
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
CHP'nin halini görünce!
-Eşber Yağmurdereli:
Yaşamının büyük bir bölümünü hapishanede geçirmiş, ülkenin Entelektüel solcularından oldan bir isim.
İnsan hakları mücadelesinin en önde gelen savunucularından birisi…
Yazdığı öyküler ve Tiyatro oyunları ile ödüllere doymuş bir sanatçı.
Küçük yaşta geçirdiği bir hastalık yüzünden gözlerini kaybetmiş.
Hiç görememesine rağmen Hukuk fakültesini derece ile bitirmeyi başarmış değerli bir isim.
xxx
Edip Akbayram:
Küçük yaştan itibaren kendisini müziğe adayan bir isim.
Sol düşünceyi yaşam tarzı yapmış.
Düşüncesi nedeniyle büyük sıkıntılarla karşılaşmış.
Buna rağmen pes etmemiş.
250'den fazla ödülü var müzik yaşamı boyunca.
Dokuz aylıkken çocuk felcine yakalanmış ve bu durum onun yürümesini bir hayli güçleştirmiş.
xxx
-Can Yücel:
Efsane Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel'in oğlu.
Türk şiirine farklı bir tarz getirmiş önemli bir sanatçı.
Diğer bir özelliği de, ağzına geleni geldiği şekliyle söylemesi ve son derece espri yeteneğinin bulunması.
xxx
Bir gün bir festivalde üçü buluşuyor.
Festival alanına erken giden Can Yücel, arkadaşlarıyla otururken, uzaktan Eşber Yağmurdereli ile Edip Akbayram'ın kol kola girmiş bir şekilde kendilerine doğru geldiğini görüyor ve yanındakilere dönüp:
-“İşte Türk solunun hali beyler” diyor. “Kör-Topal geliyor…”
Demesiyle birlikte kahkaha yükseliyor masada.
Can Yücel elbette hem Eşber Yağmurdereli hem de Edip Akbayram ile olan arkadaşlığı ve dostluğuna güvenerek, onların gücenmeyeceklerini düşünerek yapıyor bu espriyi.
Söz konusu espriyi duyduklarında ne Eşber Yağmurdereli ne de Edip Akbayram güceniyor kendisine.
Tam tersi…
Onlar da Can Yücel’in bu müthiş benzetmesi ve tespiti karşısında şapka çıkartıp, uzun uzadıya gülüyorlar.
xxx
AK parti ne zaman tökezlese ve CHP’nin ne zaman trendi biraz olsun yükselse, CHP’liler ne yapıp ediyor, bunu bozuyor.
Toplumda ne zaman “CHP alternatif olabilir” düşüncesinin filizleri yeşerse, çarşafa dolanan CHP’liler, o filizleri de kopartıp atıyor.
Ne zaman “CHP eski CHP değil” düşüncesi oluşmaya başlasa, o düşünceyi ilk yıkan yine davranış, tutum ve söylemleriyle CHP’liler oluyor.
Tıpkı şu sıralar “saraya çıkan CHP’li “ meselesinin partiyi allak bullak etmesinde olduğu gibi…
İşte biz bu yüzden, CHP’de yaşanan her tüy dikme olayını duyduğumuzda, yukarıda anlattığımız olay gelir aklımıza…
çünkü…
Türk solunun hali, Can Yücel ustanın benzetmesinden daha da traji komik gelir bize…
.....
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bildiğiniz şamar oğlanıyız işte!
İstanbul’da bulunan Central Hospital Hastanesi’ne FETö ilişkisi nedeniyle el konuluyor.
Söz konusu hastanenin sahibi Sinan Yıldırım FETö'den yurt dışına kaçıyor.
Bu isim TBMM eski Başkanı İsmail Kahraman'ın damadı..
TMSF, el koyduğu bu hastaneye bir kayyum atıyor.
Atanan kayyumun adı ise Yılmaz Şener.
Ne var ki bunda diyeceksiniz.?
Daha ne olsun ki?
Kayyum olarak atanan Yılmaz Şener, İsmail Kahraman'ın ağabeyinin damadı…
Yani…
Hastane aynı aile içinde bir damattan, diğer bir damada geçiyor…
Söz konusu haberi okuyunca aklımıza “Şamar Oğlanı” hikâyesi geldi…
Belki duymuşsunuzdur…
Eskiden, Avrupa’da eğitim gereği ceza verilmesi gereken soylu çocuklarına, soylu oldukları için dayak atılmazmış.
Onların yerine dayağı yemek üzere alt tabakadan bir “oğlan” hazır tutulurmuş.
Ceza alması gereken soylu çocukların yerine işte bu oğlanlara dayak atılırmış.
Bu oğlanlar da, anlatılanlardan bir şey öğrenmemeleri ve tüm olan bitenleri de başkalarına anlatmamaları için sağır ve dilsizlerden seçilirmiş…
Sizce de öyle değil mi?
Suyun başında olanlara, her ne kabahat işlerse işlesin hiçbir şey olmuyor…
Onların işledikleri kabahatin cezasını da sağır-dilsiz hale getirilmiş halk çekiyor…
Bildiğiniz “Şamar Oğlanı” işte!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Emniyet Müdürü’ne teşekkür var…
Müteahhitlik yapan bir arkadaşımız anlattı olayı…
Yaptığı inşaatta kullanılmak üzere kalorifer petekleri siparişi veriyor.
Firma, önden parasını istiyor peteklerin.
Müteahhit ise “malı şantiyeye indir. İner inmez parasını havale edeyim” diyor…
Anlaşıyorlar.
Birkaç gün sonra bir tır dolusu kalorifer peteği geliyor şantiyeye.
Müteahhit de söz verdiği gibi parasını havale ediyor.
Ancak…
Tır, kasasında bulunan kalorifer peteklerini şantiyeye indirmeden kaçıp gidiyor…
Müteahhit şaşırıyor. Ne yapacağını bilemiyor.
Hemen arıyor Emniyet müdürü Engin Dinç’i…
Anlatıyor durumu.
Engin Dinç telsizden talimat veriyor ve kaçan kalorifer peteği yüklü tır Sivrihisar’a gelmeden polis ekiplerince yakalanıyor.
Müteahhit arkadaşımızın teşekkürünü özellikle köşemize almak istedik.
Zira…
Bu köşeden genellikle kamu kurum ve kuruluşlarının başında bulunan kişileri, kurumlarının hizmetlerinde aksamalar nedeniyle eleştiriyoruz…
Yaptıkları iyi şeyleri de belki görmekte zorlanıyoruz…
Bu bizim eksikliğimiz…
Belki de, eleştiri hakkımız kadar, takdir hakkımızı da aynı oranda kullanmamız gerekiyor galiba…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Biraz da gülmek lazım…
Temel ile Dursun Amerika'ya giderler, karınları çok acıkır ama ne yiyeceklerini bilemezler. çat pat İngilizce ile bakarlar sağa sola ama her yerde hot dog yazar. İki kafadar açlıktan ölseler dahi köpek eti yemeyeceğiz derler ama fazla dayanamazlar ve yemeye karar verirler. İki hot dog isterler tam yiyecekler Temel Dursun'a dönerek sorar Dursun sana da köpeğin aynı yerimi geldi?