
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
DEVLET OLMAK KOLAY DEĞİL
Cumhuriyetimizin, özü Lozan'dır. Lozan devletimizin ve Cumhuriyetimizin mayasıdır. Türkiye, yenildiği bir dünya savaşından sonra gerçekleştirdiği Kurtuluş savaşı ile Lozan'da, büyük bir zafer kazanmıştır. Çok büyük mücadele vermiştir. Bu zaferin özü, öncelikle Türkiye'nin, egemenliğini dünyaya kabul ettirmesidir.
Bugün, ABD ve AB ülkelerinin, Türkiye'nin haklarına, çıkarlarına sahip olan bir ülke olmasına tahammülleri yoktur. Lozan'da kurduğumuz devletle, bugün vardığımız nokta arasında çok önemli bir fark var. Her türlü imkânsızlığa rağmen, "LOZAN'DA, TÜRKİYE KENDİ KARARLARINI KENDİSİ VEREN BİR DEVLETTİ." Cumhuriyetimizi kuranlar, Türkiye'yi karar veren bir ülke haline getirmişlerdir. Ancak Türkiye, Lozan'dan itibaren, dış borç almamaya çok özen gösterdi. Çünkü Lord Curzon, "Eğer ileride bize borç almak için gelirseniz, cebimizdeki bugün kabul etmediğiniz bütün siyasi tavizleri çıkaracağız" diyor. Amerikan Cumhurbaşkanı, "Biz mali gücümüzle devletleri istediğimiz gibi yönlendirebiliriz". İşte bunu düşünerek Cumhuriyeti kuranlar, hiç dış borç almadan, bu devleti idare ettiler ve kendilerinden sonrakilere 150 ton altın bıraktılar.
Oysa Türkiye, bugün dünyanın en borçlu 5. ülkesidir. Ve borç geri ödemesinde de dünyada 15. sırada geliyor. Türkiye'de fert başına milli gelir sıralamasında dünyada tam 99. sıradadır. İnsan Gelişim Endeksi, milli gelirle birlikte eğitim ve sağlık göstergelerini içeren göstergede dünyada 92. sırada geliyor. 91 ülkenin vatandaşları, bizden daha zengin ve daha iyi bir hayat sürüyorlar. Yolsuzluk sıralamasında dünyada 60. sıradayız.
Ekonomist Doç Dr. Serhat Terzi "Siz 70 milyar dolarlık cari açık ve 500 milyar dolarlık dış borçla, hele de kişi başı harcaması 'GSMH' ya göre 83'üncü sırada olan bir ülkeye 'zengin' derseniz elin oğlu da güler ve AB'nin kapısında volta attırır." Sözlerine katılmamak mümkün mü?
Yine ekonomi uzmanı, Prof. Dr Asaf Savaş Akat da "Aralık ayında yüzde 75, yıllık olarak yüzde 85 dış ticaret açığı ile 'gelmiş geçmiş en yüksek açığın' yaşandığını" anlatmıştı yazısında.. "Cari işlem açığında da rekora hazır olunması gerektiği" vurgusu da vardı. Ama olsun masalları dinlemek çok daha heyecanlıdır, kapatın gözlerinizi." Sözleri ile de bir gerçeği kamuoyu il paylaşmıştı.
22 Eylül 2003 tarihinde Dubai'de imzalanan anlaşmayı, Türkiye'den Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan, Amerika'dan Hazine Bakanı imzalıyor. Anlaşmaya göre Türkiye'ye 8,5 milyar dolar kredi verilecektir. Türkiye, buna karşılık olarak da Kuzey Irak'a sınırını korumak ve terörle mücadele etmek için, asker göndermemeyi taahhüt edildi.
Öte yandan Türkiye, Suriye sınırında yaklaşık 700 km uzunluğunda çok değerli topraklara, kaçakçılık nedeniyle, 1954 yılında mayın döşemişti. Maliye Bakanlığı, uluslararası ihaleye açmakta ısrar etti. Gerekçesi ise Türkiye'de bunu yapacak şirket bulunmaması idi. İhaleyi bir yabancı ( İsrail) şirketi alacaktı. Bu şirket üç yılda, bu mayınları temizleyecek, 49 yıllığına bu araziyi işletecekti. Oysa Kamışlı' da, Suriye'de günde 600,000 varil petrol çıkıyor.Oysa bu mayınlı arazinin altında petrol olabileceğine, çeşitli vesilelerle söylendi. Sonunda küçücük adacıklar halinde yerleri mayından temizledi, 14 tane kuyu açıldı. Bu 14 kuyunun 14'ünde de petrol çıktı. Oysa dış odaklar, Türkiye'de petrol yok diyorlardı.
ABD'ye, eyalet stajı için 35 kaymakam ve vali yardımcısı gittiği söyleniyor. Bu heyette yer alanlar, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun kritik noktalarında görev yapan mülki amirler olduğunu belirtildi. Bu gelişme İktidarın, "EYALET" hazırlığı içinde olduğunun da
bir işareti midir bilinmez ama bunun bir hazırlık olduğu görüşü kamuoyuna hakimdir..
Türkiye'nin, AB üyeliği ise yıllardır askıda. Çünkü Avrupa Birliği'nde hakim olan zihniyet bugün, büyük devletlerin zihniyetidir. Fransa'nın iktidar partisi başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Sarkozy "Türkiye, bir Asya ülkesidir. Avrupa'da hiçbir yeri yoktur, hiçbir zaman Avrupa'ya girmesi söz konusu değildir. " ve Almanya Başbakanı Angela Merkel " Türkiye, önümüzdeki 50 sene giremez. " sözleri ve çok partili dönemde, siyasilerin verdiği tavizler ve hatalar karşısında sabır taşı olsa çatlar.
Halbuki devlet, toplumun siyasal ve hukuksal açıdan örgütlenmiş bir biçimde ortaya çıkardığı egemen kişiliktir. Ülke, Vatan, Mekân, Toprak Hakimiyet, Egemenlik, Bağımsızlık, gibi öğeleri "DEVLETİN" teminatıdır. Bu Lozan' da bu sağlanmıştı. ABD ve AB Ortadoğu'yu, yeniden şekillendiriyor. Önemli olan Türkiye'nin, bundan nasıl ve hangi ölçüde etkileneceği yanında lozan' daki kazanımlarını kaybedip kaybetmeyeceğidir. Maalesef çok partili dönemde, siyasilerin hataları nedeniyle, Lozan' daki kazanılanlar, O günlerde, ABD Cumhurbaşkanı ve Lord Curzon' un, sözleri doğrultusunda kaybediliyor.