1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Eskişehirlinin 26 yıl önce kazandığı çevre zaferini bilir misiniz?

 


 


1993 yılıydı…


Kütahya’da faaliyet gösteren Azot Fabrikası, kimyasal atıklarını doğrudan Porsuk nehrine deşarj ediyordu.


Bu durum Eskişehir için büyük bir tehlike yarattı.


Zira…


Porsuk, Eskişehir’in kullanma suyunun tek kaynağını oluşturuyordu.


çeşmelerden akan su üzerinde tahliller yapıldı.


Sonuç ürkütücüydü!


çünkü…


Şehrin kullandığı suyun içinde ciddi oranda Nitrat, Nitrit ve Amonyak gibi sağlığı tehdit eden kimyasallar bulundu.


Biyolojik arıtma ile Amonyak halledilebiliyordu ama Nitrat ve Nitrit gibi ölümcül maddelerin sudan ayrılması için kimyasal arıtma yapılamıyordu.


Sonuç olarak…


Eskişehirlilerin çeşmesinden suyla birlikte bildiğiniz zehir akıyor ve Eskişehirli bu zehirli suları mecburen kullanmak zorunda kalıyordu.


Sonunda bu durum Eskişehirlilerin canına “tak” dedi.


Sivil toplum örgütlerinin de öncülüğüyle kısa sürede organize olundu.


Binlerce insan otobüslerle Kütahya sınırına gitti.


Oradan da, pankartlarla birlikte Porsuk suyunu atıklarıyla zehirleyen Azot Fabrikasının önüne gidilerek, fabrikasının önüne siyah çelenk bırakıldı.


Türkiye genelinde ses getirdi yapılan bu eylem.


Sonuç olarak Kütahya’daki Azot Fabrikası’nın Porsuk’u zehirleyen bazı üniteleri, gerekli arıtma tesislerini yapıncaya kadar kapatıldı.


Bu büyük bir çevre zaferiydi…


Eskişehirliler, değişik siyasi görüş ve düşünceye sahip olmalarına rağmen, şehrin sağlığını yakından ilgilendiren bir konuda birlik olmayı başarmış ve böylesine bir çevre zaferine imza atmıştı.


xxx


Aradan tam 26 yıl geçti…


Bugün yine Kütahya’dan gelecek ve Eskişehirlilerin sağlığını tıpkı o yıllarda olduğu gibi olumsuz etkileyecek bir tehditle karşı karşıyayız.


Kütahya sınırları içinde bulunan Murat Dağı’nda siyanürle altın aranacak.


Bu konuda anlaşmalar yapılmış, CED raporları onaylanmış.


Yani bir anlamda iş bitmiş…


Siyanür ölüm demek…


Siyanürün su kaynaklarına ulaşması, bu kaynakların porsuk’a bir şekilde sızmasıyla Eskişehir tam bir felaketle karşı karşıya kalabilir.


Sadece çeşmelerden zehirli suyun akmasından bahsetmiyoruz…


Bu durum, Eskişehir’in tarımı ve canlı yaşamı için de büyük bir felaket olabilir.


O nedenle…


Bugün için Eskişehir,  26 yıl önce yaşadığı tehlikenin bir benzeriyle karışı karşıya…


Dolayısıyla Eskişehirlileri ikinci bir sınav bekliyor…


Bakalım bu tehlike ikinci bir çevre zaferiyle mi taçlanacak?


Yoksa…


Eskişehirliler teslim olup, sağlıklı geleceklerini kadere mi bırakacak?


Hep birlikte göreceğiz…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


Vizyon ve misyon’a bak, bir de yapılanlara?


 


Misyonumuz:


Orman ve orman kaynaklarını korumak, doğaya yakın bir anlayışla geliştirmek, ekosistem bütünlüğü içinde sürdürülebilir ve topluma çok yönlü faydalar sağlayacak şekilde yönetmek.


Vizyonumuz:


Sürdürülebilir orman yönetimi uygulamalarında öncü kurum olmak.


Kalite politikamız:


Sürdürülebilir orman yönetimi çerçevesinde, ormanlarımızı korumak, geliştirmek, çalışan ve müşteri memnuniyetinin devamlılığını sağlamaktır.​


 


Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü resmi internet sitesine girdiğinizde, kurumun yukarıdaki ilkeleriyle karşılaşıyorsunuz…


Dönüp bir de Köprü, Saray, Millet Bahçesi, Otel yapmak, Altın arayıp, kömür ve maden çıkartmak için sürekli yok edilen ormanları duyduğunuzda kafanız karışıyor…


Bu işte bir yanlışlık var arkadaş!


Devlet ya ormanlarla ilgili böyle misyon ve vizyonlar ilke edinmesin.


Ya da…


Böylesine önemli vizyon ve misyona uygun olarak davranıp, tek bir ormanın heba edilmesine göz yummasın…


,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


 


çok şey yaptık ama anlatamadık!


 


Dün AK Parti’nin önemli bir ismiyle sohbet ederken söz dönüp dolaşıp mahalli seçimlere ve partinin Eskişehir’deki seçim yenilgisine geldi.


Konu ile ilgili “Biz Eskişehir’e çok şey yaptık ama anlatamadık. Anlatamadığımız için de seçimleri kaybettik” demez mi!


İlk kaybedilen seçimden son kaybedilen seçime kadar aynı bahane aynı nakarat.


Hep beraber yaşadık olan bitenleri…


AK Parti Eskişehir’de her mahalli seçimi kaybeder…


AK Partililer sonra da çıkıp, seçim yenilgisiyle ilgili aynı şeyi söyler.


Ağzını her açan AK Partili “Eskişehir’e neler neler yapıyoruz ama bir türlü anlatamıyoruz” der…
Mikrofonu her kapan AK partili “Eskişehir’e yapmadığımız hizmet kalmadı ama bunu anlatamıyoruz. Bizim yaptıklarımız başkalarına mal ediliyor” der…
Demeç veren her AK Partili “Hizmeti biz yapıyoruz, başkaları sahipleniyor” der…
AK Parti’de herkes yıllardır aynı şeyleri tekrarlar durur anlayacağınız…
Yıllardır bizim duymaktan bıktığımız ama AK Partililerin söylemekten bıkmadığı bir “yapıyoruz ama anlatamıyoruz” söylemi sürüp gider.
Madem öyle anlatın o zaman arkadaşlar!
öyle ya!, her mahal seçim yenilginsin ardından bunu söyleyeceğinize, işi gücü bırakıp bunu anlattın.
Elinizi, kolunuzu tutup, ağzınızı kapatan mı var?
Elbette yok…
O yakındığınız anlatamama hikâyesi,  bir PR şirketinin bir hafta, bilemediniz 10 gününü alır…
Ama asıl mesele ve mahalli seçimlerin kaybedilme nedeni,  yapılanları anlatamama değil ki…
Sadece her seçim sonrası sığınılan bir bahane…
Tıpkı ailelerin, başarısız olmuş evladı için “Aslında çok zeki de ders çalışmıyor” bahanesinden hiçbir farkı yok…
Eskişehir’deki AK Partililer keşke yıllardır, bu aynı bahaneye sığınma yerine, mahalli seçimleri asıl hangi nedenler yüzünden kaybettiklerini tespit edebilselerdi…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


Biraz da gülmek lazım


 


Şiddetli ishal olan Temel, hastaneye kaldırılmış.
Doktor, kısa bir muayeneden sonra, hastabakıcıya talimatını vermiş:
-Hastamız şiddetli ishal, kendisini hemen tekerlekli sandalyeye oturtun ve ilgili servise götürün.
Hastabakıcı Temel’i tekerlekli sandalyeye koymuş ama yanlışlıkla koridorun sonundaki psikiyatri servisine bırakmış.
Aradan birkaç gün geçmiş. Temel’e ilk teşhisi koyan doktor, Temel’i psikiyatri servisinde görünce şaşkınlıkla sormuş:
-Yahu sen ishaldin, ne arıyorsun psikiyatri servisinde:
Temel kafasını sallamış:
-Ne pileyum, sizin hastabakıcı puraya ceturdi...
-Peki ishal durumun nasıl?
-Aynen eskisi gibi ama...
-Aması ne?
-Artuk kafama takmayrum


 


 


 


 


 


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi