4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DTP'DE DEĞİŞEN HİÇBİR ŞEY YOK

23 Haziran 1996'da Türk bayrağı indirilerek, PKK bayrağı ve Abdullah Öcalan'ın posterlerinin asıldığı olaylı HADEP Kongresi'nin ardından, tam 12 yıl sonra Demokratik Toplum Partisi kongresi, yine Atatürk Spor Salonu'nda toplandı. İstiklal Marşı'nın söylenmediği salonda, Türk Bayrağı'yla birlikte PKK'nın renklerini, simgelerini yansıtan kumaş semboller ve Öcalan'ın posterleri asıldı.
DTP 2. Olağan Kongresi'ne, her zaman olduğu gibi Abdullah Öcalan ve PKK
damgasını vurdu. Yapılan konuşmalar gösterdi ki DTP' nin ipleri, Abdullah Öcalan'ın elinde. DTP, onun çizdiği stratejileri uyguluyor.
Gelişmeler gösterdi ki DTP, PKK'nın siyasi kolu, siyasi temsilcisi gibi. PKK'yı partinin silahlı gücü olarak görüyor. Ve bu güce dayanarak, bir çeşit "pazarlık" yürütmeye çalışıyor
Kongreye, AKP, CHP ve MHP'nin davet edilmedi ama İngiliz İşçi Partisi'nden Richard Howitt, Alman Federal Parlamentosu'ndan Ulla Yelpke, Alman Sol Parti MYK üyesi Jurgen Klute katıldı. Ayrıca kongreye siyasi parti temsilcilerinden, ÖDP Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, SDP Genel Başkanı Filiz Koçali, EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel ile KESK Genel Başkanı Sami Evren de katılması ise dikkat çekti.
Kongre gösterdi ki PKK, DTP' nin varlık nedeni. Ondan bağımsız bir politika geliştirmesi ve savunması mümkün değil. Sorunun çözümü için, İmralı'da Abdullah Öcalan'ın muhatap alınmasını istiyor. Diğer ifadeyle, "pazarlığın" Öcalan'la yürütülmesini talep ediyor.
Aslında DTP' nin, bugün arzu edilmeyen noktaya gelmesinde, gelmiş geçmiş tüm siyasi iktidarların, özellikle de lider ve genel başkanların da payı vardır. Nitekim Başbakan, geçmişte, Kürt sorunu vardır. Benim de sorunum" diyerek kendisini sıkıntıya soktu. Eleştiri ve tepki de aldı. Bugün ise "Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır" diyor.
Yanlışlık yapan yalnız Başbakan Erdoğan mı? Elbette değil, Nitekim terörün ve etnik milliyetçiliğin hızlanmasında, Karayalçın, " Kürt sorununun Anayasa'ya yurttaşlık haklarına dayalı olarak çözmek istiyoruz" ve "Kürt realitesi vardır" diyen Süleyman Demirel veya " Avrupa'nın yolu Diyarbakır'dan geçer" cümlesini kullanan, Mesut Yılmaz, Teröristi düz ovaya indirerek, siyaset yaptırmak isteyen Ağar ve PKK'nın silah bırakmasını alkışlayan, ANAP Lideri Mumcu' nun ve diğer liderlerin de az veya çok payları vardır
Ayrıca Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, Güneydoğu politikalarını yönlendirdiği bilinen, AKP Milletvekili Arslan, kitabında, Misak-ı Milli sınırlarının da 'hiçbir şeyi ifade etmediği' görüşünü savunuyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, '70 yıldır Kürtler' i ezdiğini' ileri süren AKP'li milletvekili M. İhsan Arslan, devletin Kürtler'e haksızlık yaptığını, Kürtler'in istediği tüm hakların da verilmesinin şart olduğunu belirtirken, meselenin tek çözümünün Türkiye'nin tamamında uygulanacak 'Eyalet Sistemi' olduğunu söylüyor.
DTP' li belediyelerin, çocukları dağda olan veya çatışmalarda ölenlerin ailelerine iş olanağı sağladığı ve dağa çıkışı teşvik için ailelere para yardımı yaptığı da söylendi. Hatta çocuğu dağda olan aileler, belediye olanakları ve hizmetlerinden öncelikli biçimde yararlandırılıyor. Sağlık sorunlarının çözümünde, yurt dışına çıkışlarda, iş ve tedavi olanaklarının sağlanmasında yardımcı oluyorlar. Bir diğer tespit de çocuğu dağda olan aile mensuplarının, siyasette görev almaları ve yükselmelerine, öncelik tanınıyorlar iddiaları var. Ancak bu tür gelişmeleri önlemek için, hiçbir şey yapılmadı.
Türk Halkı, artık gerçekleri görmelidir. Siyasilerin, özellikle de liderlerin başlattığı, "ETNİK KİMLİK" tartışmaları, maalesef Türkiye'yi, karanlık bir tünele doğru hızla sürüklemeye başladı. Bugün etnik kimliği, bir sorun olarak ortaya atanlar, çözümü, "alt kimlik-üst kimlik" de görenler; Avrupa Birliği birleşerek gücünün artırmak isterken, Türkiye' yi bölmeye çalışanlar, ülkemizi bir kaosa sürüklediği gibi, Türk ve Kürtlere de ihanet içindedirler. Oysa birlikte, huzur ve refah içinde yaşamak istiyorsak, nesilleri, tek yönlü nefret ve ön yargıda kurtarmak ve bu ortamı yaratacak tavır, davranış ve söylemlerden de uzak durmak gerekir.
Türkler ve Kürtler, yıllardır birlikte yaşamış, kader birliği yapmış, kız almış ve kız vermiştir. Kardeşçe yaşamak, var olan sorunları da, birlikte çözmek varken, kavga etmek, huzursuzluk yaratmak, en önemlisi de, bu güzel tabloya zarar vermek,"Türk ve Kürtlere" ihanet değil de nedir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi