Daha maç başlar başlamaz, bizim futbolcuların bileklerine basmaya başladılar.
Çaresizliğin, neler yaptırabileceğinin örneklerini verdiler sürekli.
Dede'nin golünden sonra, saldırganlıkları hat safhaya çıktı.
Maçın hakemi pek çoğunu atladı.
'Bu kadar da olmaz artık' dediğimiz ve dediği anda attı birisini...
Sivas maçı 11 kişi tamamlasaydı, emin olun maç daha farklı biterdi.
Çünkü rakibi karşısında ezici bir üstünlük sergileyen bir Es-Es vardı.
Maçın 64ncü dakikası da, kırılış anı oldu!
Kalecileri de atıldı, oyuncuları kaleye geçti.
Alman anlayışı, takımı geriye çekti!
Futbolun ne derece erdemli bir oyun olduğunu, hemen yanındaki kulübede oturan kişiye anlatmaya çalıştı!
Oysa o kulübede hala yerinde durmayan, hoplayan, zıplayan, takımının düştüğü hali, bir yerlere bağlamak için çırpınan bir kişi vardı.
Ve o kişiye, eski talebeleri, futbolun inceliklerini gösterdiler, tam 30 dakika boyunca...
Kendilerine belki de sakatlayıcı darbelerle gelen rakiplerinin üstüne gitmediler o dakikadan sonra...
Skibbe maçın sonrasında olan biteni, 'Rakibe olan saygımız' olarak ifade ediyordu.
Ancak tek taraflı bir saygı bu...
Aynı saygıyı Sivas cephesinden görmedik.
Sadece dünkü maçta değil...
Süper ligde bulundukları yıllar içerisinde de...