4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DEPREM ÖNLEMLERİ HEP LAFTA KALDI

Elazığ'da, 6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bölgede incelemelerde bulunan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, "Gidenleri geri getiremeyiz ama yıkılanları yaparız!" dedi. Oysa gidenleri, hiçbir uygarlık, geri getiremedi. Bundan sonra da getiremez. Bunu herkes biliyor. Ancak gidenlerin, tek bir sorumlusu var. O da siyasi iktidarlardır. Çünkü yıkılan kerpiç binaların yerine, deprem öncesi betonarme binalar yapılmış olsa idi 6 büyüklüğündeki bir depremde, mal ve can kaybı olur muydu?
Başbakan Sayın Erdoğan ise "...Bölgenin yerel mimarisi kerpiç yapılanmadır. ... TOKİ depremin etkilediği bölgede çalışma yapacak?" diyerek TOKİ' yi çözüm gösterdi.
Peki, bugüne kadar TOKİ nerede idi?
TOKİ' nin, bölgede depreme dayanıklı ev yapması için, insanlarımızın hayatını kaybetmesi mi lazımdı?
Maalesef Toplu Konut İdaresi kaynakları ile "residence" denilen lüks konutlar yaptı. Hâlbuki TOKİ, lüks binalar yapmayıp, 6 büyüklüğündeki depremde yıkılan kerpiç evlerin yerine betonarme bina yapmış olsaydı, 6 büyüklüğündeki bir depremde, bu kadar mal ve can kaybı olmazdı.
Ayrıca deprem, bir doğa olayıdır. Onu felâket haline getiren insanlardır. Üstelik
Prof. Naci Görür, bundan tam üç yıl önce, Elâzığ'ın depreme gebe olduğunu görmüş, kötü yapılaşmanın doğuracağı tehlikelere karşı idareyi uyarmıştı.
Ya! İstanbul Anakent Belediye Başkanı Sayın TOPTAŞ' a ne demeli?
Sayın TOPTAŞ diyor ki " 1998 öncesine kadar İstanbul ikinci deprem kuşağı bölgesi ilan edildi. Bütün statik veriler ona göre yapıldı. Ama 1998'den sonra birinci derece deprem bölgesi ilan edilince bu değişti Kesitlerin, kolonların daha kalın olması gerekiyordu. Bireysel yapılarda güçlendirmeler yeterli değil. Herkes her konuda konuşuyor. Diyor ki kat verin bu sorun çözülür. Ya nasıl çözülür. Bu gidişat doğru değil Depremin ayak seslerini duyuyoruz." diyor ama İstanbul' da, şahıs binalarına yönelik, elle tutulur, gözle görülür bir tedbir yok.
Oysa Kandilli Rasathanesi ve İstanbul Boğaziçi ve diğer Üniversiteler ile yapılan araştırmalar sonucunda, çıkan verilere göre, İstanbul depreminde, 30 bin insanımız hayatını kaybedecek. Hasarlı yapı sayısının 50 bin olacağı ortaya çıkıyor. New York Times'a konuşan uzmanlara göre ise beklenen İstanbul depremi, Haiti'de yaşanandan beter olabilir! Tahmini bilanço ise korkutucu: 40 bin ölü 120 bin yaralı...
Büyük İstanbul depremi ile ilgili bekleyiş, doğa ile uygarlık arasında ölümüne bir yarışıdır ama hala bu yarışı, ciddiye alan, ne siyasi iktidar, ne belediye var.
Aslında bu tablo, yadırganmamalıdır. Yılardır Türkiye' de, depremle ilgili tedbirler özde değil sözdedir. Çünkü Türkiye' nin, çok detaylı deprem haritası var. Nerede deprem olacağı da biliniyor. Ancak bu tedbirleri alacak siyasi otorite, dün yoktu; bugün de yok. Gelecekte de olmayacaktır. Çünkü her deprem sonrası önlemler, hasarlı binalar gündeme gelir, bir müddet sonra unutulur.
Eskişehir' de, tablo Türkiye genelinden farklı değildir. Nitekim Anadolu Üniversitesi, Uydu ve Uzay Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Can AYDAY, Eskişehir'in, deprem tehdidi altında olduğunu, sürekli hatırlatıyor ve ilgilleri de uyarıyor. Kentin, her zaman depreme hazırlıklı bir kent olması gerektiğini, aksi halde bir depremde Eskişehir'in, hasar görebileceğinin söylüyor. Bu tehdidin, bir türlü dikkate alınmadığını belirten Sayın Prof. Dr. AYDAY, Valilik tarafından konuyla ilgili çalışma yapılmasına rağmen, diğer kurum/kuruluşların, bu çalışmalara duyarsızlığından sürekli müşteki oldu.
Ülkemizde ve Eskişehir' de, depreme hazırlıklı olma kavramı, sürekli, kalıcı ve çok geniş kapsamlıdır; bireyden, devlete kadar çeşitli kurum ve kuruluşların görev ve sorumluluklarını içerir; geniş bir alanda uzman katkısı gerektirir. Depreme, hazırlıklı olmanın reçete niteliğinde, basit bir çözümü de yoktur. Ancak deprem öncesi çalışmalar zamanında, yerinde, yeterli, sürekli ve bilimsel temele dayalı olarak doğru ve iyi yapılırsa, deprem sonrası mal ve can kaybı, o denli az olur ve depremin yıkıcı etkisi en aza indirgenir
Her deprem sonrası çok isabetli karalar alınıyor, öneriler yapılıyor, hatta halk büyük yardımda da bunuyor ama bunların, hiçbiri hayata geçirilmiyor. Nitekim 17 Ağustos Marmara depreminden sonra vergiler ve bağışlar yoluyla, toplanan paralarla sapasağlam bir Türkiye daha kurulurdu. Ama toplanan paralar çar-çur edildi. Hatta çalındı, çırpıldı ve israf edildi.
İlgililer depremler, ihmale gelmez deniliyor ama bu alandaki tedbirler ihmal ediliyor. Siyasi otorite ve belediyelerin, ihmal faturasının bedeli ise can ve mal kaybı oluyor. Hülasa insanlarımızı, deprem değil, siyasi iktidarların, belediyelerin ve vatandaşın, ihmali sonucu yapılan binalar öldürüyor. Çok yazık...

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi