
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
EĞİTİMDE DAYAK ACZİN İFADESİDİR
Cumhuriyet Lisesi, 11-C sınıfı öğrencileri S.A.B. (18) ile aynı sınıfta okuyan arkadaşı N.F. (17), ´´kitap toplama kampanyası´´ nedeniyle girdikleri bir sınıftan çıkışlarında Tarih Öğretmeni B.Ç. tarafından, dövüldüklerini iddia etmesi, okulda huzursuzluk yaratmış.
Elbette konu hakkında, yeterli bilgi sahibi olmadığımız için, yorum yapmak yanlış olur. Ancak okullarda "DAYAK" ve "ŞİDDET" aczin bir göstergesidir. Hal böyle olunca da adı geçen olaya olumlu bakmak, özelliklede arkadaşları şiddet gördüğü halde, okul çıkışında basın açıklaması yapan öğrenciler, "Arkadaşlarımız olayı fazla abartıyor. Öğretmenimiz böyle bir şey yapmaz. Okulda en çok sevdiğimiz öğretmen o. Aynı öğretmenimizle daha önceden de problemler yaşadıklarından olayı kişiselleştiriyorlar. Ayrıca öğretmeniz el öpecek biri değil, eli öpülesi bir kişidir. Aile, öğretmenimizden özür dilemelidir" sözleri karşısında söylenecek çok söz var. Ancak "DAYAK" ve " ŞİDDETİN" lehinde, gösteri yapmaları, Şiddet kullandığı söylenen öğretmenlerini söylenti ve haklı da olsa gösteri yapmları hiçte hayra alamet değildir.
Aslında öğrencilerin, dayak karşısındaki tutumunu ve 600 öğrencinin, dayak yiyen öğrenciye tepki gösterip, öğretmeni haklı çıkarmalarını yadırgamamak lazımdır. Dayak kültürüyle büyüyen bir toplum, başka ne yapabilir ki? Çocukluğumuzdan, yaşlılığımıza kadar dayak atarak ve dayak yiyerek yaşıyoruz. Bu durum karşısında, "DAYAK" ve "ŞİDDETİ" hayretle karşılamamız mümkün mü?
Milli Eğitim Müdürlüğü, olayla ilgili bir soruşturma açtı mı bilinmez ama olay mutlaka ele alınmalı, çok yönlü olarak değerlendirilerek tüm okullarda gereken önlemlerde alınmalıdır. Çünkü " DAYAĞIN" ve "ŞİDDETİN" eğitimde yeri yoktur. Ayrıca dayağın, uzun vadede çocuğa kazandırdığı, hiçbir eğitici yanı olmadığı gibi, hiç mi bir şey de kazandırmaz. Bilakis telafisi mümkün olmayan sorunlar yaratır.
Maalesef Türk toplumunda, "DAYAK CENNETEN ÇIKMADIR" atasözü, toplumuz tarafından, "dayağın ne kadar eğitici olduğunu anlatan bir kavram olarak tanımlanır. Oysa bu tanım, yanlıştır. Çünkü Cennete, iyi şeyler mevcuttur. Dayak iyi bir şey olsa idi Cennetten çıkartılır mıydı?
Öte yandan " EĞİTİMDE DAYAK ACZİN İFADESİDİR." Çünkü eğitim ve öğretimde, gerekli teknik ve yöntemleri bilmeyen öğrencilerin, gelişiminden haberdar olmayan, insanların başvurdukları ilkel bir yöntemdir.
Ayrıca eğitim-öğretim çalışmalarında, dayağı bir eğitim aracı olarak gören öğretmenler tümün binde biri değildir. Onlarında dayağın bir eğitim aracı olmadığını anlamaları zor değildir. Bunu için dayak atan öğretmenlerin mesleki formasyonlarını zenginleştirecek eserler okumaları, ya da yeni eğitim olaylarını takip etmeleri yeter.
Şu bir gerçek ki, dayak ve şiddetle karşılaşan çocukların tepkisi, iki yönde gelişir. İlki kabullenme, yaşamın bir parçası sayma, sonucu kendisini değersiz görmedir. İleri yaşlarda gelişen psişik bozuklukları, içe kapanıklık, kişilik deformasyonu, toplumsal iletişim bozukluklarıdır. Diğer ise, toplumsal değer yargılarını, hiçe sayma, sürekli çatışma ve uyumsuzluktur.
Artık insanımız, özellikle de dayağı eğitim aracı olarak gören eğitimciler, bilsinler ki iyi insan yetiştirmenin yolu, "SEVGİ" duygusunu yüceltmekten geçer. Onuru kırılan, aşağılanan bir çocuk ve gençte, sevgi yoksunluğu doğal değil midir?
Ayrıca her şeyi, "DAYAK" ve "ŞİDDETTE" gören vurucu, kırıcı insanlarında, sevgi tomurcuklarının yeşermesi mümkün müdür?
Toplum olarak, "SEVGİ" de çok hasis, çok benciliz! Sevgiyi hep içimizde saklıyoruz! Bu da zamanla sevgilerin birbirine aktarılmamasına çevremizdekilerin sevgiyi hissetmemesine yol açmakta, ardında da anlaşmazlıklar dargınlıklar iletişimsizlikler gelmektedir. Yanlışlılarda direniyor, bir özür dilemeyi bile aklımıza getirmiyoruz.
Cumhuriyet Lisesi 11-C sınıfı öğrencileri S.A.B. ile aynı sınıfta okuyan arkadaşı N.F. ´´kitap toplama kampanyası´´ nedeniyle, girdikleri bir sınıftan çıkışlarında, "ŞİDDET" kullanan öğretmen, hangi düşüncelerle, bunu gerçekleştirdi bilinmeyiz ama öğretmenlerin mevcut problemler karşısında görevi, sorunları "DAYAK" ve "ŞİDDET" kullanmak çözmek değildir. Nedenlerini bularak, ortadan kaldırmaktır. Bu onların, aynı zamanda, asli görevidir. Şiddet kullanarak, hiçbir sorun çözülmez. Ayrıca çocukları sevmeden, mesleğini sevmeden, insanları sevmeden, öğretmenlerin mesleğini hakkıyla yapması da mümkün değildir. O nedenle de öğretmen, mutlaka ışıklı bir pencereden bakmalıdır yaşama... Bu bakışta engin bir mutluluk, bir iç zenginliği olmalıdır. Bunun için de eğitim kurum/kuruluşlarında, dayak ve şiddet değil "SEVGİ" eğitimi egemen olmalıdır. Çünkü eğitimde "DAYAK " ve "ŞİDDETİ" yeri yoktur. Nitekim Sait FAİK, "Bir İnsanı sevmekle başlar her şey" diyor. Sevgi kalktı mı ortadan geriye ne kalır ki?