
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
CHP'nin açmadığı Halkevleri, Ataç'ın başarısının altında yatan Belde evleri...
Halk TV'de ünlü sanatçı Metin Akpınar'ın söylediklerini izliyoruz.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin politikalarını eleştiriyor.
Bu arada söylemiş olduğu çok önemli bir tespiti de dile getiriyor Metin Akpınar:
-"Cumhuriyet Halk Partisi Halk'tan uzaklaştı"
Bu tespite nasıl ulaştığını da başlıyor anlatmaya:
-"Bakın, Bülent Ecevit herkes için umut olmuştu. O umudu doğuran da 'Halkçı' oluşuydu. Şimdi ben merak ediyorum? Bu CHP Halkevlerini niçin yeniden hayata geçirmez? Ben Halkevleri ile büyümüş biriyim. O Halk evlerinde folklor da vardı, siyaset de. El becerileri de vardı, spor da. CHP, halkla direk temas edebileceği bu Halkevlerini yeniden hayata geçirmedi. Halbuki CHP'nin Halkevleri modelini kendine model alan cemaatler, 'Işık evleri' adı altında örgütlendi ve halkla direkt temas kurdu"
Metin Akpınar şöyle bağlıyor sözlerini:
-"Halka direk temas kuracak projeleriniz yoksa Halka inemezsiniz. Halka inemezseniz oy alamazsınız. Hatta halktan niçin oy alamadığınızın cevabını dahi bulamazsınız. Tıpkı bugün CHP nin yaşadığı durum gibi olursun"
CHP HALKA ULAŞAMIYOR...
Galiba, CHP'nin halkın belli bir kesiminden niçin oy alamadığının altında, Metin Akpınar'ın da üzerini çizdiği bu gerçek yatıyor.
Zira...
CHP, Halkın büyük çoğunluğunu oluşturan yoksul, dar ve sabit gelirli insanların oylarını alamıyor.
Üstelik...
Mevcut olumlu şartlara rağmen bu oyları partisinde toplayamıyor.
Nedeni ortada.
CHP, bu insanlara ulaşamıyor. Onlarla aynı frekansı yakalayamıyor.
Bu insanlarla bir türlü bu irtibatı kuramadığı için sinirlenip, oy vermeyen insanları aşağılama yoluna gidiyor ki, asıl felaket bununla başlıyor.
Sonuç olarak.
"Geri zekâlı" tabir ettiği kesimin bile oyunu almayı başaramayan bir parti konumuna düşüyor.
TUZUKURULARIN DEĞİL DE HALKIN PARTİSİ OLMAK...
Halbuki CHP'nin elinde, kendisine bu güne kadar bir türlü oy vermeyen bu insanlara ulaşacak enstrümanlar var.
Birincisi, partinin siyasi tarihten gelen misyonu.
Yani, Tuzu kuruların değil de "Halkın partisi" olma geleneği.
Sadece bu geleneği hatırlatacak, CHP'nin ezilenlerin ve yoksulların umudu olduğunu destekleyecek bazı toplumsal projeleri hayata geçirmesi gerekiyor.
CHP'nin geçmişte uygulamış olduğu Halkevleri projesi, aslında bu iş için biçilmiş bir kaftan niteliğinde.
Ama nedendir bilinmez, halkevleri projesini cemaatler bile örnek alıp, farklı isimler altında yıllardır uygularken, CHP'yi CHP yapan proje, asıl sahibi tarafından bir türlü yeniden hayata geçirilmiyor.
AHMET ATAÇ VE BELDE EVLERİ...
Çok yakın bir zamanda mahalli seçimler yapıldı Eskişehir'de.
CHP merkezi kazandı ama, ilçeleri kaybetti.
AK parti ise, ilçeleri kazandı ama merkezi kaybetti.
Dolayısıyla her iki partinin de, seçimlerden tam anlamıyla başarılı çıktığını söylemek zor.
Ama şu da bir gerçek ki; yapılan mahalli seçimlerde "Başarı" anlamında en dikkati çeken sonuç, Tepebaşı'nda Ahmet Ataç'ın aldığı sonuç oldu.
Zira...
Ahmet Ataç Tepebaşı Belgesinde hem rakip partilerin adaylarından, hem kendi Belediye Meclisinden hem de kendi partisinin seçim kazanmış büyükşehir adayından daha fazla oy alarak seçimi tamamladı.
Peki, neydi Ahmet Ataç'ı bu denli başarılı kılan etken?
Hemen söyleyelim: bize göre kesinlikle Belde Evleriydi.
Tıpkı, CHP'nin Halkevleri modelinin benzeri bir model ile 20'den fazla mahallede kurulup faaliyet gösteren Belde evleri, 50-60 Bin ev kadınına 5 yıl boyunca hizmet verdi.
Sporundan, el becerilerine kadar ücretsiz kurs alabilmek için Belde evlerini dolduran kadınlar, direkt olarak Belediye yönetimi ve Başkanı ile diyalog kurma imkanı buldu.
Evden dışarıya çıkmayan kadınlar, Belde evlerini adeta ikinci evleri bildi.
Aralarında samimi dostluklar, muteber arkadaşlıklar başladı.
Yeri geldi Belediye yönetimi ve başkanı onları yönlendirdi, yeri geldi onlar Belediye yönetimi ve Başkanını yönlendirdi.
Kadınlar Belediye Başkanını daha iyi anlayıp sevdi, belediye başkanı halkın çoğunluğunu oluşturan bu kadınları daha iyi anlamaya başladı.
Kısacası...
Ahmet Ataç'ın Belediye Başkanı olarak halka inmesi, halkın dilinden anlaması ve halkıyla aynı frekansı yakalamasında Belde evlerinin büyük payı oldu.
Hala da olmaya devam ediyor.
Sonuç olarak...
300 Bin nüfuslu bir Belediye'de bu yapılabiliyor ve başarılı sonuç alınabiliyorsa, halka inebilme adına bir benzeri de CHP tarafından rahatlıkla yapılabilir.
Yapılmıyorsa...
Yani, halka inebilme adına var olan ve gçmişte başarıyla uygulanan projeler dahi hayata geçirilmiyorsa...
Kusura bakmayın ama bu CHP'nin amacı halka falan inmek değil, mevcut durumu korumaktan ibarettir...
Amaç bu olduğu sürece, CHP ne iktidar yüzü görecek, ne de o halkı anlayabilecektir.
Kendini halka bir türlü anlatamıyor olması da, işin cabası olacaktır...
---------------------------------
Bu iş böyle gitmeyecek zaten...
Mahalli seçim sonuçları Eskişehir'de enteresan bir tablo ortaya çıkarttı.
Merkezi CHP, İlçeleri ise AK parti kazandı.
Haliyle...
Büyükşehir belediye Başkanı CHP'li, Büyükşehir Belediye Meclisi ise AK Partili oldu.
Ve ortaya çıkan bu tablo, daha sandıkların sayımı tamamlanır tamamlanmaz "Bu meclisten pek iş çıkmaz" yorumlarının yapılmasına yol açtı.
Büyükşehir meclisinin daha ilk toplantısında yaşanan olaylar da üzerine eklenince...
"Bu meclisten pek iş çıkmaz" yorumları daha da geçerlilik kazanır bir hale geldi.
Ancak...
Büyükşehir Belediye meclisinde oluşan bu tablonun 5 yıl boyunca böyle gitmeyeceği ortada.
Yani...
Bu güne kadar olanları görüp de "Bundan sonra da bu şekilde devam eder" demek son derece yanlış.
Zira...
Bir seçim yapılmış.
Bir tarafta...
Seçimi merkezde CHP kazanmış ama ilçeleri kazanamayışının ve bu yüzden mecliste çoğunluğu sağlayamayışının bir stresi yaşanıyor.
Diğer tarafta ise...
Mecliste çoğunluğu AK parti kazanmış ama, merkez belediyelerini kazanamayışın stresi var.
Her iki taraf da kendi içlerinde yaşadıkları stresi daha ilk mecliste ortaya koydular.
Seçimin hemen ardından bunun açıkça ortaya konulması, bundan sonra da sürekli ortaya konulması anlamına gelmeyecektir herhalde?
-------------------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel, Amerikalı ve Japon oturuyor. Birden bir telefon çalar. Temel bakar çalan yeni aldığı cep telefonu değil. Amerikalıya bakmış elini kulağına koymuş kendi kendine konuşuyor. Temel herhalde deli diye düşünmüş. Merakdan sormuş. "Abi sen deli misin nesin, kendi kendine konuşuyorsun." Amerikalı "Bizdeki teknoloji sizdekinden gelişmiştir. Elimize bir mikrochip koyup konuşuyoruz." Temel bozulmuş haliyle. Bir daha çalmış telefon. Bakmış Temel'in telefonu değil. Amerikalının da değil. Bakmışlar ki Japon kendi kendine konuşuyor. Konuşma bittikten sonra sormuşlar. "Deli misin sen arkadaş" diye. Japon da kendi teknolojilerinin dünyadaki en gelişmiş teknoloji olduğunu söylemiş. Ağıza ve kulağa bir chip koyarak konuştuklarını söylemiş. Temel ile Amerikalı bozulmuş. Temel bunu üzerine bir gaz bombası atmış. Amerikalı ile Japon burunlarını tıkmayıp sormuşlar Temel'e: "Kardeş ne yaptın sen, ayıp olmuyor mu?". Temel de: "Yok birşey ya,yeni teknolojimizle fax çektim de" demiş.