Dindarlık, Hz.Allah'ın ve Rasülü Hz.Muhammed (a.s) in, dünya ve ahiret saadetine erebilmek için koydukları emirleri yerine getirmektir. Bunun birinci şartı "iman"dır. İnanmak, Allah'ın varlığına, birliğine, peygamberlerin özellikle son peygamber Hz.Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna, meleklerine, kutsal kitaplarına, özellikle Kur'an'a hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine (kadere) ve öldükten sonra tekrar dirilip hayatımızın hesabını Allah'a vermeye inanmaktır.
İmanın özü, Kelime-i Tevhidi ("Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah) sözünü dil ile söyleyip manasını kalbiyle tasdik etmektir. İbadetlerin, hayır ve hasenatın Allah (c.c) katında kabulü için iman görevi şarttır. İman sahibine Mü'min denir.
İman esaslarını yerine getirmek, bulüğ çağıyle başlar. Ancak bu yaştan önce de ana-babalar evladlarına "Amentü"yü öğretmelidir. İman esaslarını kabulden sonra dindarlık için ibadetler başlar.
İbadetler namazla başlar. Namaz, mü'minin alametidir. Dindarın ikinci şartıdır. Müslümanlığın da birinci şartıdır. Bulüğ çağıyla inanarak namaz kılmaya başlayan kişinin yüzünde bir "nur", yaşantısında neşe ve huzur olur. Namaz için abdest şarttır. Abdest, su ile bedeni azaları yıkamakla olur. Bu da temizliğin birinci şartıdır. Abdest, insan sağlığı için olmazsa olmazıdır.
Namaz insanın ilahi huzura durup kulluğunu arz etmesi müslüman oluşunun ispatıdır. Bu çok ulvi ve kudsi ve görevdir. Namazdan sonra Ramazan ayında oruç ibadeti gelir. Oruç ibadeti riyadan (gösterişten) uzak bir ibadet olduğu için Hz.Allah'ın "Onun mükafatını ancak ben bilirim" buyurduğu çok önemli bir kulluk görevidir.
Asrımızın önemli rahatsızlığı olan 'obozite' (oburluk) felaketinin önüne ancak oruç ibadeti ile geçilir. Rasülüllah Efendimiz (a.s) şölle buyuruyor;
"Oruç tutunuz, sağlık bulursunuz" (Buhari)
En büyük nimet olan sağlık ve afiyetin oruçla elde edildiğine göre bu kulluk görevi de dindarlığın şartındandır. Bundan sonra "zekat" gelir. İslamın şartlarından biri olan "zekat" Hz.Allah'ın kullarına hazine-i kereminden lütfettiği zenginlikten, muhtaç kullarına, yoksula vermeyi emrettiği bir görevdir. Zaruri ihtiyaçlarından sonra mal varlığından %2,5 oranında yoksullara yardım etmektir. Zekat vererek cömert olmak bahtiyarlığını kazananlar, paylaşmayı bilenler, zengin-fakir arasındaki köprüyü kuranlar Allah'ın sevdiği kullar arasındadır.
Bundan sonra "Hac" görevini ifa etmek gelir. Zikri geçen zekat ve hac görevlerini Hz.Mevlamız (c.c) varlıklı kullarına emretmektedir. Hac vazifesinin ifası için gidilen Mekke'de kıblegahı ziyaret, milyonlarca müslümanla aynı anda secdeye varmak, İslamın zuhur ettiği kutsal beldeyi görmek, Efendimizin doğduğu Peygamberliğini ilan ettiği mübarek yerleri ziyaret insanın ruhunda anlatılmaz büyük bir manevi etkisi olmaktadır.
Hacer'ül Esved karşısında Mevla-i Zülcelale karşı evvelce verilen kulluk sözünde durduğunu ikrar etmesi (Bezm-i elest'in itirafı) mü'minliğin zirvesidir. Haccın rüknünden biri olan Arefe Günü kefenin simgesi olan ihramla "Vakfe" de bulunarak Allah'dan af dilenmek en kutsi bir dindarlık şartını yerine getirmektir. Aynı zamanda imanın son şartı olan ahirete imanı dile getirmektir.
Bu yazdıklarım dindar olmanın hakiki mü'min ve müslümanın şartları var oluşumuzun, yaratılışımızın hikmet ve gayesi bunların içindedir. Gerçek dindarlığın üç esası vardır: İman, İbadet ve güzel ahlak.
İman ve ibadetin yukarıdaki beyanından sonra güzel ahlaklı olmak dindarlığın olmazsa olmazıdır.
Güzel ahlak denince, akla doğruluk ve dürüstlük gelir. Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de mealen şöyle buyurur; "Ey iman edenler! Allah'dan korkun ve doğru söz söyleyin" (Ahzap Suresi Ayet 70, Sh:426)
Çalışmak, başkasına yük olmamak ve helalinden kazanmak, büyüklere saygılı küçüklere şefkatli olmak, Hakka hukuka saygılı, devletini, milletini seven insan olmak güzel ahlakın temel şartlarındandır.
İman sahibi, ibadetlerini yerine getiren ve güzel ahlak sahibi dünyada mutlu, ahirette mesud olma hakkına sahiptir.
Hoşçakalınız.