
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Evet, bu şehir başka şehir...
Toplum olarak Duyarlı olduğumuzu söyleyemeyiz.
Genelde "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" felsefesini benimsemişiz.
Canımız yanmadıkça hiçbir olumsuzlukla ilgilenmiyoruz.
Canımız yandığında da yanımızda destek verecek kimseleri bulamıyoruz.
İşte o yüzden koyun gibi güdülüyoruz.
O yüzden sırtımıza vurup ekmeğimizi alıyorlar sürekli.
80 li yıllardı çok iyi hatırlıyoruz.
Bir Tiyatro grubu, sergiledikleri oyundan sonra Nazi elbiseleri ile sokağa çıkmış ve insanları sokakta tek sıra dizerek, resmen sorguya çekmişti.
Hiç kimsenin de sesi çıkmamış, tek sıraya geçip kimliklerini çıkartıp göstermişlerdi.
İçlerinden biri dahi çıkıp "yahu siz kimsiniz?" diyememişti.
Benzeri bir uygulamayı Eskişehir'de yapmıştık yıllar önce.
Kulakları çınlasın aynı gazetede çalıştığımız Mehmet Çil ile Necmi sivil zabıta memuru olmuş, çarşıda ki bütün esnafa sıradan ceza yazmıştı.
Dükkânın birine "Neden burayı yıkadın?" diye, yan komşusuna da "Neden burayı yıkamadın?" diye ceza kesmişlerdi de, her ikisi de kesilen cezayı oracıkta kabullenivermiş, "bu nasıl iş kardeşim?" deme cesaretini bile bulamamışlardı.
Aradan yıllar geçse de Eskişehir'deki aynı alışkanlığın devam ettiğini açıkça görüyoruz.
Bu gün de bir sürü olumsuzluklar yaşanıyor bu şehirde.
TOKİ Atatürk Stadyumuna el koyuyor, kemsinin sesi çıkmıyor.
Vilayet fidanlığına bina dikmek istiyorlar, kimsenin umurunda değil.
Eskişehir'in en merkezi yerine led ekranlar dikiliyor, oralı bile olmuyor kimse...
İmara açılacak yerlerle ilgili bir sürü film dönüyor, çoğunluğun haberi bile yok.
Anadolu Üniversitesinin ilk kurulduğu bina göz göre göre yıkıldı, tek bir ses dahi çıkmadı.
Demiryolunun yer altına alınmasının 6 ncı yılı doldu, üzerinden geçerken bile aklımıza gelmiyor.
Havaalanımızı yapıp, uçağımızı aldılar, haberimiz bile olmadı.
Daha bunun gibi neler neler.
Kılımız bile kıpırdamıyor bu gibi olaylar karşısında.
Vurup, yıkıp, kıralım demiyoruz elbet ama...
Demokratik bir tepki de mi gösterilmez bunca olay karşısında?
Gösterilmiyor işte.
-"Bana ne?" diyor herkes, sanki bu şehirde yaşamıyormuş gibi.
O yönetenler de öğrenmişler ya Nasıl olsa bu şehirde yaşayanların bu hallerini...
Vuruyorlar ensemize, alıyorlar ekmeğimizi.
-------------------------
Şu seçim günü artık gelse de...
Eskişehir Kent geçişi karşılıklı üç şeride çıkartıldı, hala Bağlar Caddesi'nden gelip, Üniversitenin önden sağa, yani Çevre yoluna çıkamıyorsunuz.
Çevre yolu üzerine Bat-Çık'lar yapıldı tamam güzel ama, hala ışıklandırmaları yarım yamalak.
Demiryolu'nun yer altına alınması meselesine başlanalı yıllar oldu ama, yarısı hala bekleyip duruyor.
Büyükşehir belediyesi Kentpark'daki Nikah salonu ve kongre merkezi ile, Adliye karşısında ki Kültür Merkezi'nin inşaatına yıllar önce başladı ama, hala bitirip halkın kullanımına açabilmiş değil.
"Hastane" dendi temeli atılmadı, "Stadyum" dendi, temeli atılmadan çalışmalar başladı.
Daha bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Fazla uzatmayalım.
Nasıl ki karar almaktan çok uygulamak önemliyse, yatırımlarda da inşaata başlamaktan çok bitirmek ve halkın kullanımına açabilmek marifet olmalı.
Yukarıda verdiğimiz örneklere baktığınızda, Eskişehir'de bunun olmadığını rahatlıkla görebiliyoruz.
Yani...
Eskişehir'de Çok güzel ve yerinde hizmetler başlatılıyor ama.
Nedendir bilinmez...
Bir türlü bitirilemiyor.
Bitmeyen hizmetin başlaması da, haliyle hiç bir şey ifade etmiyor.
Kısacası...
Nasıl ki alınan güzel kararlar, eksiksiz uygulamaya geçtiğinde faydalı oluyorsa...
Başlayan yatırım ve projeler de, tamamlanıp halkın ihtiyacına sunulduğunda bir anlam taşıyor.
Ve sonuç olarak...
Kararlar ne kadar güzel olursa olsun uygulanmadıktan, yapılan yatırımlar ne kadar müthiş olursa olsun bitirilmedikten sonra hiçbir işe yaramıyor...
Ve biz, tüm bu anlattıklarımızdan yola çıkarak "Şu mahalli seçim tarihi biran önce gelsin" istiyoruz.
Neden mi?
Çünkü...
Tüm bu işlerin tamamlanması için seçimin gelmesi bekleniyor da onun için...
---------------------
Bu nasıl
fitre anlayışı?
Türkiye'de Fitre bedeli belirlenmiş.
Buna göre günlük Fitre bedeli 9,5 Lira olarak açıklanmış.
Bir kişinin bir günlük karnını doyurabilme ücreti olan bu rakamı 30 gün ile çarptığınızda 285 lira yapıyor.
Bir ailede 4 kişi olduğu düşünülür ve bu rakam dört ile çarpılırsa, ortaya aylık 1.140 lira gibi bir rakam çıkıyor.
Bu sadece dört kişilik bir ailenin günlük karnını doyurma parası.
Türkiye'de Asgari ücret ortadayken ve günlük Fitre ücreti üzerinden yola çıkıp, sadece 4 kişilik ailenin karnını doyurma parası 1.440 lirayı bulurken insanlar ister istemez Diyanet işleri Başkanlığına şunu soruyor;
-"Sizin nasıl bir Fitre anlayışınız var?"
Belirlenen fikre rakamı şunu gösteriyor...
Ya, diyanetin belirlediği rakam çok fazla...
Ya da...
Hükümetin belirlediği Asgari Ücret, fitrenin bile altında...
-------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Adamın biri beyninden rahatsızlanıp hastaneye gitmiş.
Hastanede yapılan incelemelerin sonucunu alan heyet, beyin
nakli yapılması gerektiği sonucuna varmış.
Bu durum hastaya ve ailesine bildirilmiş.
Adam ve ailesi uygun bir beyin bulunmasını beklemeye başlamış.
Bir gün doktor odaya sevinçle girerek;
- Müjde beyefendi, müjde..Aradığımız beyin sonunda bulundu ,demiş.
Adam ve ailesi çok sevinmiş, tabii...
Doktor:
- Ama bir sorun var, demiş.
Adam:
- Sorun nedir doktor bey? demiş.
Doktor:
- Elimizde iki tane beyin var, hangisini nakil yapalım diye size sormaya geldim ,demiş
Adam:
- Eeee?.
Doktor:
- Biri pahalı diğeri ucuz da ,
Adam:
- Hangisi ucuz? demiş.
Doktor:
- Elimizde bir tane Yahudi beyni var ,500 $ .
Adam ;
- Ya diğeri, pahalı olan kaç?
Doktor:
- Oda bir Laz beyni tam 2500 $ demiş.
Adam :
- Nasıl olur doktor bey? Bildiğim kadarıyla Yahudiler daha zekidir.
Neden daha ucuz?
Doktor:
- Öyle ama bu birinci el gibidir..Hiç kullanılmamış,..