7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

ESKİŞEHİR VE ŞİİR

 


    Sözlüklerde medeniyet, şehirlilik karşılığıyla izah edilmektedir. Şehir ise büyük belde, büyük kent, il anlamındadır.


    Şehirler sosyal hayatın her yönünü kapsayan çeşitli faaliyetlerin görüldüğü, ekonomik ve kültürel birikimin yoğunlaştığı önemli yerleşim birimleri olup fiziksel ve sosyal çevre ile toplumsal hayatın merkezini teşkil eder.


   İbn-i Haldun’a göre ilimler medeni olabilmiş toplumlarda doğar ve gelişir. Şehirli olmak medeniliktir. Devletin ortaya çıktığı ve zaruri ihtiyaçlardan sonra insanların sanata ve ilme zaman ayırdıkları dönem medeni toplumun da oluştuğu dönemdir. Ona göre medeniyet siyasi ve ekonomik gelişmişlikle sağlanır. Şehir ve şehirlinin oluşması devletin varlığına bağlıdır.


   Durkheim’e göre şehir, dayanışma ve işbölümü kavramlarıyla bağlantılıdır. Şehrin belli toplumsal güçlerin gelişmesi açısından tarihi bir önemi bulunmaktadır. Ona göre toplumlardaki dayanışma mekanik ve organik olmak üzere iki yönlüdür. Mekanik dayanışma üzerine temellenmiş toplumlarda, bireyler henüz farklılaşmamışlardır. Benzer norm, inanç ve değerleri paylaşırlar. Ortak bilinç bireyler üzerine egemendir. Bireyler farklılaşmadığı için toplum tutarlıdır. öte yandan şehir toplumlarında işbölümüne dayanan organik dayanışma mevcuttur. Toplumun ahenkli bütünlüğü, herkesin belli bir işbölümü hâlinde görevini yerine getirmesiyle mümkündür. Şehir hayatı, karşılıklı etkileşimin zorunlu kılmaktadır. Şehirleşmeyi manevi yoğunluk belirler. Durkheim, çağdaş toplumun anomik durumlarının belirtileri olan patolojik bozukluklara da şehirlerde rastlandığına dikkat çeker.


       Şehrin belirgin özelliği bilim, kültür ve sanat çalışmalarının yoğun biçimde oluşması ve etkinleşmesidir. Düşünürlerin görüşleriyle hayatta görülen bu durum şehirlerin önemini belirtmektedir.


      Bir şehrin coğrafi konumu, doğal ve tarihi dokusu, mimari yapısı, şehirlinin ekonomik ve kültürel yaşayış biçimi, gelenek ve göreneği konusundaki özgünlüğü onun kimliğini oluşturur. Bu kimlik; asırların birikimi, gelişimi ve oluşumuyla ortaya çıkar. Bir şehri, özgün ve farklı kılan bu kimliktir. Kimlik, bellekle canlanır. Şehir; mimarisi, yolları, bitki örtüsü, tarihi, folklorik değerleri, sosyal ve kültürel hayatı ile yaşar. Şehir, insanların belleğinde yer almış, yazılı, sözlü ve görsel belgelerde kayıtlıdır. Bir şehrin geleceği, geçmişinde gizlidir.


    Şehirler kimliğini o yerin temel kültürel değerlerinden alır. Türk illerinde her şehrin öne çıkan bir kimliği vardır. Bir beldenin güzelliği, orada yaşamış ve yaşayan insanların eserlerinde görülür. Bu açıdan bakıldığında Eskişehir’e ‘gönül şehri’ demek yerinde olacaktır.


   Eskişehir, coğrafi konumu ve binlerce yıllık kültürel mirası, demografik yapısı, çok sesli kültürel özelliği ile dünya kentleri arasında ayrıcalıklı bir konumdadır. Eskişehir, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Sivrihisar ve Seyitgazi üzerinden tanımlanmıştır. Eskişehir, genç ve dinamik nüfusu, yaratıcı enerjisinden dolayı, Türkiye’nin en dinamik kentlerinden biri, belki de birincisidir.  Bir Cumhuriyet kenti olan Eskişehir, gelişen kültür bilinci ile ülkemizin en parlak yıldızıdır. Eskişehir, yalnız Eskişehirliler için değil, bütün Türk dünyası için bir kültür ve sanat merkezi niteliğindedir.


    Eskişehir’in ören yerleri, tarihi mekânları, camileri, külliye ve eski evler ile modern ve çağdaş binalar, uyumlu bir Eskişehir’in örneğini vermektedir. Yine kültür ve sanat etkinliklerinin yoğun bir biçimde yapılması, Eskişehir’in kent özelliğinin ne olduğuna da işaret etmektedir. Burada; eski ile yeni, tarihi olanla çağdaş olanlar yan yana, iç içedir. Dün ile bugünün ahenkli birlikteliği yarınlara doğru güvenle yürümeyi sağlamaktadır. Baştan beri anlatılan kültürel değerler, Eskişehir’in kültürel ve sanatsal anlamda örnek olma özelliğini yansıtmaktadır.


    Eskişehir, şiir ve şair deyince çağrışım yoluyla ilk akla gelen Yunus Emre’dir. Yunus Emre, çağlar üstü bir kişilik olarak Eskişehir’le özdeşleşmiştir. Bu durum, Eskişehir’in de kültürel yönden dünya çapında tanınmasına vesile olmaktadır.


   Eskişehir’in kültür ve sanat hayatına başlangıç damgasını vuran şahısları hayırla yâd etmek gerekir : Yunus Emre, Nasreddin Hoca, Seyyit Battal Gazi, Şeyh Sücaeddini Veli,  Dursun Fakih,  Şeyh Edebali, Hızır Bey,  Sinan Paşa, Aziz Mahmut Hüdayi, Şeyh Baba Yusuf, Pir Mehmet, İlhami Dede, Genç Abdal, Mustafa Şükrü Baba, Nihat Aşar, Recep Bilginer, Seyyid Şeyh Osman Afif Sivrihisari, Seyyid Şeyh Ahmet Şemseddin Efendi, İzzet Ulvi Akyurt …


Ruhları şad olsun.


    Eskişehir; uluslararası, ulusal ve yerel şiir etkinlikleriyle bozkırda bir ‘’şiir mekânı’’ olma yolunda hızla ilerlemektedir. Yıllık, mevsimsel, aylık ve haftalık şiir şölenlerinde şairler özgün eserleriyle göz doldurmaktadır.


   Genel anlamda şehir hayatının türlü olumsuzlukları, şiirin hoşgörü, barış, merhamet, iyilik, dostluk, kardeşlik vazeden mesajlarıyla güzelleşmektedir.


   Dünyada kültür ve sanat alanında tanınmış şehirler vardır. Samimi kanaatim odur ki, Eskişehir adı zaman içerisinde şiirle birlikte anılacaktır.


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi