
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
FELAKETLERDEN, DERS ALINMIYOR
Geçen hafta, Konya'nın, Taşkent ilçesine bağlı Balcılar beldesinde, Kur'an kursu kız öğrencilerinin kaldığı bir derneğe ait yurt binasında, gaz sızıntısı sonucu meydana gelen patlamada, 18 öğrenci hayatını kaybetti, 27 öğrenci de yaralandı. Şiddetli patlamayla birlikte bina tamamen tahrip olurken, büyük bölümü de çöktü.
Konya'da, öğrenci yurdunda meydana gelen patlama, akıllara geçmişte yaşanan yurt kazalarından yeteri kadar ders almadığımızın da tescili oldu. İhmalin önümüzdeki yıllarda daha kaç cana mal olacağı ise bilinmiyor.
Türkiye' de, devleti yöneten siyasi otorite ve bürokratlar, felaketler karşısında, ne ibret ne de ders aldılar. Felaketlerin olduğu günlerde, hamasi nutuklar attılar, hatta suçlu/suçlular aradılar; çözüm ürettiler ama kısa bir müddet sonra ortama ESKİ TAS, ESKİ HAMAM" felsefesi ortama tekrar hakim oldu. Sonuçta da benzer felaketler, nakarat gibi ülke gündemine geldi. Nitekim Kayseri'de, 21 Haziran 2003 tarihinde yatılı Kuran kursu binasının çökmesi sonucu 10 çocuk hayatını kaybederken, 13 çocuk da yaralanmıştı. İl Müftülüğü'ne bağlı 2 katlı Hafız Okulu binası, sanayi tüpünün patlaması sonrasında çökmüştü. Düzce'de, 10 Ekim 2007 tarihinde bir erkek öğrenci yurdunun kazan dairesinde meydana gelen patlamada 1'i ağır 2 kişi yaralanmıştı. Giresun' da, 19 Ekim 2004 tarihinde öğrenci yurdunda gaz sıkışması sonucu meydana gelen patlamada biri üniversite öğrencisi 8 kişi yaralanmıştı. Elazığ' da, 21 Haziran 2006 tarihinde Keban ilçesinde özel öğrenci yurdunda, gaz sıkışması nedeniyle meydana gelen patlamada ölen ya da yaralanan olmamıştı Sakarya' da, Sakarya' da, 4 Şubat 2006'da kız öğrenci yurdunda kalorifer kazanının patlamasıyla meydana gelen olayda, facia kıl payı atlatılmıştı. En büyük teselli can kaybı olmamasıydı. Facialardan sonra tedbir alınmadığı gibi unutuldu. Tedbir alınsa idi, Konya'nın, Taşkent ilçesine bağlı Balcılar beldesinde, 18 Kur' an kursu kız öğrencisi, bugün hayatta olacaktı.
Her olayda olduğu gibi, Dernek Başkanı ve aynı zamanda yurt müdürü olan Hüseyin Çömlekçi, gözaltına alındı. Faciada, büyük pay sahibi olan siyasiler ve bürokratlar ise göz ardı edildi. Elbette yurt binasını kayıt dışı yapan ve kayıt dışı Kur' an kursu açan kişi/kişiler suçlu. Ya bu kayıt dışı işlere, yıllardır göz yuman siyasiler ve bürokratlar suçlu değil mi? Ayrıca 18 yaşına kadar, kamu güvencesinde olan bu 18 çocuğun ölümünden, devleti yönetenlerin hiç mi sorumluğu yok?
Konya Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin, patlamada tamamen çöken Boğaziçi Özel Öğrenci Yurdu'nun, deprem ve itfaiye raporunun bulunmadığını söyledi. Ama açılışına izin verdikleri de ortadadır. Konya Milli Eğitim Müdürü, binanın 1990 yılında belge alıp erkek öğrenci yurdu olarak hizmete girdiğini, dernek yetkililerinin kendilerine 4 ay önce başvurarak binayı kız yurdu olarak kullanmak istediklerini belirtmiş. Ve binada yapılan incelemede, deprem ve itfaiye raporlarının bulunmadığını, bu nedenle yeni çıkan yönetmelik gereği izin verilmediğini söylemiş ama Konya Milli Eğitim Müdürlüğü Yurt ve Burslardan Sorumlu Şube Müdürü Sabit Çalık da, kendilerindeki kayıtlara göre, yurdun kendilerinin izniyle açıldığını söyleyerek, Müdürünü yalanlamıştır.
Bu tablo esas suçluların, kim/kimler olduğunu da ortaya koyuyor.
Aslında yüzde 98' Müslüman olan ülkemizde, bir kesim çocuklarımızın dinini mektepte öğrenmesine karşı çıktı. Sonuçtan da dinini mektepte öğrenemeyen çocuklarımız, cemaatlerin eline bırakıldı veya Kayıt dışı kurslarla, Kur' an ve dinini öğrenmeye çalıştı. Bu durum, hem ülkemize, hem de İslamiyet'e, büyük zarar verdi. Faciaları da gündeme getirdi.
Oysa Büyük Önder Atatürk, " Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal hayatında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dini emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde Ruhbanlık yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin hükümlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz Her fert dinini, din duygusunu, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da MEKTEPTİR." demiştir.
Hala bu gerçeği göz ardı eden kişi/kişiler ve siyasiler varsa ne denebilir ki?