip, Kırmızı plakayı ret etmiştir.
TBMM Başkanı seçildiğinde 16 Kasım 1991 tarihinde yaptığı teşekkür konuşması, bu gün dahi ülkenin ihtiyaç duyduğu sözleri içerir.
Muhalefet söylemleri akılcı, konuşması akıcıdır.
Eleştirisinde ince mizah vardır.
Demokratlığı ispatlıdır.
Kolay sinirlenmez.
Sözcükleri hakaret içermez.
Düşmanı pek yoktur.
Bir şey söylüyorsa, mutlaka gerekçesi vardır ve o gerekçeye inanmıştır.
Aktif siyasete nokta koymasına rağmen hala sözü dinlenir, hala saygı görür.
Tüm bu anlattıklarımız bir yana...
Bizim için en önemli özelliği nedir biliyor musunuz?
Hüsamettin Cindoruk siyasi yaşamı boyunca, kendi ile ilgili yazılanlardan dolayı hiç bir Gazeteye tekzip göndermemiş, hiç bir gazeteci hakkında dava açmamıştır.
Yazılanlar yalan da olsa, kendisine aleni hakaret de içerse, bu yola hiç başvurmamış, tıpkı Demirel gibi yazılıp çizilenleri sineye çekmiştir.
Hatta...
Hakkında yazı yazdığı Gazeteciyi yok etmek için "size resmen hakaret etmiş.Verin bize vekaleti, dava açıp O'nu bir güzel mahvedelim" diye kendisini arayıp baskı yapanlara, "Ben 60 yılı aşan siyasi yaşamım boyunca her gazeteciyi saygın bildim.Ne dava açtım de tekzip gönderdim.Bundan sonra da yapmam.Benim için her gazeteci saygındır." Deme kadirşinaslığı ve olgunluğuna sahip bir insandır.
Evet...
Hüsamettin Cindoruk iyi bir insan, iyi bir siyasetçidir.
En azından...
Gazetecinin yazdığı yazıyı, o'na bir ders verme adına fırsat görenleri memnun etmediği için iyi bir siyasetçidir.
60 yıllık inancından vaz geçmediği için, iyi bir insandır Cindoruk.
Yine en azından...
"Sana hakaret etti. İzin ver ipini çekelim" diye fırsat kollayanlara yol vermediği için dürüsttür, ilkelidir Cindoruk...
------------------------------------
Davet edildim ve gittim
-"Ne yardan ne serden geçebiliyor" diye bir yazı kaleme almıştık Bekir Sıtkı Saraç ile ilgili.
Bir taraftan CHP'ye üye olmak istediğini, diğer taraftan da il başkanlığı yaptığı partiden bağlarını kopartamadığını yazmıştık.
Aradı Bekir Sıtkı Saraç.
CHP'ye üye olma meselesini doğruladı önce.
Demokrat Parti il kongresine katılma meselesini de şu sözlerle ifade etti;
-"Ben hem yazılı hem de sözlü olarak Demokrat Parti il kongresine davet edildim. Davete icabet ederek kongreye katıldım. Bu durum birinden birini tercih edemiyor anlamına gelmemeli. Kaldı ki, il başkanlı ve milletvekili adaylığı yaptığım bir partiyi de kolayca kestirip atamam" dedi.
Yorum yapmıyoruz söyledikleri ile ilgili.
Sadece söylediklerini aktarıyoruz Bekir Sıtkı Saraç'ın...
---------------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Aslan bir süre için karşıdaki ormana ziyaret yapacakmış. hayvanlara toplanmalarını yerine vekil seçeceğini duyurmuş, bütün hayvanlar toplanmış, aslan bir kayanın üzerine çıkmış hayvanlara seslenmiş ben bir süre ormandan ayrılacağım, bu süre içinde can dostum tilki size krallık yapacak onun emrinden çıkana gelince hesap sorarım diye kükremiş ve yola koyulmuş. Ertesi gün tilki ormanda gezerken bakmış bir çakal gidiyor,yanaşmış ve ona bir parmak atmış,çakal hışımla dönmüş bakmış kral vekili tilki sesini çıkaramamış.
Tilki az ilerde de bir kurt görmüş sessizce yaklaşmış bir parmakta kurda atmış kurt hışımla dönmüş bakmış kral vekili tilki sesini çıkaramamış.
Tilki havalı havalı yürümeye devam ederken bakmış bir ayı yine sessizce yaklaşmış bir parmakta ayıya atmış, ayı hırsla geriye dönmüş tilkiyi şöyle bir tutmuş çevirmiş arkasını tilkiyi bir güzel al takke ver külah yaptıktan sonrada fırlatıp atmış.
Tilki canı yanmış şekilde kalkmış ayağa:
-Allahın ayısı bir kez olsun da toplantıya katıl be...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi