
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Cumhurbaşkanını karşılama ciddiyetine bakar mısınız?
çevreyolu üzerinde bulunan hepimizin bildiği ve gördüğü bir üst geçit…
üzerinde ne kadar cam varsa kırılmış.
önüne de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eskişehir’e geleceğinin duyurusu için pankart asılmış.
Pankart’ın üzerinde bulunması gereken topu topu 3 satır yazı aslında.
Ama gelin görün ki asılan pankartın üzerindeki 3 satır yazının 3 satırı da yanlış yazılmış.
Bu nasıl bir acizlik ve aymazlık anlamak mümkün değil.
Yahu! Asacağınız pankartın üzerine yazacağınız yazı “Cumhurbaşkanımız RECEP TAYYİP ERDOĞAN Eskişehir’de” den ibaret.
İlkokul 2 nci sınıf çocuğun eline verseniz yazar…
Bunu bile yazamamışlar iyi mi?
Dahası…
3 satırdan oluşan yazının üç satırını da yanlış yazdıkları pankartı getirip, çevreyolu üzerindeki üst geçide bir güzel asmışlar…
Ortaya öyle bir manzara çıkmış ki:
Arkada, camları tamamen kırılmış virane görünümlü bir üst geçit…
önünde ise Cumhurbaşkanının Eskişehir ziyareti ile ilgili duyurunun yapıldığı, baştan aşağı yanlış yazılmış koca pankart.
üstelik bu manzara, yapılan yanlışlığın farkına dahi varılmaksızın günlerdir orada öylece duruyor.
Cumhurbaşkanı es kaza gelirken bunu görmüş olsa, muhtemelen “Bunlar daha benim ziyaretime ilişkin doğru dürüst pankart yazıp asamıyor, üst geçidin kırılan camlarını değiştiremiyor, biz de bunların bu şehirde seçimi kazanmalarını, belediyeleri almalarını falan bekliyoruz.” der mi?
Bence der!
Hatta daha fazlasını der de, hadi neler diyeceğini buraya yazıp daha fazla rencide etmeyelim”!
.....
Sizce garip bir durum değil mi bu?
AK Parti Eskişehir’de, mevcut ilçe belediye başkanlarından sadece Sarıcakaya belediye başkanını yeniden aday göstermedi.
Dolayısıyla Sarıcakaya belediye başkanının görevi mahalli seçimlerin yapıldığı gün sona erdi.
öğretmen olan eski belediye başkanının, başkanlık görevi bittiğine göre yeniden öğretmenlik görevine dönmesi lazım.
Fakat görevine hala dönememiş.
Nedeni ise, kendisine daha iyi, müdürlük seviyesinde bir görev aranıyormuş.
Partinin büyük ağabeyleri bazı müdürlükler bulsalar da, buldukları müdürlük görevleri statüsü ile örtüşmediği için olmamış.
Ancak…
Sözünü ettiğimiz partinin ağabeyleri, eski Sarıcakaya belediye başkanına müdürlük statüsünde bir görev bulmakta son derece kararlıymış.
çünkü “Yeniden aday yapmadık, dolayısıyla mağdur ettik. Bu mağduriyetini telafi etmemiz lazım” diye düşünüyorlarmış…
Sonuç olarak…
Eski Sarıcakaya belediye başkanının önümüzdeki süreçte Milli Eğitim’e bağlı bir kurumda müdür olarak atanması muhtemelmiş.
İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor…
Madem bu insan çalışkan ve başarılı bir yönetici konumunda, o halde niçin aday gösterilmedi?
Bu gün kendisine müdürlük seviyesinde görev arama çabasında olanlar, aynı kişinin yeniden aday yapılması için, aynı çabayı o zaman niçin göstermedi?
Adamı aday yaparsın, seçim öncesi elinden geleni yapar ama bir şekilde kaybeder, İşte o zaman mağdur olmaması için vefa duygusuyla hareket edip, iyi bir göreve atanması için gayret sarf edersin…
Ama hem belediye başkanlığı yaptığı ve iyi-kötü başarılı da olduğu ilçede yeniden aday gösterme, sonrasında kalkıp, “mağdur ettik” diye kendisine iyi bir görev ara…
Sizce de garip bir durum değil mi bu?
.....
Dürüstlüğün hırsızlığa kurban edildiği bir kafa…
Oda, dernek, kulüp, örgüt, parti, belediye, ülke…
İçinde bulunduğunuz ve içinde olmaktan da gurur duymak istediğiniz kurumlar bunlar.
Birileri tarafından yönetiliyor yıllarca.
İyi yöneten var, kötü yöneten de…
Yönetmek için hakkıyla başına gelenler var, haksız yere gelenler de.
Bunun yanı sıra…
Tesadüfen gelip koltuğa oturanlar da yok değil hani…
Genelde…
Bir parçası olduğumuz ve aidiyet duyduğumuz bu kurumların iyi yönetilmesini isteriz.
Başarı getiren çalışmalar ortaya konulmasını bekleriz.
Böylece.
Aidiyet duyduğumuz bu kurumlarla övünme, gurur duyma hazzını yaşayabilelim.
Ancak…
çoğu zaman yöneten kişi konusunda şanslı değilizdir.
Zira…
İster Oda, Dernek, Kulüp olsun, isterse örgüt, parti ve hatta ülke yönetimi olsun iki tip yönetici çıkar karşımıza.
Birincisi: dürüst ama beceriksizdir.
İkincisi ise: becerikli ama hırsızdır.
Hem becerikli hem de dürüst olanını bulamadığımız için bu iki yönetici tipinden birini seçmek durumunda kalırız.
Genelde seçtiğimiz ise, becerikli ama hırsız olandır.
çünkü…
Dürüst ve beceriksiz yönetici ile başarıyı görmenin mümkün olmadığını düşünürüz.
Hırsız ama becerikli yönetici ile en azından başarıyı görme şansımız vardır.
-“Tamam, öyle bir kötü tarafı var ama bu işi de bu yapar kardeşim!…” diye kabulleniriz çoğu zaman.
O içinde bulunduğumuz kurumlara aidiyet hissediyoruz ya…
Hissettiğimiz o aidiyet nedeniyle, şartlar ve bedel ne olursa olsun başarıyı görmek istiyoruz ya…
O başarı sayesinde gurur duyacak ve egolarımızı tatmin edeceğiz ya…
Hiç düşünmeden basarız oyları hırsız olduğunu bildiğimiz ama becerikli olan yöneticilerin üstüne.
İşte…
O yüzden hırsızlar, beceriksizlerden daha makbul, daha değerli, daha kıymetlidir.
İşte…
O yüzden dürüstlük meziyet olmaktan çıkmıştır nazarımızda…
Sonuçta…
Dürüstlüğün hırsızlığa kurban edilmiştir ve bunun suçu hepimizindir…