1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Büyükşehir belediyesi ve ETİ "Türkiye'nin en itibarlıları" arasında...

İtibar Group bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye İtibar Akademisi tarafından bu yıl 8’ncisi gerçekleştirilen İtibar Endeksi Araştırmalarının sonuçları açıklanmış.
Türkiye genelinde, 78 kentte 12 bin kişi aranarak yapılmış araştırma.
Verilen cevaplar Yıldız Teknik üniversitesi İstatistik bölümü üyelerinin oluşturduğu bir birim tarafından değerlendirilip, rapor haline getirilmiş,
Böylece 30 Ayrı sektörde en itibarlı şirketler ve belediyeler belirlenmiş.
Bu belirleme neticesinde Eskişehir büyükşehir belediyesi, Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa, ve Konya ile birlikte en itibarlı Büyükşehir Belediyesi seçilirken, Kadıköy, Nilüfer, Şişli ve Ovacık ise en itibarlı ilçe belediyeleri olarak belirlenmiş…
En itibarlı şirketler belirlemesinde ise Eskişehirli ETİ firması 3 ayrı grupta, yani Gıda, Unlu Mamuller ile Şekerleme ve çikolata gruplarında Türkiye’nin en itibarlı firmalarından biri olarak tespit edilmiş…
Sonuç olarak…
Eskişehir Türkiye’nin İtibar Endeksi’nde hem Büyükşehir Belediyesi hem de ETİ markası ile yer almış…
Bu durum gerek Büyükşehir belediyesi ve gerekse ETİ firması için olduğu kadar, Eskişehir ve Eskişehir’de yaşayanlar  açısından da gurur kaynağı olsa gerek…


.....


 


Makamlar insanlara, insanlar


makamlara yakışmaz, yakıştırılmaz oldu…


Babam Atatürk Caddesi üzerinde halen faaliyete devam eden Orman Müdürlüğünde çalışır, biz de hemen arkasında bulunan lojmanlarında otururduk.
çocukluğumuz orada geçti.
Bana göre makamı en büyük insan Orman Bölge Müdürüydü…
Bir kere herkesin üzerindeydi.
çok güçlü, çok kudretli gibi gelirdi bize.
Bazen lojmandan çıkıp ofisine geçerken diğer çocuklarla birlikte denk geldiğimizde bize sorular sorar, yüzüne dahi bakma cesareti gösteremeyip, yere bakarak cevap verirdik.
Bir gün Orman lokaline vali’nin geleceği söylendi.
Hayatımızda hiç vali görmemiştik.
Halbuki Vali konağı ile lojmanın arası 100 metre bile değildi.
çocuklarla birlikte oyunlardan vazgeçip beklemeye başladık gelecek olan valiyi.
Sonunda siyah aracıyla geldi. İndi ve lokale girdi.
Görmüştük valiyi ya, sanki imkansız bir olaya tanık olmuşçasına her önümüze gelene “biz bugün Valiyi gördük” müjdesini hatırlıyoruz.
O yaşlarda öğretmenler, Doktorlar,  Profesörler, subaylar, Emniyet mensupları ve müdürleri devasa makamlarda bulunan devasa adamlardı gözümüzde.
“çocukluk işte!” diyeceğiz ama değil işte!
Zira saydığımız görevlerde bulunanlar,  çevremizdeki büyükler için de aynı itibar,  önem ve anlam taşıyordu.
Kısacası…
Devletin kudreti üzerlerine işlemişti her birinin.
Karşıdan gördüğünüzde devletin kendisini de görmeniz mümkündü.
Ne yazıktır ki, yıllar geçtikçe bürokrasi siyasetin kurbanı olmaya başladı.
Devletin üzerine sindiği o makamlar ile o makamda bulunan, o önemli ve kudretli insanların üzerine, iktidar partilerinin siyasi etsi ve müdahaleleri sinmeye başladı.
Gelinen noktada hiçbir görevin o eski hissi, etkisi ve itibarı kalmadı.
Kurum müdürlerinden tutun da, subaylara, Profesörlere, Valilere kadar hemen her makamı işgal edenler, devletin değil de hükümetin emir ve talimatlarını yerine getirmek zorunda bırakıldı.
Süreç ilerledikçe bu makamlar, devlet yerine hükümetlerin emri ile hareket eden, bunu yapmaktan pek de şikâyetçi olmayan, kısacası doğruya “doğru”, yanlışa “yanlış” diyemeyen, dediği anda ise ipi anında kesiliveren makamlara dönüştü.
Son düzlükte bu makamlara Milletvekilliği de eklendi.

Zira…
Milletvekilliği de tıpkı diğer saydığımız makamlar gibi eski önemi ve etkisi olmayan, sadece maaşları ve dokunulmazlıkları ile sınırlı, mecliste parmak indirip kaldıran bir görevden ibaret hale geliverdi…
Netice itibarıyla…
öylesine bir hale geldi ki mesele, ne makamlar insana, ne de insanlar makamlara yakışmaz, yakıştırılmaz oldu.
Valilerin eski kaymakam adayları, Profesörlerin eski asistanları, doktorların eski sağlık memurları, Milletvekillerinin eski mahalle delegeleri kadar önemi ve etkisi kalmadı…


.....


Onlar sayı yapmayı öğretti biz saymayı öğrenemedik…


Japon Otomobil üreticisi olan Toyota, yüzde yüz basket atabilen bir robot geliştirmiş.
İnsan görünümünde olan robot, mesafe ne olursa olsun eline verilen basket topunu bulunduğu mesafeden sayı yapıyormuş.
Topun ağırlığını, çemberin açılarını ve mesafenin uzaklığını kendi ayarlayabilen robot şimdilik, sadece eline verilen topu sayı yapabiliyormuş.
Süreç içinde koşabilen ve insan gibi basketbol oynayabilen bir şekle bürünecekmiş…
Ne diyelim?
Japonlar icat ettikleri robot basketbolcuya yüzde yüz sayı atmasını öğretmiş…
Biz seçimin üzerinden 15 gün geçmesine rağmen hala oyları sayamadık…


.....


Belediyeler umarım bunu fırsat bilmez…


Ekonomik sıkıntı kurumları de etkiliyor.
Etkilenen kurumlar arasında da belediyeler geliyor.
Her belediyenin ciddi borcu var.
Her belediyenin ciddi gelir kapısı da emlak vergileri.
önümüzdeki süreçte emlak vergi oranları yeniden belirlenecek.
Belediyeler borç çok, para yok gerekçesiyle umarım bu oranları kabul edilir fiyatın üzerinde belirlemez.
Zira…
Belediyelerde olmayan para neticede vatandaşta da yok…
Hatta…
Belediyelerde olan borç, vatandaşta da mevcut…
Umarız yeniden belirlenecek olan emlak vergi oranları bu denge göz önünde bulundurularak tespit edilir.


.....


 


Biraz da gülmek lazım


İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen
-"çocuklar konu serbest, hayvan resimleri çizin bakayım" dedi.
10 dakika sonra küçük Ahmet el kaldırdı. öğretmen yanına geldi. Resim kağıdının üzerinde bir sinek duruyordu. çocuğun bu sinekten şikayetçi olduğunu zanneden öğretmen eliyle sineği kovaladı ama hayvan hiç hareket etmedi. Biraz daha dikkatli bakınca da sineğin gerçek olmadığını fark etti. Bu bir sinek resmiydi. öğretmen şaşkınlıkla sordu;
-Sen mi yaptın oğlum bu resmi?
-Evet öğretmenim.
-Peki bir de at resmi yap bakayım.
Küçük Ahmet öyle bir at resmi çizdi ki, at, sanki kağıttan fırlayıp çıkacak. O kadar canlı. Şaşıran öğretmen:
-Yavrum beni hemen babana götür. Sen müthiş bir yeteneksin. Burada harcanmaman gerekir. Derhal güzel sanatlara transfer olman lazım. Babanla konuşmalıyım, dedi.
Son dersten sonra Ahmetle beraber yola koyuldular. Dar bir patikadan bir gecekonduya geldiler. İçerde, yatakta, dizlerini karnına çekmiş, üzerinde yorganı bir adam yatıyordu. öğretmen konuşmaya başladı;
-Geçmiş olsun efendim.
-Teşekkürler.
-Ben oğlunuzun...
-Allah kahretsin oğlumu.
-Aman böyle söylemeyin, yaptığı resimler...
-Onun yaptığı resimler yerin dibine batsın.
-Ama beyefendi böyle yetenekli bir çocuğun...
-Yeteneğine başlatmayın şimdi.
-Peki ne oldu, niçin böyle kızgınsınız oğlunuza?
-Neden olacak, dün gece eve biraz çakırkeyif geldim. Bu eşşoğlu sobanın üzerine çıplak kadın resmi çizmiş. Resmen yaktı benii...

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi