
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PLANLAMASI
Ak Parti hükümetlerinin, '81 ilde 81 üniversite' parolası 10 yılın sonunda, 600 bin kişilik, dev bir üniversiteli işsizler ordusu yarattı. Buna göre, her 5 işsizden birini, üniversite mezunları oluşturken, diplomalı işsizler ordusunun, 241 binini erkekler, 346 binini ise kadınlar oluşturuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), tarafından açıklanan, Hane Halkı İşgücü İstatistikleri'nden yapılan değerlendirmeye göre, üniversite mezunu işsiz sayısı, ülke tarihinin en yüksek seviyelerine ulaştı.
Ülkemizde, İşsiz sayısının, 2 milyon 541 kişiyle, yüzde 9.1 olarak gerçekleştiği 2012 yılı Ekim ayında diplomalı işsiz sayısı da yüzde 11.1 ile 587 bin kişi oldu. Çalışmaya göre üniversite mezunlarının oluşturduğu işgücü rakamının, 5 milyon 284 bin kişiye ulaştı. Bu kişilerden yalnızca, 4 milyon 698 bini istihdam edilebildi. Üniversite mezunları arasındaki işsizlik oranı, arzu edilmeyen seviyeye ulaştı.
Bugün, üniversite mezunu, binlerce işsiz gencimiz var. Bu alanda en önemli sebep, ülkemizde sürekli ve kalıcı bir eğitim işgücü planlamamsının olmayışıdır. Çağımızda, insan gücü planlaması, genel olarak, ekonomide hedeflenen, bir milli gelir artışının gerektirdiği, insan gücünün yetiştirilmesini içerir.
Türkiye'de, 1963-67 dönemini kapsayan 1. Beş Yıllık Kalkınma Planında, eğitim planlaması açısından, dönemin popüler yaklaşımı olan insan gücü gereksinimleri yaklaşımının benimsendiği görülmektedir.
Ülkemizde 1968-72 dönemini kapsayan, 2. Beş Yıllık Kalkınma Planında,
İnsan gücü planlamasının temelini oluşturdu. Ancak sürekli ve kalıcı olmadı. Ülkemizde ara elamana ihtiyaç varken, Üniversite mezunları, öncelikli oldu. Türkiye' de, üniversiteler ve meslek liseleri de, hizmet sektörü ve sanayi ile sürekli arayışı içindeler. Ancak bu ortak arzu, bir türlü, tarafları tatmin edecek seviyeye getirilemedi.
Öte yandan küresel pazarların yarattığı rekabet ortamı, her yerde olduğu gibi Türkiye'de de daha iyi mal ve hizmet üretimini, zorunlu kıldı. Bunu sağlayabilmek için de sanayi ve hizmet sektörünün, iyi ve kaliteli üretim yapabilecek nitelikli elemana ve bu elemanları yetiştiren, Meslek Yüksek Okulları ve Meslek liselerinin de sanayi, işletme ve hayırsever insanlarımıza ihtiyacı vardır.
Gerçi ülkemizde, okul sanayi işbirliği konusunda, somut adımlar atılıyor. Ancak yeterli değildir. Bu çalışmalar, proje bazında gerçekleştirilmelidir. Böyle projeler, meslek liseleri ve meslek Yüksekokulları ile sanayi ve hizmet sektörü arasında yakınlaşmayı, birbirini daha iyi tanımayı sağlayacaktır. Bu tür projelerde hedef, sanayinin ve hizmet sektörünün eğitime katkıda bulunmasını, özellikle de sanayi ve hizmet sektöründe, uygulanan son teknolojilerin okullara yansımasını da sağlayacaktır.
Öte yandan Eskişehir' de, kaliteli ve nitelikli ara elaman yetiştirme de ESO ve ETO gibi meslek odaları yanında, sendikalara da ciddi görevler düşüyor. Bu kuruluşlar da, ya kendileri, ya da müştereken, proje bazında çalışmalar yapabildikleri gibi, YÖK, TOBB, TİSK ve TÜRK- İŞ " gibi kuruluşlarla da işbirliği yapabilirler.
Şu bir gerçek ki "MESLEKİ EĞİTİM", ülkemizin kalkınması için vazgeçilmez bir unsurdur. Sistem içinde yetiştirdiğimiz insan gücünün, üstün niteliklere sahip olması, gelişen bilim ve teknolojiye, uyum sağlamasını istiyorsak, meslek eğitimi yapan insanlarımız, gerçek iş koşullarında yaparak yaşayarak öğrenme esaslarına göre yetiştirmek zorundayız. Bu ancak Endüstri- Hizmet sektörü ve okul işbirliği ile mümkündür.
Elbette okul-Endüstri işbirliğinde, sorunlar olacaktır. Bu sorunların ortadan kalması için de her iki tarafında, özveride bulunması şarttır. Özellikle de bu işbirliğinde görevli öğretmenlerin seçiminde, gerekli özen gösterilmeli, bu öğretmenler belirli bir eğitimden de geçirilmelidir. Hatta iki yıl, endüstri deneyimine sahip olmaları için de gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Uygun şartlar taşımayan işyerlerine, kesinlikle öğrenci gönderilmemelidir. İşyerine gönderilecek öğrenciler, titizlikle seçilmelidir. İşyerinde, görevli usta öğrencilerin yetiştirilmesi konusunda, ciddi bir eğitim programı uygulanmalı ve bu program sıkça kontrol edilmeli, sürekli de değişen şartlara, göre daha da geliştirilmelidir.
Endüstri- okul işbirliği, okulların ve işverenlerin isteğine bırakılmamalı, mutlaka gerekli yasal düzenlemeler ve sistemin ülke düzeyinde değerlendirilmesini sağlayacak araştırma çalışmaları, her düzeyde yapılmalıdır. Kimse mesleki öğretimin sorunları karşısında, "BANA NE " diyemez. Çünkü mesleki eğitim, kalkınmanın temel taşı olup, "MESLEK", bireyin hayatında verdiği en önemli kararlardan biridir. Sadece bir para kazanma ve geçim sağlama yolu da değil, bireyin kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme yoludur. Üretimin de olmazsa olmaz unsurudur.